AKP iktidarının 21’inci yılında ülke ekonomik krizin, geleceksizliğin, gericiliğin kıskacı altında. İktidar 28 Mayıs seçimlerinden sonra ‘normalleşme’ izlenimleri vermeye çalışsa da yaşananlar iktidarın karakterini açığa çıkarıyor.

21 yıllık zulüm
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Mayıs seçimlerinde Hüda Par ve YRP’yi ittifaka dahil etmişti. (Fotoğraf: Depo Photos)

Politika Servisi

AKP’nin 3 Kasım 2002’de tek başına iktidara gelmesinin üzerinden tam 21 geçti. AKP yıllar içerisinde dış ve iç politikada yaptığı çeşitli manevralarla, cemaat tarikat ortaklıkları ve mafya ilişkileriyle, karşısında yer alan etkisiz muhalefet güçleri ile beraber bugün hâlâ iktidarda. Bunların yanı sıra, başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerden aldığı destek de iktidarını korumasını sağladı. ABD tarafından biçilen görevlerle beraber Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlığına kadar uzanan bir siyasal İslamcı rejimin önü de açılmış oldu.

Ülke tarihi açısından önemli kırılma anlarından birisi olan 2010 Referandumu’nda da ‘Sol’ liberallerin ‘Yetmez ama evet’ söylemleri ile desteğini almayı da başardı.

İktidarını sürdürebilmek için o gün kime ihtiyacı varsa yanına çekmeyi başaran AKP iktidarı, ülkenin bütün alanlarını hâkimiyeti altına alarak tek adam rejimini adım adım kurdu.

İlk yıllarında ‘özgürlükçü’ söylemler kullanan AKP,  süreç içerisinde etnikçi, dinci kimliğini hiçbir zaman gizlememesine rağmen bazılarını ‘kandırmayı’ başardı. Cemaatlerle kurduğu ilişkilerle büyüyen iktidar kendisine tehlikeli olarak gördüğü ‘dost-düşman’ kim varsa tasfiye etmekten de geri durmadı.

Önce Ergenekon davalarıyla beraber ordu içerisinde hâkimiyet kuruldu. Daha sonra bu konuda ortak hareket ettiği Fethullahçıları, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından tasfiye etti. Yargı tamamen talimatla çalıştırılır hale getirildi. Siyasal İslamcı rejimin temel taşları da başta eğitim olmak üzere toplumun tabanına yayılmaya başlandı. İlkokullardan üniversitelere kadar ‘dinci’ bir anlayış hâkim kılındı. Ekonomide izledikleri neoliberal politikalarla beraber Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri yapıldı. Kendi sermaye çevresini oluşturan AKP iktidarı 5’li çetelerle beraber halkın üzerine bir karabasan gibi çöktü. Özellikle başkanlık sistemine geçiş ile beraber baskıcı politikaları daha da artırdı. İktidarı eleştirmeye kalkan bütün kesimler soruşturmalarla, gözaltı ve tutuklama kararları ile sindirilmeye çalışıldı.

TEK ADAM İKTİDARININ BUGÜNÜ

Ne yaparsa yapsın 21 yıldır toplumun yarısından fazlasının rızasını alamayan AKP iktidarının son kırılma anı da 28 Mayıs seçimleri oldu. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere toplumun bütün direnen kesimlerinin değişim çığlığını büyüttüğü seçimler, muhalefetin sağcılık yarışı ile sekteye uğrarken iktidarın devletin bütün gücüyle gerçekleştirdiği kampanyaları sonucunda bir kez daha AKP iktidarda kaldı.

Bu süreçte kendine yeni dostlar edinen AKP iktidarı da Yeniden Refah Partisi, Hüda Par gibi gerici partilerle kol kola girmekten geri kalmadı. Toplumda yaratılan umutsuzluk ortamında tek adam rejimi de yeni bir şekle bürünme gayretine girdi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimlerin hemen ardından gerçekleştirdiği kabine değişiklikleri ile bu yeni dönemin kapısı açıldı.

21 yılın sonunda ülkeyi sürükledikleri ekonomik kriz, yarattıkları gericilik dalgası karşısında halkın sorunları karşısında çözüm üretemeyen AKP, kendi iktidarını meşru kılacak yeni bir makyaj derdine düştü.

Kabineye yeni giren Dışişleri Bakanı Hakan fidan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek gibi figürlerin gün yüzüne çıkması da iktidarın yeni dönem politikası etrafında gelişti. Bu değişiklerle beraber ekonomideki kötü gidişatı Şimşek’in kurtarıcılığına, ülkedeki çeteleşme, yolsuzluklara karşı Yerlikaya’nın operasyonlarına, dış politikadaki tutarsızlıklar Fidan’ın ilişkilerine devredildi. Rasyonel zemin söylemleri ile iktidarın yukarıdan çizdiği bu görüntü ise muhalefete ve topluma bir tuzak.

‘Başarılı isimler’ edasıyla sunulan bu kabinenin ise ülke sorunları karşısında çözüm bulma şansı yok.

Çünkü sorunların kendisi AKP’nin 21 yıllık iktidarının kendisi haline gelmiş durumda. Ekonomik krizin nedeni de, yolsuzlukların hat safhaya ulaşması da, yargının bağımsızlığının kalmayışı da, dış politikadaki savaş çığırtkanlığı da adım adım örülen bu rejimin 21 yıllık karakteri.

Öyle ki partide çizilmeye çalışılan bu normallik görüntüsünün gerçek yüzü toplum içerisinde beslenmeye çalışılan gericilik dalgasıyla, baskı politikalarının artmasıyla da açığa çıkıyor.

Seçim sonrasından bugüne yaşanan bir dizi gelişme ise bunu en açık hali ile ortaya koyuyor. Gazeteci Merdan Yanardağ’ın tutuklanması ile başlayan süreç TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın AYM kararına rağmen tahliyesinin gerçekleşmemesi ile devam etti.

Ardından yargıda ortaya çıkarılan yolsuzluklar, Cumartesi Anneleri’ne her hafta uygulanan gözaltılar, uygulamaya konan ÇEDES projeleri, kadınların nafaka haklarına gerçekleştirilen saldırılar, KYK protestolarındaki öğrencilere yönelik gözaltılar, haberleri gerekçesi ile önceki akşam tutuklanan gazeteci Tolga Şardan’a kadar yeni dönemde de AKP iktidarı 21 yılın mirasını sürdürüyor.