Teatro Rudius yapımı ödüllü oyun Sorgu; savaş, kimlik, aidiyet gibi kavramlar üzerinden dayatılan sistemi sorguluyor. Kortidis, “Oyunu yazarken korkunç sahneler görüyordum ve gördüklerimi utana utana yazdım” diyor.

Aşırılıklar bir çıkmazdır
Akın Kaplan, Özdemir Çiftçioğlu, Sibel Taşçıoğlu ve Kosta Kortidis (Fotoğraflar: Gülay Oktar)

Deniz Burak BAYRAK

1971 yılının son günlerinde nedenini bilmediğimiz bir savaşa girişmiş iki ülke. Teatro Rudius yapımı Sorgu adlı oyun bu zaman ve mekân örgüsündeki olayların çevresinde gelişiyor. Oyun boyunca sorgulanan kişi Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı, Üstün Hizmet Madalyası sahibi bir subay. İşin ilginç yanıysa bu subayın bir kadın oluşu.

Kızılcık Şerbeti dizisinden bildiğimiz Sibel Taşçıoğlu’nun canlandırdığı Binbaşı Samantha Andrew; görevi kötüye kullanmak, amirlerine itaatsizlik, casusluk, istihbarat şifrelerini çözmek ve vatana ihanet gibi akla gelebilecek en uç suçlardan ötürü sanık sandalyesinde sorgulanmayı bekliyor. Kosta Kortidis’inse on parmağında on marifet var. Oyunu yazıp yönettiği yetmemiş gibi bir de izleyenleri hem güldüren hem de kendinden nefret ettiren bir çavuş rolünde oynuyor. Biz de Kortidis ile Sorgu’yu konuştuk.

UTANA UTANA YAZDIM

Öncelikle Kortidis’e “Nereden geliyor bu motivasyon?” diye soruyoruz. En büyük motivasyonun yaşamın ta kendisi olduğunu belirten sanatçı, “Yaşamınız size ilham vermeli. 28 tane oyunum var. 2018’den beri Türkiye’de en çok oynanan ulusal yazarım. Bir dünya rekoruna da tanıklık ediyor olabiliriz” diyor.

Orta Doğu ve Karadeniz’in kuzeyinde yaşanan korkunç savaş manzaralarının yaşandığı günümüzde sahnede başka bir savaş anı ve sonrasında yaşananların yansıtılması oldukça can yakıcı. Üstelik Samantha’nın yüzünden sorgu öncesinde ciddi bir dayak yediğini anlıyoruz. Şiddet oyunla beraber başlıyor. Kortidis bu şiddet sarmalını kurgularken neler hissetti merak ediyoruz. Büyük İskender’in Perslerle giriştiği savaş ve sonrasını değerlendirerek tarihi gerçekler üzerinden yanıtlamaya başlayan sanatçı, “Zaten aslında oyunu yazarken, kitabımı oluştururken kafamda bu korkunç sahneleri görüyordum ve gördüklerimi utana utana yazdım diyeyim. Bırakın bir kadına, bir çocuğa şiddet uygulamayı, bir erkeğin bir erkeğe de uyguladığı!” ifadelerini kaydediyor. “Ben barbarca, seksist ya da sözel en ufak sataşmadan bile rahatsızlık duyan bir insanım. İnanın bazı duyguları bu şekilde ifade etmeye çalışmak aslında toplumun ihtiyaç duyduğu yüzleşmeyi de kendi içinde getirdiği için daha da fazlasını yapmak isterdim ama bu kadarını yaptım” deyip en büyük korkularla, şiddetle, sorunlarla gerçekten yüzleşildiğinde aslında sorunun temeline de inip belki de kısmi bir arınma yaşandığının altını çiziyor.

SAVAŞ, KİMLİK, KARDEŞLİK…

Sorgu birçok kavramı masaya yatırıyor: Savaş, vatan sevgisi, aidiyet, dostluk, kimlik ve belki de en önemlisi kardeşlik kavramları birbirine girift bir hâlde sunuluyor. Bunlara “vicdan”ı da eklemek gerek. Öyle ki Samantha’nın şu sözleri akıllarda kalıyor: “Vicdanım rahat ve hiçbir yasa rahat bir vicdanı zedeleyemez. Temiz bir vicdandan daha yüksekte duran hiçbir yasa yoktur.”

Oyunun değindiği diğer önemli başlık ise milliyetçilik. “Bir millete mensup olmak tesadüfidir; bunu büyütmek ve üstünlük kurmaya gerek yok. Sadece birkaç kan grubu var o da dünyadaki tüm insanlara serpiştirilmiş” diyen Samantha aşırılıkların da bir çıkmaz olduğunu hatırlatıyor.

“Milliyetçilik özelinde vurgulanan aşırılığın yaşandığı bu bilinmeyen ülkede bizden neler var?” diye sorunca Kortidis, sadece bizden değil, her coğrafyadan, her milletten, her etnik kökenden seçeceğimiz iki farklı unsurun tek çatışmasındaki özünün “Sorgu”nun ta kendisi olduğunu belirtirken söz ettiği milliyetçiliğin kötü bir şey olmadığını söylüyor: “Samimiyet içerisinde olan milletini, devletini sevebilirsin. Yaşadığın ülkeyi sevebilirsin, sevmelisin de. Fakat bunu tutup da insan ayırmaya, kafa boyamaya çevirirsen o zaman sende ciddi sorunlar var demektir. Ben buna karşıyım. Bunun çok iyi de anlaşılmasını istiyorum.”

Sibel Taşçıoğlu’nun farklı duyguları bir arada verişi, zamansal ve mekânsal geçişlerdeki etkileyici devinimi ve bütüncül yansıtışları, senaryoda ne varsa seyircinin içselleştirmesini sağlıyor. Travmatik bir psikolojik gerilim olan oyun son derece ironik bir replikle sona yaklaşıyor: “Zeki bir anarşist yerine aptal vatanseverler olunca herkes daha huzurlu oluyor.” Alkışları bol olsun.

Bir sonraki temsil 6 Şubat Salı, saat 20.30’da Kartal Sanat Tiyatro Salonu’nda gerçekleşecek.