AKP, AB’ye giriş sürecinde yerine getirmediği Kopenhag kriterlerini Suriyeli mültecileri kullanarak yerine getirmiş gibi yapmaya çalışıyor

AKP, Kopenhag kriterlerinin üzerinden atlamaya çalışıyor

En başta bir konuya açıklık getirelim: Avrupa Birliği zirvesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz girişi konusunda somut hiçbir adım atılmadı. Türk medyasında yer alan “Türklere Avrupa’ya girişte vize kolaylığı” haberleri, bundan önce yapılmış 5 bin haberden sadece biri.

Son zirvede alınan tek bir karar var: Türkiye, Suriyeli mültecileri bundan sonra Avrupa’ya göndermezse karşılığında para alacak. Hepsi bu kadar mı? Evet, hepsi bu kadar! Ab, Türkiye’ye “sen bunları önce bir yap, gerisine sonra bakarız” diyor. Bu para meselesi de kamuoyunda Türk tarafının AB’ye “ahlaksız teklifi” gibi görünüyor. Hayır, bu Türkiye’nin teklifi sonucu oluşmadı. AB, hem balkanlara hem de Ortadoğu’ya Suriyeli mülteciler gelmesin diye kesenin ağzını açtı. (AB Türkiye’ye 1 milyar vermek istiyor, Erdoğan en az 3 diyor.) AB, Lübnan ve Ürdün’e de para yardımı yapacak. Yunan ve Türk polisinin Avrupa polis birliği altında birlikte çalışması da ödenecek. Bir süredir ortalıkta görülmeyen AB bürokratları bu konular için geçen hafta Ankara’ya gelip gitmeye başladı bile.

Erdoğan krizi fırsata çevirmek istiyor
Türkler ne istiyor? Türk tarafının isteklerini Avrupa Birliği’ne baş diplomat Erdoğan bildiriyor. AB’nin balkanlara ve Ortadoğu’ya Suriyelileri batıya göndermemeleri karşılığında toplam 6 milyar Avro dağıtacağını duyan Erdoğan soluğu Brüksel’de aldı. Avrupa Konseyi Başkanı Tusk ile görüşmesi sonrasında Erdoğan, sanki Suriye savaşının durdurulması, PKK ile mücadele gibi konular görüştüklerini açıklasa da aslında konu AB’nin vereceği para ve Suriyeli mültecilerin batıya göçünün engellenmesiydi.

Suriyeli mültecilerin batıya gönderilmesinin engellenmesi karşılığında, alınacak para dışında Erdoğan’ın AB’den 4 somut talebi oldu.

1.Avrupa Birliği, katılım süreci dâhilinde Türkiye ile görüşmelere tekrar başlamalı ve yeni bir fasıl görüşmeye açılmalı. Kıbrıs konusunda Türkiye’nin yaklaşımı ciddiye alınmalı.
2.Türklerin AB’ye girişinde vize kolaylığı sağlanmalı.
3.AB, tekrar Türkiye’ye üyelik sürecinde yeşil ışık yakmalı. Mülteci geri kabul anlaşması ve “güvenli ülke” statüsü Türkiye lehine düzenlenmeli.
4.PKK ve PYD ile mücadelede Türkiye’nin eli serbest olmalı.
Kısaca, Türkiye, Suriyeli mülteci krizini kendi çıkarları için fırsata çevirmek istedi. Peki, başarılı oldu mu? Türk medyasına göre evet, batılı diplomatlara ve batı medyasına göre ise, hayır!

Kopenhag kriterlerinin üzerinden atlamak
Türkiye, Suriyeli mültecilere bakmak için AB’den 3 milyar Avro alıp, üstelik bir de Türk vatandaşları Avrupa’ya vizesiz veya vize kolaylığıyla ile mi girecek? Hayır, Türkiye, sınırlarını iyi korursa, içeriye yeni mülteci almaz ve giriş çıkış kapılarını sıkıca kapatırsa ve Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleme konusunda Yunan polisiyle ortak çalışırsa Avrupa 1 milyar Avro verecek. Bu bile kesin değil. Bu para da daha çok geçişleri engellemek için kullanılacak. Yani Türkiye, AB’den ülkedeki mültecilerin durumunu iyileştirmek için değil, mültecilerin Avrupa’ya geçişini engellemek için para alıyor.

Peki, bunu yaparsa, Türkiye’nin talebi olan diğer maddeler otomatik hayata geçecek mi? Hayır! Türkiye, AB ile tekrar müzakerelere başlamak, en azından yeni fasıl açılmasını istiyor. Burada her iki tarafın farklı baktığı bir madde var: Mülteci geri kabul anlaşması yani üçüncü ülkenin güvenli ülke ilan edilmesi.

Türkiye, AB tarafından “güvenli ülke” görülmek istiyor. Çünkü üyelik sürecinde olan bir ülkenin zaten AB tarafından “güvenli ülke” statüsünde olması gerekiyor. Pratikte bu statünün Türkiye’ye iki yararı var. Birincisi, ülke artık Avrupa için can ve mal güvenliği olan, Avrupa’nın demokratik ve ekonomik standartlarını kabul edebileceği bir ülke olarak görülüyor. İkincisi, doğal olarak Türkiye böyle güvenli bir ülke olarak görülürse, bu Türkiye’nin üyelik Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği anlamına geliyor.

Erdoğan, kriterleri yerine getirme yerine, oldu - bittiye getirerek kriterleri yerine getirmiş gibi yapmak istiyor. AKP, AB’ye giriş sürecinde yerine getirmediği Kopenhag kriterlerinin, Suriyeli mültecileri Avrupa’ya salma tehdidiyle üzerinden atlamak istiyor.

Vize işi demokrasiye bağlı
Türkiye, “güvenli 3. Ülke” görülürse, elbette otomatikman vatandaşlarının AB’ye kolayca vize alacağını düşünüyor. Türkiye’nin “AB’ye vize kolaylığı müjdesi” palavrasının altında bu yatıyor.

Ama AB içinde bu konuda iki farklı görüş var. Bir görüş, Türkiye’ye güvenli ülke statüsü verelim ve doğal olarak da vize kolaylığı gelsin derken, diğer görüş hala “Türkiye Kopenhag kriterlerini yerine getirmeli, ev ödevini yapmalı” diyor. Pazar günü Türkiye’ye gelecek Almanya Başbakanı Merkel örneğin hala Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu ve Türkiye’nin güvenli ülke falan olmadığını tekrarlıyor. Fransa Devlet Başkanı François Hollande, “Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğü yok. Vize için önce bunları yerine getirsin” diyerek daha kararlı bir tavır sergiliyor. Merkel ve onun gibi düşünenlere göre, Türkiye alsın parasını korusun sınırlarını. Sonra belki “imtiyazlı ortaklık, vize kolaylığı” falan tartışırız. Avrupa’nın sahibinin Merkel olduğunu hatırlarsak sonucun ne olacağını da anlarız.

Türkiye’yi “güvenli ülke” ilan edelim diyenler gerçekten Türkiye’ye vize kolaylığı ve ortaklık müzakerelerinin tekrar başlamasını mı savunuyor? Buna da evet demek çok zor. Bu taraf daha teknik düşünüyor: Türkiye “güvenli üçüncü ülke” kabul edilirse, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmış bütün mülteciler Türkiye’ye geri gönderilecek. Öyle ya, Türkiye Avrupa’nın kabul edeceği standartlara ulaşmışsa, Avrupa’nın kabul edebileceği mültecilere de bakabilir. Mülteci neden güvenli ülke Türkiye’de değil de güvenli ülke Almanya’da kalsın?

İşi uzatmayayım, Türkiye zaten bu maddeyi daha önce prensipte kabul etmişti. Son tantanadan Türkiye, en fazla 1 milyar Avro kazanacak ama bundan sonra Avrupa’ya Türkiye üzerinden giden bütün mültecileri geri alacak ya da ülkeye mülteci giriş çıkışını sıkı kontrol edecek. Bu da yeni bir şey değil. Prensipte zaten daha önce anlaşılmıştı. Türkiye, yoksulları Avrupa’ya göndermeyecek sınır bekçiliği rolünde ücretini artırmak istiyor.