Cengiz-Lale Akıncı tarafından İstanbul Resim Heykel Müzesi’ne bağışlanan eserlerden oluşan Artı 700 sergisinin ilk bölümü açıldı. Sanat danışmanı Sülün, sergiyi plastik sanatımızın kronolojisi olarak tanımlıyor.

56 yıllık birikim yeni yuvasında
Cengiz-Lale Akıncı (Fotoğraf: BirGün)

Deniz Burak BAYRAK

56 yıllık bir birikim yeni yuvasına kavuştu. Cengiz-Lale Akıncı çifti resim, heykel ve seramikten oluşan 700 eserlik sanat koleksiyonunu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yönetiminde bulunan İstanbul Resim Heykel Müzesi’ne bağışladı. Cumhuriyet’in 100’üncü yılına ithafen yapılan bağışın şimdilik ilk bölümünden seçili eserler sanatseverlerin ilgisine sunuldu.

Cengiz Akıncı, Cumhuriyet tarihinin öncü ressam kadınlarından Naile Akıncı’nın oğlu. Leopold Levy gibi akademinin en büyük isimlerinden birinin öğrencisi olan annesinin teşvikiyle koleksiyonerliğe başlayan Akıncı, eşiyle birlikte çoğunlukla akademi mezunu sanatçıların işlerini toplamış. Kimler yok ki mekânda işleri sergilenen sanatçılar arasında? 163 eser arasında İbrahim Çallı, Léopold Lévy, Aliye Berger, Avni Arbaş, Nurullah Berk, Tiraje Dikmen, Şükriye Dikmen, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Neş’e Erdok, Cemal Tollu ve daha niceleri. Sergiyi sanat danışmanı Doç Dr. Ebru Nalan Sülün ve küratör Dr. Ali Kayaalp’ten dinledik.

Sizce Artı700 sergisini güncel sergilerden ayıran en önemli özelliği nedir?

Ebru Nalan Sülün: Artı700, öncelikle -tarihimizde ilk kez- müzeye koleksiyoneri tarafından bağışlanan yedi yüz eseri temsil eden ilk sergi. Bu serginin en önemli değeri/özelliği öncelikle bu bağışa vurgu yapması. Bu bağış; müzenin var olan koleksiyonu ile mükemmel bir uyum ve bütünlüğü de sağlamakta. Güncel sergilerden ayrılan diğer önemli unsur ise koleksiyon ediminde öne çıkan bilinç ve bilginin önemine yapılan vurgu. Serginin bölümlerinde var olan kronolojik tutarlılık bunun kanıtı. Sergi; koleksiyon yönetimi/müze-koleksiyoner ilişkisi/koleksiyonların müze yoluyla halka arzı ve görünürlüğüne ilişkin de düşündürücü bir etki ve tarih bir öneme sahip.

Doç. Dr. Ebru Nalan SÜLÜN

ESER TOPLAMA HEVESİ

Ali Kayaalp: Sergiye kaynaklık eden koleksiyonun oluşumu ve Müze’ye intikal etmesi. Hikâyenin başında değerli ressamımız Naile Akıncı var. Naile Hanım’ın oğlu olan ve annesinin sanatçılardan oluşan çevresinde büyüyen Cengiz Akıncı’nın genç yaştaki eser toplama hevesi bu hikâyenin ilk evreleri. Koleksiyon, Cengiz Akıncı’nın Lale (Aldıkaçtı) Akıncı ile evliliğinden sonra zenginleşerek devam ediyor. Lale Hanım ve Cengiz Bey, Türkiye’nin nitelik ve nicelik bakımından en güçlü koleksiyonlarından birini beraber oluşturuyorlar. Sonunda koleksiyonu eşine az rastlanır bir kadirşinaslıkla İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne bağışlıyorlar. Sergi, gücünü koleksiyonun arkasındaki bu hikâyeden alıyor.

Dr. Ali KAYAALP

BU SERGİNİN HİKÂYESİ VAR

Sergide öne çıkan ve sizce etkileyici bir hikâyesi olan bir eser ve sanatçı var mı?

A.K.: Sergideki her eserin hikâyesi var. Örneğin Türk resim camiası, içine kapalı sanılır ve bu iddiada doğruluk payı var ama Naile Akıncı’nın biri 1950’lerde, diğeri 1960’larda yurtdışında ödül kazanan iki Eyüp manzarası öyle olmadığı zamanların da varlığına örnek. Zeki Kocamemi’nin 1947 tarihli natürmortunun arka yüzünde ünlü “Gece Baskını”nın ön çalışması var ve bu yüzü de sergileyince resmin hikâyesi yeniden anlam kazandı. Metin Eloğlu’nun ve Burhan Uygur’un çalışmalarında bir dönemin bohem Beyoğlu yaşantısının anları var. Özer Kabaş’ın işinde Orhan Veli’den mülhem bir coşku ve lirizm var; peşine düşmek heyecan verici. “Kalkan Balıkları” Fethi Kayaalp’in uzun zaman sonra gravüre dönüşünün ilk ürünü ve 80 yaşında bile baskı resim tekniğini başarıyla uyguladığını göstermesi bakımından önemli. Nuri İyem’in soyut tavrının gücünü görenler, çok başarılı olduğu bu anlatımdan neden uzaklaştığını sorgulayabilirler. Nedim Günsür’ü naif resimleriyle tanıyanlar madencileri konu alan resmini görünce şaşırabilirler. Artı700 sürprizli bir sergi.

Sergide büyük sayıda kadın ressam da görüyoruz. Cumhuriyet’in ilk yılları ve devamında kadınların resimde böyle görünür olmasını nasıl yorumlarsınız?

E.N.S.: Cengiz Akıncı; Türk resim tarihinin özellikle Eyüp manzaraları ile öne çıkan önemli kadın sanatçılarından Naile Akıncı’nın oğludur. Naile hanım, oğlu Cengiz Akıncı henüz 16 yaşında iken kendisine pek çok eser hediye ederek oğlunun koleksiyoner olmasının ilk ilhamını sunmuş bir annedir. Koleksiyonda kadın sanatçıların hatırı sayılır olmasının nedenleri arasında; Naile Hanım’ın akademide sevdiği dönem arkadaşlarının, ışık tuttuğu kadın sanatçıların koleksiyona dâhil edilmiş olmalarıdır.  Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kısaca bir değerlendirme yapıldığında Türkiye’de kadın sanatçıların resimdeki varlığı 1980’li yıllardan sonra belirgin artmıştır. Fakat buna rağmen günümüzde dahi kadın sanatçıların koleksiyonlara dâhil edilme oranları, sanat ortamında görünürlük oranları hâlen çok az. Bu perspektif içerisinde düşünüldüğünde; bağışlanan koleksiyonda yer alan kadın sanatçıların artık bir müze koleksiyonuna eklenmiş olmaları umut ve mutluluk veriyor. Diğer koleksiyonerlere de ilham olmasını dilerim.

İRHM Geçici Sergi Alanı’nda yer alan sergi 31 Ekim’e kadar görülebilir.

Akıncı çiftinden burs

Lale ve Cengiz Akıncı, sanat koleksiyonlarını bağışlamalarının yanı sıra, ressam Naile Akıncı’nın anısına başarılı öğrencilere de burs verecek. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nde öğrenim gören kız öğrenciler arasından mezuniyet sınavlarında gösterdiği başarı gözetilerek yapılacak seçim sonucunda, Naile Akıncı Sanat Ödülü ve Yüksek Lisans Bursu verilecek. Bu yılın kazananı Berrin Cirit’e sergi açılışında ödülü Akıncı çifti tarafından verildi.