İzmir Barosu yeni adli yılın zamanaşımları ile açılmasına, "Evrensel kurallara, Anayasamıza ve Türk Ceza Kanunu’na göre insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı yoktur. Bağımlı yargı, hiçbir karanlığı aklayamaz" değerlendirmesi yaptı.

Bağımlı yargı hiçbir karanlığı aklamaz
İzmir Barosu, avukatlara yönelik uygulamalar ve şiddete karşı sık sık eylem düzenliyor. (Fotoğraf: BirGün)

Kayhan AYHAN

İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, yeni adli yılın başlamasıyla birlikte görülen Sivas Katliamı davasında verilen zamanaşımı kararı ve yeni adli yıldan beklentileriyle ilgili BirGün'e değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, "İzmir Barosu, tarihsel çizgisi boyunca hep hukukun üstünlüğü, bağımsız ve tarafsız bir yargı düzeni için söz söyledi, bu amaç için mücadele etti. Elbette ki yeni adli yılda, bu husus her zaman  olduğu gibi bizim en büyük beklentimiz" dedi.

Sivas Katliamı davasının zamanaşımından düşürülmesine vurgu yapan Yılmaz, "Sivas Katliamı sonrasında hiçbir zaman etkin bir soruşturma yürütülmedi, failler korundu ve bu noktaya gelindi. Oysa Türkiye'nin aydınlık yüzlerinin, yurttaşların, şairlerin, yazarların yaşamını yitirdiği bu olay insanlığa karşı işlenen bir suç niteliği taşımaktadır. Ve evrensel kurallara, Anayasamıza ve Türk Ceza Kanunu'na göre insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı yoktur. Bağımlı yargı, hiçbir karanlığı aklayamaz. Bu davada verilen karar hukuka aykırıdır. Bu kararın değişmesi için ne gerekiyorsa yapacağız" diye konuştu.

Avukat Sefa YILMAZ - İzmir Barosu Başkanı

YÜRÜTMENİN ETKİSİ ARTTI

Yürütmenin, yargı üzerindeki baskısı ve tahakkümünün arttığını da kaydeden Yılmaz, "Anayasa Mahkemesinin kararını tanımayan mahkemeler var. Kişilerin hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği, özellikle toplumsal davalarda ceza almış ya da tutuklulukları devam eden kişiler lehine Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlar uygulanmıyor.  Başkaca bir hukuki kılıf yaratılıp mağduriyetlerinin devam etmesi sağlanıyor. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararları bu durumun en somut örnekleri. Oysa Anayasamızda,  yönetimde kuvvetler ayrılığı ilkesi açıkça yer alıyor. Yasama,  yürütme ve yargı. Bu 3 kuvvet birbirinden bağımsız olarak faaliyetlerini sürdürmek zorunda. Çok uzun süredir yasama ve yürütme artık tek adam tarafından biçimlendiriliyor. Bu önemli evet. Ama biz hukukçular için asıl önemli olan yine tek adam tarafından şekillenen yürütmenin, yargıya müdahalesi. İktidarın beğenmediği,  evrensel normlara, Anayasa’ya ve yasaya uygun tahliye, beraat kararlarını veren mahkeme heyetleri bir gecede değiştiriliyor,  kararlar bir üst mahkemede alelacele bozuluyor. Hâkimler, savcılar  teamül dışına çıkılarak talepleri olmadan başka illere ataniyorlar. Bir nevi sürgün ediliyorlar" şeklinde konuştu.

ŞİDDET MAĞDURLARI

Avukatların hem fiziksel hem de ekonomik şiddet mağduru olduğunu da kaydeden Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: "KDV oranlarının artması, dava harç ve masraflarına yapılan fahiş zamlar, meslek tekelinin daraltılması, CMT ve adli yardım ücretlerinin geç ödenmesi hepimizi, özellikle genç avukatları zor durumda bırakıyor.  Avukatlar bugün ciddi anlamda yoksulluk ve yoksunlukla karşı karşıya. Bizim yeni adli yIldan beklentimiz, ülkemizin Anayasa'da da belirtildiği gibi, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olması,  avukatların mesleki saygınlığının sağlanması ve avukatların emeklerinin karşılığını alabilmesidir. Bunu istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Bizim İzmir Barosu yönetimi olarak bu mücadelede en büyük destekçimiz, cumhuriyet değerlerini, demokrasiyi ve hukuku savunan, sayıları artık 13 binin üzerine çıkan İzmir Barosu üyesi avukatlardır. İzmir Barosu; yönetimiyle, üyeleriyle bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır."