12 Eylül Darbesi sonrası
dört yıl Suudi Arabistan’da
çalıştıktan sonra döndüğümde
Atatürk’ü ‘tepeden inmecilik’ ile
eleştirmenin yanlış olduğu
sonucuna varmıştım.
Laiklik demokrasi yönünde
en önemli hamleydi, bence.
“Laik ve demokratik Ortadoğu”
yeterince ütopik
yeterince gerçekçi
bir amaç olarak  
zihnimde belirmişti.

Sovyetler Birliği laik değil, antiteistti.
Ateizm ile antiteizm farklı:
Ateizm teist olmamak,
bir din ile tanrı inancını
gereksiz görmektir.
Dine karşı olmayı gerektirmez.
Antiteizm ise tanrı kavramı ile
dine karşı oluştur.
Suudi Arabistan ve İran ile
Türkiye’deki “bağzı” kişi ve çevreler
antiteizme yol açıyor.
Pek çok Müslüman İslam’dan soğuyor,
ya da “Onlar aslında Müslüman değil,”
diyerek rahatlamak istiyor.

Stalin’e rağmen Marx,
Kenan Evren’e rağmen Atatürk.

Demokrasi mücadelesi başka şey,
Cumhuriyet değer ve kazanımlarını
imha çabası başka şey.

İşgale karşı kurtuluş,
cumhuriyet, laiklik, kadın hakları,
alfabe değişikliği, köy enstitüleri...
Bütün bunlardan ötürü
Atatürk’ü şükranla anıyorum.