Pera Müzesi’nin yeni sergileri “Gelecek Hatıraları” ve “Tam Yerinden” ile İstanbul’un 500 yıllık hikâyesini anlatırken çini ve seramik üzerinden gelecek okumaları yapmaya da davet ediyor.

500 yıllık geçmiş ve gelecek hikâyesi
Fotoğraf: BirGün

Deniz Burak BAYRAK

Pera Müzesi sanatseverlere geleneği, geleceği, seramiği, resmi ve tarihi bir arada sunuyor. Peki tarih ve gelecek bir arada nasıl, ne şekilde ifade bulur? Bunun yanıtı müzenin “Gelecek Hatıraları” ile “Tam Yerinden” adlı sergilerinde. Müzenin çok geniş bir çini ve seramik koleksiyonu var. Bundan yola çıkarak hazırlanan “Gelecek Hatıraları” bellek ile gelecek arasındaki ilişkiyi irdelerken, “Tam Yerinden” panoramik İstanbul görüntülerini içeriyor.

GELECEK HATIRLANABİLİR Mİ?

Gelecek Hatıraları çok ilginç bir sergi. Yukarıda sözünü ettiğimiz çini ve seramik koleksiyonundan yola çıkarak 18 sanatçının ürettiği çağdaş işler bir araya getirilmiş. Geleneksel çini ve seramik motifleri farklı disiplin, malzeme ve bağlamlarda ele alan sanatçılar “Gelecek, geçmişte biriktirilen tanıdık nesneler aracılığıyla hatırlanabilir mi?” sorusuyla işe koyuluyorlar. Ulya Soley’in küratörlüğünü üstlendiği sergide gelecek ve geçmiş ilişkisini de anlamlandırmaya çalışıyor. Bu noktada nostaljik bir yönelim düşünmeyin; dertleri bu değil. Önerilen geçmişe bağlılıktan çok geleceği nasıl hatırlayacağımız. Buna ilişkin Soley şöyle diyor: “Sergi bir yanıyla hiçbir şeyin kalıcı olmadığının, her şeyin devamlı bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunun, en önemlisi de belirli bir ömre sahip olduğunun altını çiziyor.”

Sergi; Motiflerin Hatırlattıkları, Nesnelerin Hafızası, Bölgenin Hafızası ve Geleceği Hatırlamak adlı dört başlığa ayrılmış. Seramiklerdeki motifler, bunların çağrıştırdıkları, gündelik nesnelerle ilişkilenme biçimlerimiz, nesnelerle coğrafyalar arasındaki bağ ve teknolojinin hafıza nesnelerini şekillendirmesi, kent imgeleri önemli konu başlıkları diyebiliriz. Çeşitli yerleştirmeler, mozaikler, seriler ve videolar dikkat çeken seçkinin görünürleştiği alanlardan sadece birkaçı.

Müze ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün ortak sergisi “Tam Yerinden: İstanbul’a Panoramik Bakışın Tarihi”, geçmişten bugüne dünyanın göz bebeği olmuş şehre ve 500 yıllık tarihine gökten bakma fırsatı sunuyor. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan bir süreçte üretilen panoramik İstanbul imgelerinin interaktif bir deneyim alanı ve 3D animasyon ile birlikte yer aldığı sergide, varlığı daha önce bilinmeyen bir İstanbul panoraması da ilk kez izleyiciyle buluşuyor. Seutter, Merian, Barker gibi İstanbul’a panoramik bakan sanatçıların çalışmalarından bir seçkiyi bir araya getiren sergide dikkatli bir izleyiciyseniz sokağınızın 500 yıl önceki hâlini bulabilir, İstanbul’un bugün nasıl bir bozulma ve betonlaşmayla karşı karşıya kaldığını üzülerek duyumsayabilirsiniz. Sergi geçmişle bugün ve dönüşen kent kültürü arasında birçok açıdan karşılaştırmaya da olanak sağlıyor. Küratörler Çiğdem Kafescioğlu, Mehmet Kentel ve Baha Tanman bu işin tohumlarını üç yıl önce atmışlar.

Üç bölümden oluşan sergi, erken modern döneme tarihlenen panoramik İstanbul görüntülerine bir bakış ile başlıyor. 19. yüzyıl görsel dünyasına damga vuran panoramik fotoğraflar ile süren Tam Yerinden farklı formatlarda dolaşımda olan imgeler arasındaki geçişlere odaklanarak son buluyor.

İki sergi de 24 Mart 2024’e kadar ziyarete açık. Cuma günleri “Uzun Cuma” kapsamında 18.00-22.00 arası tüm ziyaretçiler, çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba” kapsamında tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.