İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem felaketini yaşayan Hatay’da açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin çok büyük bir afet yaşadığına dikkati çeken Akşener, “Ama iktidar eliyle, bu ucube sistemin getirdiği bir sonuç olarak da asrın felaketine dönüşmüştür" dedi. İmamoğlu da Hatay’da barınma sorununa odaklandıklarını aktararak bilgi paylaştı.

Akşener ve İmamoğlu Hatay'da: "Yaşadığımız afet iktidar eliyle asrın felaketine dönüştü"
Fotoğraf: İBB Basın

HABER MERKEZİ

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem felaketini tüm boyutlarıyla yaşayan Hatay’ı ziyaret etti.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcıları Ümit Dikbayır, Ünzile Yüksel, Burak Akburak, Ümit Özyayla, Bilge Yılmaz ve Metanet Çulhaoğlu ile İYİ Parti İBB Meclis Grup Başkanvekili İbrahim Özkan da Hatay ziyaretinde, Akşener ve İmamoğlu’na eşlik etti. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş tarafından karşılanan, Akşener ve İmamoğlu, İBB’nin Antakya’daki Afet Koordinasyon Merkezi’nde açıklamalarda bulundu.

AKŞENER: “TÜRKİYE ‘BEKA’ KELİMESİ ÜZERİNDEN SEÇİM YAPTI BU ÜLKEDE”

Hatay’ın ardından, depremden etkilenen diğer şehirleri de ziyaret edeceğini belirten Akşener, “İki belediye başkanımızdan, Sayın İmamoğlu ve Sayın Lütfü Savaş'tan dinlediklerimiz, epeyce bir mesafe alındığını gösteriyor. İçimize su serpti. Bu işin iyi yanı. Ama Sayın İmamoğlu, İstanbul depreminden bahsetti. Ve kendisine söylediğim sözü hatırlattı. Doğrudur. Türkiye ‘beka’ kelimesi üzerinden seçim yaptı bu ülkede. Türkiye, beka kavramı üzerinden birbirini suçladı bu ülkede. Sanki Türkiye'yi bir taraf satacakmış, bir tarafta sattırmıyormuş gibi -bu satma kelimesini özel olarak kullanıyorum- yani bir taraf hain, bir tarafta o hainliğe karşı çıkarmış gibi lanse edildi. Bunun propagandası yapıldı. Birbirimize düşürüldük. Ve bir taraf, bir tarafa ‘hain’ diye baktı. Ama bugün yaşadığımız, içinde bulunduğumuz deprem gösterdi ki, asıl Türkiye'nin bekasıyla ilgili sorunlarımız, iş bilmemekten kaynaklanan hatalar, kusurlar sonucunda ortaya çıkan acılar” dedi.

“BU UCUBE SİSTEMİN GETİRDİĞİ BİR SONUÇ OLARAK ASRIN FELAKETİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

Türkiye’nin çok büyük bir afet yaşadığına dikkat çeken Akşener, şöyle konuştu:

“Ama iktidar eliyle, bu ucube sistemin getirdiği bir sonuç olarak da asrın felaketine dönüşmüştür. Afet Allah'tan gelmedir; doğru. Ama onun tedbirini almak iktidardadır, bu ülkeyi yönetenlerdedir. Dolayısıyla bu tedbirlerin olmaması, beceriksizliğin tavan yapması, Türkiye'nin tüm kurumlarının içinin boşaltılmış olması ve devletin memuru, devletin bürokratı olması gerekenler, yani bu iktidar eliyle iktidarın il başkanı, ilçe başkanı gibi çalışmaya zorlanmaları sonucunda, devlet dediğimiz kavramın içindeki ciddiyetin ortadan kalkması, ciddiyetin ortadan kalkmasıyla doğal olarak liyakatsizliğin gündemde olması, ‘benden, senden’ denilen bir bakış açısıyla, liyakat sahibi insanlar yerine, ‘Acaba bana ne kadar sadık, ne kadar benim’ sorusunun cevabının karşılığı olan insanların tercih edilmesi neticesinde, bu deprem sonrasında yaşananların tamamen bir beceriksizlik ürünü olarak, bir sonucu olarak ortaya çıktı.”

“İSTANBUL DEPREMİ İÇİN TEDBİRSİZLİK DEVAM EDERSE TÜRKİYE’NİN BEKA SORUNU TAVAN YAPAR”

İstanbul depreminin de aynı tedbirsizlik ve ciddiyetsizlikle karşılanması durumunda Türkiye’nin beka sorununun tavan yapacağı uyarısında bulunan Akşener, yaşanan felaketten dersler çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. İktidarın, felaketin yaşandığı günden itibaren, muhalefet partileri ve belediye başkanları ile fikir alışverişinde bulunarak, koordinasyon içinde çalışması gerektiğinin altını çizen Akşener, “Siz, bu konuda uzman askeri kışlada tutarsanız çeşitli endişelerinizle, Saray’ın dışına çıkmadığınız için, sokağa girmediğinizden ne söylenirse ona inanırsanız, sonuç itibariyle böyle bir beceriksizlikle karşı karşıya kalırsınız ve insanımız acı çeker. İkinci bir mevzu. Sayın Cumhurbaşkanı, büyükşehir belediyelerinin tümünü derhal toplasaydı genel başkanlardan sonra, hangi siyasi partiden olursa olsun toplasaydı ve derhal mesela, ‘AK Partili bir belediyenin bulunduğu şehre, Cumhuriyet Halk Partili; Cumhuriyet Halk Partili bir belediyenin bulunduğu yere de AK Partili bir belediyenin yardımcı olmasını sağlasaydı, bu koordinasyonu bizzat kendi yapsaydı, devlet gücüyle belediye gücünü yan yana getirseydi, merkezi bütçeyle sizlerin bütçesini yan yana getirebilseydi hem imkanlar ona göre çoğalırdı hem imkanlarda israf olmazdı hem insanların birleştiği hem imkanların birleştiği bir sistemde çok daha çabuk bu işin içinden çıkabilirdik. Ama onun yerine düşmanlaştırma tercih edildi. Onun yerine gene kutuplaştırma, gene hakaret, gene birbirine karşı düşmanca bir bakışın oluşması için, ‘senci, benci, ocu bucu’ devreye girdi” eleştirilerinde bulundu.

14 MAYIS VURGUSU

Kendisinin İçişleri Bakanlığı döneminde varlığını sürdüren Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün yapısının 2009'da değiştirildiğini hatırlatan Akşener, "Sivil Savunma Genel Müdürlüğü'nün özelliği şuydu: Yanlış hatırlamıyorsam 7 bin civarında memur vardı. Onun her birinin eğittiği sivil insanlardan oluşan 35 bin kişi vardı. Bu ne demek biliyor musunuz? İster sel, ister deprem, ister yangın; şu hareket yapıldığında hazır. Kimisi tornacı, kimisi tıp doktoru, kimisi pilot. Devletin maaş ödemediği, sivil olarak vatandaşlık görevinin yerine getirildiği bir sistemdi. Onun iyileştirilmesini sağlayıp, AFAD'ı kurabilirdiniz. Ama buna karşılık bambaşka bir sistem içerisinde kurdunuz. Sonuç itibariyle sayıları az. Jandarma da arama kurtarma da uzmanlık alanı olan bir birimdi. Bütün bunların bir araya gelip afetlerde milletimize yardım ettiği o koordinasyon ortadan kalktı" şeklinde konuştu. Deprem sonrasında yaşanan göç dalgası ve kayıp çocuklar konularına da değinen Akşener, konuşmasını, “İnşallah birlikte, el ele, el birliğiyle, birimiz hepimiz birimiz diyerek, bu asrın afetinin asrın felaketine döndürüldüğü bu beceriksizliğin içinden çıkacağız. Ben bağıra bağıra iktidara, ‘Şunları yapın şunları yapın’ diyorum ama, anlaşıldı ki yapılmayacak. İnşallah 14 Mayıs seçiminden sonra, Allah bizlere nasip edecek ve bu yıkımın tez elden ayağa kaldırılması için gereken her şey bilim, inanç, hakkaniyet, liyakat, ciddiyet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik üzerinden yerine getirilecek” sözleriyle noktaladı.

İMAMOĞLU: “İSTANBUL'DAKİ AFET MİLLETÇE BİZE DİZ ÇÖKTÜREBİLİR”

Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle, ülke olarak, can ve mal kaybı bakımından ağır bir fatura ile karşı karşıya kalındığının altını çizen İmamoğlu, şöyle devam etti:

“Deprem coğrafyasındayız. Malumunuz İstanbul, belki en çok konuşulan noktalardan bir tanesi. Hatta birincisi. Sizinle yaptığımız bir telefon konuşmasında, ‘Aman Başkanım, İstanbul deprem meselesi, bizim milli egemenlik sorunumuz’ demiştiniz. Gerçekten öyle. Biz, sağlıklı bir biçimde süreci hazırlayamazsak İstanbul'daki afetin yaratabileceği tahribat, milletçe bize diz çöktürebilir.

Bu kadar acı bir tarif yapabiliyoruz. O bakımdan, göreve geldiğimiz ilk andan itibaren, depremle ilgili süreci konuşmaya, bu konuda hassasiyet göstererek hazırlık yapmaya gayret ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Örneğin; yaşadığımız bu bölgedeki depremlerin hemen öncesinde, aralık-ocak ayında dahi, İBB Meclisi’ne, kentsel dönüşümü hızlandırmak adına sunduğumuz çok önemli, çok kritik önerilerimiz vardı. Hatta bir tanesi de o zaman reddedilmişti. Şimdi bir kez daha görüşülmek üzere süreci yoğun bir biçimde takip ediyoruz."

HATAY’DAKİ İBB ÇALIŞMALARINI ANLATTI

Geçtiğimiz günlerde bir seferberlik planı açıkladıklarını hatırlatan İmamoğlu, “Bu seferberlik planı dahilinde, eylem planımızı sürdürüyoruz. Ama bugün konumuz Hatay ve diğer şehirlerimiz. Hatay'da, AFAD'ın ilk gün itibarıyla İstanbul'u Hatay’la eşleştirmesinden ötürü, biz bütün lojistik gücümüzle, diğer bölgelere de katkı sunmaya gayret ettik, ama esas olarak Hatay'da konumlanmayı doğru bulduk. Çünkü AFAD'ın çatı kurum olarak tariflediği şablona uygun hareket etme gayreti içerisinde olduk” diye konuştu.

Hatay’daki çalışmaları Başkan Savaş’ın koordinasyonuyla yürüttüklerinin altını çizen İmamoğlu, İBB ekiplerinin kentteki varlığıyla ilgili detaylı bilgiler paylaştı. Türkiye’nin her yerinden farklı partilere mensup büyükşehir, il ve ilçe başkanlarının da sürece katkı sunduğuna dikkat çeken İmamoğlu, depremzedelerin değişen ihtiyaçları doğrultusunda personel ve ekipman sayısında düzenlemelere gittikleri bilgisini paylaştı. İmamoğlu, İSKİ ve İGDAŞ gibi İBB kurumlarının da Hatay ve ilçelerinde, uzmanlık alanları ilgili alt yapı çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.

“AMACIMIZ GEÇİCİ BARINMAYI DAHA GÜÇLÜ HALE GETİRMEK”

“Bundan sonraki en önemli hususlardan birisi, geçici barınmayı daha güçlü hale getirmek” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Çadırın, konteynerin hizmet edemeyeceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda biz, yine Hatay Büyükşehir Belediyemizle, Hatay'ın yeni kentleşme sürecine dönük koordinasyonunda hizmet sunmayı planladık. Bu süreci yakalayana kadar, geçici barınmayla ilgili de güçlü konaklama alanlarını üretmek istiyoruz, mahalle kimliği biçiminde. Hatta bunları bir miktarda ticari alanlarla destekleyici. Yine tabii ki AFAD'ın koordinasyonunda, Hatay Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde bu tür alanları bölgeye hediye etme sürecine büyük bir çaba gösteriyoruz.

Bunun yine imalat sürecini hem bizim Fen İşleri birimimiz olsun hem KİPTAŞ Genel Müdürlüğümüz olsun -ki arkadaşlarım çalışmalarını burada yürütüyorlar- muhtemeldir ki önümüzdeki salı, sahada başlangıcını yapacağız. İlk etapta, yaklaşık 2000 kişinin konaklayacağı mahalleleri kuracağız. Bunun örnek olmasını istiyoruz. Deprem bölgesinde, imar sürecini iyi planlamaz isek, şehirlerin ruhunu, şehirlerin, insanlarımızın sosyolojik yapısını, beklentilerini… Sadece işi, bir blok ya da bir demir, beton üzerinden yorumlar isek, gerçekten yıkılan bu kentlerimizin yerine ne Hataylıyı mutlu edecek ne de Maraşlıyı ne de Adıyamanlıyı mutlu edecek kentler kurabilmemiz mümkün değil. O bakımdan tüm bu duyguları taşıyan, hissettiren, ortak akılla, katılımcılıkla süreci çok telaşa düşmeden yürütmeliyiz.”

“ETKİN BİR SÜRECİ, 4 MAYIS'TAN SONRA MEMLEKETİMİZE HEDİYE ETMEYİ BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ”

“Bundan sonraki sürecin tasarlanması, bence en önemli husus olmuştur şu an itibariyle” diyen İmamoğlu, “Bu noktada da geçici konutlarımızı yoğun bir biçimde üretip, kalıcı konutlarımızı ve kalıcı yaşam alanlarımızı gerçekten bu coğrafyanın belki yüzlerce yıl varlığını en güçlü şekilde koruyacak bir mekanizmaya dönüştürmemiz şart. Şu an en yoğunlaştığımız mesele budur. Hepimize başarılar diliyorum. İnşallah hem İstanbul'daki deprem tehdidini bertaraf edecek, katılımcı modellerle devletimizin her kurumunu aynı çatı altında toplayan önerilerimizle, ayrıştıran değil birleştiren bir mantıkla bertaraf edecek bir süreci Türkiye'ye göstereceğiz hem de bu coğrafyada, sadece Hatay Büyükşehirimiz değil, 10 belediye, 10 şehrin yapımı ve imarı noktasında da etkin bir süreci, inşallah 14 Mayıs'tan sonra memleketimize hediye etmeyi, kazandırmayı, bilimle, teknikle, akılla yürütmeyi sizlerle birlikte başaracağız. Bu yönde çalışmalarımız yoğun bir biçimde devam ediyor” ifadelerini kullandı.