Yine yılın o dönemi geldi çattı. Uluslararası toplumun periyodik olarak sorduğu “ABD İran’ı vurur mu?” sezonu açıldı.

Trump, Obama zamanında İran ile imzalanan anlaşmadan çekildi. Anlaşma uyarınca İran’ın nükleer silah üretimine yönelik faaliyetlerini durdurması karşılığında anlaşmanın tarafı İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve AB; İran’ın üzerinden peyderpey 100 milyar dolarlık ambargoyu kaldıracak ve uluslararası firmalar İran’a geri dönecek. ABD anlaşmadan çekildi, anlaşmanın diğer tarafları ‘biz anlaşmaya bağlı kalırız’ dedi ama ABD çekilince, diğerlerinin gücü devede kulak kalıyor.

Örnek vermek gerekirse, ABD’nin daha önce uyguladığı ambargo uyarınca ABD’li sigorta şirketleri Iran limanınlarına yanaşan gemileri sigorta etmiyordu. Sektörün en büyüğü ABD’li şirketler olduğu için, uluslararası taşımacılık firmaları İran limanlarından elini eteğini çekmişti. İran yine eski usul Rusya ve Çin ile iş yaparak ekonomisini ayakta tutmaya çalışacak ama işler öyle yürümüyor.

En son İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Basra’nın dünyaya açılan kapısı Hürmüz geçişi üzerinde bir anlamda hak iddia etti. Ruhani, “tarih boyunca Hürmüz’ün güvenliğini biz sağladık, yine öyle yaparız” ifadelerini kullandı. Yani, ABD’ye, arkadaş sen benim petrolümü ambargolarla satmamı engellersen, ben de olay çıkartırım Hürmüz geçişini kapatırım, ben satamazsam petrolü körfez ülkelerine de sattırmam dedi. “ABD İran’a savaş açarsa bu tüm savaşların anası olur” diye de ekledi.

ABD Başkanı Donald Trumptan yanıt gecikmedi. Trump Ruhani ile tweet atarak cevap verdi. “Bir daha sakın ABD’yi tehdit etme, yoksa tarihte daha önce hiç görülmemiş şekilde sonuçlarına katlanırsın” dedi.

ABD İran ilişkilerinde şu anda işin çok fazla cephesi çok fazla boyutu var. İlk olarak Ruhani hükümeti içeride ciddi anlamda sıkışmış durumda. Riyal dolar karşısında serbest düşüşe geçince, sabit kura geçildi. Enflasyon almış başını gitmiş durumda. Ülkenin yarısında su yok. İran’ın güneyinde pek çok kentte temiz su kalmadı. İnsanlar susuzluktan eylem yapıyor. Yılbaşından bu yana özellikle İran’ın görece daha küçük kentlerinde işsizlik, açlık ve susuzluk yüzünden kitlesel eylemler yapılıyor. Eylemlerin zaman zaman kontrolden çıktığını Devrim Muhafızları’nın müdahale etmek zorunda kaldığını gördük. Çarpıcı olan atılan sloganların direkt rejim karşıtı içerikleriydi.

Suriye’de İran’ın eli sanıldığı kadar kuvvetli mi, şu anda belli değil. Sahadan gelen haberler Sünni gruplarla Şii gruplar arasında yer yer yaşanan gerginliklerde araya Rusya giriyor. Suriye’de şu anda büyük ağabey Rusya, İran’a ben izin verdiğim kadar burada varsını hatırlatıyor.

ABD, halihazırda İran’da destek verecek rejim karşıtı grup arıyor. Görüntüsü çiziyor. Amerika’nın Sesi Farsça yayınlarının İran’da demokrasi için mücadele eden seslere daha fazla yer vereceği duyuruldu. Ne var ki şu anda çizilen görüntü bu konuda Amerikan yönetiminin İran’da yine yanlış ata oynadığı yönünde. ABD’nin BM temsilcisi Niki Haley, Mujahedeen Halq grubunun tweetlerini. rt’liyor. Mujahedeen Halq’ın ABD’de düzenlediği çeşitli toplantılardan haberler geliyor. Mujahedeen Halq’ı bir tür İran’ın FETÖ’sü olarak anlatabiliriz. Devrim öncesi İran’ında şaha karşı mücadele eden bir tür İslamcı sol yapılanma, daha sonra İran Irak savaşında, İran’a karşı savaşınca İran halkı nezdinde hemen hiç bir itibarı kalmıyor. Dolayısıyla bu grupların desteklenerek İran’da rejimin değiştirilmesi hayalcilik olur.

Son kertede ABD İran’ı vurur mu? Trump’ın Amerikasının ne yapacağını öngörmek artık çok zor. Ama bu tip bir gerginlik aslında yine en çok rejime yarar. Rejimin yolsuzluğu ve beceriksizliği unutulur, enflasyonundan susuzluğuna her şey için yine ABD suçlanır. “Business as usual” devam eder. Trump’ın tehditkâr tweetlerine şu durumda en çok Iran’ın dini Rehberi Hamaney sevinmiştir. Milletin dikkatini enflasyon, işsizlik ve susuzluktan dağıtacak, bir bahane bulundu. Şimdi rejim en iyi bildiği şeyi yapacak, kendi beceriksizliği için suçu ABD’ye atacak.