Altın Boynuz’da sanat rotası
İstanbul’da tarih ile kültür-sanatın bir arada olduğu etkinlikler son günlerde büyük ilgi çekiyor. Biz de bu hafta sanatseverler için Haliç’in tarihi mekânlarında gördüklerimizden bir sanat rotası oluşturduk.
Deniz Burak BAYRAK
Tarihî Yarımada hem içinde barındırdığı yapılarının dokusu hem de kültür ve sanatın harmanlandığı bir konum oluşuyla yıllar yılı yerli ve yabancı turistlerin cazibe merkezi oldu. Son günlerde özellikle İstanbulluların yeniden keşfettikleri yerler Haliç kıyısında açılan mekânlar oluyor. Burada İBB Miras’ın yenilediği yapılarda gerçekleştirilen kültür sanat etkinlikleri zaman zaman gericilerin hedefi oluyor. Ancak sanata sahip çıkmayı görev bilen bir kitle var. Biz de Altın Boynuz’un bu eşsiz yapılarında gerçekleşen sanat etkinliklerinden sizler için bir tur oluşturduk.
FESHANE’DE BİENAL
İstanbullular restorasyonuyla birlikte 8 bin metrekarelik bir alanda konumlanan ve farklı ihtiyaçlara yanıt veren birimleriyle Avrupa genelinde bir sanat üssü kazandı. Oldukça ses getiren “Ortadan Başlamak” adlı sergiyle açılan Feshane-i Amire 200 yıllık bir tanıklığın da merkezi. Dokuma ve giyim endüstrisinin öncü üretim yerlerinden biriyken şimdi değişen adı ve çehresiyle sanatın öncü merkezi. Yeni adıysa Artİstanbul Feshane. Tüm geçmişi boyunca Haliç’te yaşamın nabzını tutan simge yapılardan birinde hayat bulan yapı; çağdaş sanata açılan sergi salonları, sanat dünyasından zengin bir içerik sunan kütüphanesi, sosyal mekânları, kongre, atölye ve okuma alanlarıyla İstanbul’da sanatın nabzını tutan öncü bir merkez olarak ilgi çekiyor. Mekân bir bienale ev sahipliği yapıyor: 10. Asya-Avrupa Mediations Bienali. Yine oldukça kapsamlı bir çalışma olan bu bienalde 17 küratör ve 37 ülkeden 154 sanatçının “Ben Başka Bir Sen, Sen Başka Bir Ben” başlığı altında yer aldığını görüyoruz.
ORTAK DİYALOG ARAYIŞI
Bienal, 2008’de Polonya’nın Poznan kentinde sanatçı Profesör Thomasz Wedland ve ekibi tarafından kurulmuş. Bu uluslararası çalışma çeşitli ülkelerden ortak diyalog amacına katılmak isteyen sanatçılara yapılan çağrılarla oluşuyor. Bienal çok geniş bir coğrafyaya hitap ediyor. İletişim, iş birliği, destek ve dayanışmaya gereksinimi olan sanatçı ve küratörleri bir araya getirip onların geniş kitlelerle buluşmasını sağlamaları oldukça dikkat çekici. Bienalin diğer önemli özelliği ise küresel bağlamda siyasal, ekonomik, kültürel, ekolojik olumsuzlukları aşıp, sanatçının yaratıcılığı ve üretimi ile geniş kitleler arasında barışçı, yapıcı ve uzlaşmacı bir arabulucu işlevi taşımak. Çünkü “mediation” sözcüğü “arabuluculuk” anlamına geliyor.
Bienalde resim, üç boyutlu yapıt, fotoğraf, video ve dijital yapıtlardan oluşan geniş bir seçki var. Sanatçıların özellikle teknolojiyi üretim pratiklerinde bolca kullanıyor olmaları dikkat çekiyor. Yapıtlarda görülen birtakım metaforların dijital yollarla görünürleşmesi sanatın dönüşümünü de daha anlaşılır kılıyor. “Kapitalizmin ana damarlarından biri olan kültür sanayii ve bu sanayinin içinde başat üretim olan çağdaş sanat/görsel sanat bunu nasıl gerçekleştiriyor?” sorusunu soran küratörler bunu anlamak için elverişli bir alan sunuyorlar. Mediations Bienali’nin 2023 yılı sergisi Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı bağlamında 11 Aralık’a kadar ziyaretçilerini bekliyor.
DEMİR KİLİSE-KIRMIZI MEKTEP
Kültür sanat turumuza Balat ve Fener semtleri arasını zenginleştiren ve bir sanat dalı olarak mimari güzellikleriyle büyüleyen Sveti Stefan Kilisesi ve Rum Okulu’nu da ekledik. Haliç kıyısından Eminönü yönüne doğru yürürseniz Sveti Stefan Kilisesi bilinen adıyla Demir Kilise ile karşılaşırsınız. Zaten beyaz rengiyle deniz kıyısında bir inci gibi yükselen yapıyı görmemeniz mümkün değil. 1898’de yanan ahşap yapının yerinde yükselen görkemli kilisenin girişindeki şu cümle dikkatimizi çekiyor: “Demir Kilise bahsi geçtiğinde heyecan duymayan Bulgar kalbi yok denecek kadar azdır.” Dünyada kalan tek demir kilise olan Sveti Stefan eşsiz vitrayları ve etkileyici ikonlarıyla da bir sanat mabedi. Kiliseden çıkıp kısa bir süre yürüyünce ihtişamlı görüntüsü ve bir ateş gibi yanan rengiyle Kırmızı Mektep şimdiki adıyla Özel Fener Rum Lisesi’ni görüyoruz. Yapılan dönüşümlerle ve o bölgenin son günlerde epeyce turistik olmasından olsa gerek birçok yeni kafe açıldığını gördük. Okulun tarihi daha eskilere gitse de mevcut bina Mimar Konstantin Dimadis tarafından 1881’de inşa edilmiş. Okula girmek ne yazık ki mümkün değil ancak bahsettiğimiz kafelerden birinde kahvenizi yudumlarken yapının mimarisinin ihtişamına dalıp gidebilirsiniz.
FENER’DE “GECE GEZENLER”
Kısa kahve molasından sonra sanat rotamızı yine tarih ve sanatın mükemmel bir uyum içinde olduğu Fener Evler’e çeviriyoruz. Adını semtten alan bu üç ev 18. yüzyıla tarihleniyor. Günümüzde Haliç Sanat olarak hizmet veren bu hafıza mekânlarında İBB tarafından ilginç sergiler açılıyor. Bunlardan biri Fener Evler 2’deki Hilal Can’ın “Gece Gezenler” sergisi. Sergi, Art İstanbul Feshane Umut Buluşmaları kapsamında yaşama geçirilmiş. Küratörlüğünü Ezgi Bakçay’ın yaptığı Gece Gezenler, adını Tomris Uyar’ın öyküsünden alıyor. Üç kata yayılan sergide resimler ve yapının dokusuna uygun özel yerleştirmeler görüyoruz. Resimlerde sizi içine çekip alan bir renk yelpazesi kullanan Can, tüm yapıtlarını birlikte düşündüğümüzde kadim gelenekleri masallarla anlatıyor gibi. Kutsallık ve tabular, batıl inançlar gizem dolu bir ifadeyle izleyicilere yansıyor. Büyülü, mistik bir hava esiyor her köşede. Can’ın buraya özgü ürettiği plastik işlerinin yanında bir de ses yerleştirmesi duyuyorsunuz. Bazı yerleştirmeler oyun alanı gibi ama ürkmeyeceğinizin garantisini vermiyoruz. Ayrıca 10 Aralık, saat 15.00’te mekânda gerçekleşecek sanatçı konuşması tüm ziyaretçilere açık.