Türkiye büyükşehir belediyeleriyle 1980 darbesinden sonra tanıştı. Askerlerin gözünde anarşinin kaynağında büyük ölçüde büyükşehirler vardı. Bu kentlerin iyi yönetilmediğini düşünüyorlardı. O nedenle, Anayasa’ya büyükşehirlere özgü güçlü bir yönetim kademesi oluşturulmasına olanak sağlayan bir madde koydurdular.

Ankara, İstanbul, İzmir derken sayılar artmaya başladı. Nüfusu 500 bin eşiğine yakın olan herkes büyükşehir olmak istiyordu. 2010’lara gelirken artık 16 büyükşehir belediyesi vardı. Ancak büyükşehir olma talepleri izleyen dönemde de devam etti.

Bu tür talebi olan kentlerden biri de Denizli’ydi. O sırada Denizli olarak bildiğimiz yerde Denizli belediyesi dışında 12 belediye vardı ve ciddi koordinasyon sorunları yaşanıyordu. Ahmet Necdet Sezer zamanında hazırlanan (2006) 3’lü kararnameyle diğer tüm belediyelerin Denizli Belediyesi’ne katılması yönünde bir karar alındı. Bu karar Danıştay’da dava edildiğinde, bilirkişi olarak görevlendirildim. Danıştay Heyeti ile birlikte yaptığımız keşif ziyareti sırasında, o sırada Denizli Belediye Başkanı olan Nihat Zeybekci’yi de makamında ziyaret ettik.

Denizli Belediye Başkanı bu düzenlemeden önce birden fazla kere o sırada Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a gittiğini, ancak Erdoğan’ın, “mevcut büyükşehirlerin sayısını bile çok buluyorum” diyerek talebini reddettiğini anlattı.

Bu düşünce değişmiş olmalı ki, 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı yasayla, içlerinde Denizli’nin de bulunduğu bir dizi belediye büyükşehir haline getirildi; böylece büyükşehir sayısı 16’dan 30’a çıkmış oldu. Geriye 51 il kalmış olsa da, nüfus ağırlıkları nedeniyle, Türkiye nüfusunun % 78’lik bir bölümü bugün itibariyle büyükşehirlerde yaşıyor.

Ancak büyükşehir sayısının bu noktada da durmayacağı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı bir konuşmada 30 civarında yeni büyükşehirin yolda olduğunu ifade etti. Görünen o ki bir önceki düzenlemede 500 binden 750 bine yükseltilen büyükşehir nüfus ölçütü 250 bin seviyesine çekilecek ve muhtemelen büyükşehir sayısı 60’a ulaşacak.

Diğer bir anlatımla, büyükşehir bir ayrıcalık olmaktan çıkıyor. Bir kitle içinde birilerine özelsiniz deyip, onlara özel statü ve kaynaklar verdiğinizde özel olurlar, ama kitlenin bütününe özelsin dediğinizde verdiğiniz statünün bir önemi kalmaz. Düşünülen gerçekleşirse, nüfusun % 90’ı 60 büyükşehirlerde; nüfusun % 10’u ise geriye kalan 21 İlde yaşayacak!

Bu durumda hani neredeyse, bu illerde yaşamak ayrıcalık haline gelecek. Bu tespitin içinde azımsanmayacak bir doğruluk payı olduğunu söyleyelim. Özellikle kırsal kesimde yaşayanlar için büyükşehir sınırları içinde olmamak bir şans olarak görülebilir. Bugünkü Büyükşehir Yasası, büyükşehirler bünyesindeki köylerin tüzel kişiliklerini sona erdirip, mahalle haline getiriyor. Dahası köylerin ortak mal ve taşınmazları belediyelere devrediliyor. Şimdilik ertelense de, vergi ve harçlar kentlerde ödenenler düzeyine çekiliyor. Bu arada büyükşehir belediyeleri bu derece büyük alana hizmet götürmede zorlandığı ve kırsal kesimin ihtiyaç duyduğu hizmetlere de yabancı olduğundan kırsal alanda yaşayanlar belediyelere bağlanmanın hizmet açısından da bir yararını görmemiş oluyorlar. Büyükşehirlerde İl Özel idareleri kapatıldığı da dikkate alınırsa, kırsal yerleşmelere büyükşehirin parçası olmak iyi gelmemiş görünüyor.

Öte yandan büyükşehir belediyelerinin merkezi yönetim vergi gelirlerinden aldıkları pay diğer belediyelere göre daha yüksek; ancak sayıları büyüdükçe havuzdaki kaynak sabit olduğundan büyükşehirlerin geçmişteki türden bir mali ayrıcalıklarının kalmayacağı da gün gibi açık.

O zaman nedir bu büyükşehir enflasyonun gerisindeki gerekçe? Bu değişiklikler kamuoyu önünde tartışılmadığından ancak tahmin yürütebiliyoruz. Kanım o ki; başkanlık sistemi idari açıdan bir il sistemine oturtulmak isteniyor. Başkanlık sisteminin hâkim olduğu birçok ülkede var olan eyalet-seçilmiş vali yerine bizde il-seçilmiş büyükşehir belediye başkanı öne çıkacak. Muhtemel ki olağanüstü koşullarda kullanılmak üzere atanmış valiler görev yapmayı sürdürecekler; ancak il denildiğinde, Başkan’ın muhatabı büyükşehir belediye başkanları olacak.

Bu senaryo doğruysa; Diyarbakır, Van, Mardin gibi HDP’li belediye başkanlarının bulunduğu büyükşehir belediyelerine kayyum ataması yapılmış olması da gayet anlaşılabilir hale geliyor. Önümüzdeki günlerde bu sistem tartışılırken, bu bölgedeki büyükşehirlere dönüp bakan “milliyetçi refleksin” aklına, geleceğe yönelik başka fikirler gelmemiş olacak!