Biz seyircilerin her gün artan gerici baskılara verebileceğimiz en güzel cevap, işte bu tiyatro salonlarını inatla doldurmak olmalıdır. Yaşasın tiyatro! Aşkla, umutla, aydınlıkla, daha nice nice senelere!

Baskılara cevap tiyatroyla olmalı
"Peer Gynt Düzenleniyor" oyunu

Tekin DENİZ

Nüfusu 20 milyona koşan dünya başkenti İstanbul’un, büyük mücadeleler vererek tiyatro sanatını ayakta tutmaya çalışan emekçileri var. Baba Sahne, Moda Sahnesi, Uygur Tiyatrosu, Tiyatro Kare, Çevre Tiyatrosu, Oda Tiyatrosu, Tiyatro Keyfi, Dasdas, Kumbaracı50, Tatavla Sahne, Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu, Altıüstü Kabare, Pax Sahne ve daha nice tiyatro neredeyse her akşam perdelerini açıyor, seyirciyle buluşuyor. Bunun yanı sıra elbette  ödenekli tiyatrolarımız da her akşam salonlarını dolduruyorlar. Bu sene Devlet Tiyatroları’nın başına Mustafa Kurt’un yerine Tamer Karadağlı’nın getirilmesi çok konuşuldu ama bence asıl tartışmamız gereken konular bunlar değildi. Çok daha önemli dertleri var tiyatro dünyamızın.

Salon sorunu, tiyatrolardan alınan ağır vergiler, yasal düzenlemelerdeki boşluklar, akademilerdeki çeşitli eksiklikler bu yılda giderilemedi. Giderilmesi resmi bir ağızdan teklif dahi edilmedi. Evet bunlar aslında tiyatromuzun asırlık sorunları ve ne yazık ki bunca zamandır bir arpa boyu yol alınamadı.

ÖDENEKLİ TİYATROLAR KAZANIM

2023, koca bir yıl! Bu zaman dilimi içinde, Şehir Tiyatrolarında sahnelenen oyunlar arasında, Cengiz Toraman’ın yazdığı, Levent Üzümcü’nün oynadığı “Rüstem Oğlu Cemal’in Tuhaf Hikâyesi” isimli oyun, seyrettiklerim içinde en başarılı olanıydı. Gerçek bir halk tiyatrosu üslubuyla işlenip seyirci karşısına çıkarılan bu oyunu seyrederken bir ara kendimi Şehzadebaşı’nda, Ferah Tiyatrosu’nun koltuklarında hissetmiştim. Nasıl büyük bir keyif aldım anlatamam. Bu elbette onca güzel oyun arasından sadece biri. Ödenekli tiyatroların varlığı da bizler için çok büyük bir kazanım. Hepimiz onu korumalı ve onu gelip geçen hükümetlerin politikalarına, gündelik tartışmalarına kurban etmemeliyiz.

Üzümcü’nün oynadığı “Rüstem Oğlu Cemal’in Tuhaf Hikâyesi” isimli oyun

Özel tiyatrolar içindeki oyunlar arasında beni en çok heyecanlandırıp şaşırtanların başında ise Kadıköy’ün çiçeği burnunda sahnesi Pax Sahne’de oynanan “Peer Gynt Düzenleniyor” isimli oyun geliyor. Batuhan Gelener, İbsen’in bu ünlü eserini Zehra İpşiroğlu çevirisi üzerinden okuyup şahane bir şekilde sahneye koymuş. Böylesine gencecik bir kadrodan böylesine şahane bir oyun seyredebileceğimi hiç düşünmemiştim. Bora Akın, Alperen Aldanmaz, Bekirhan Ak, Egemen Topçu ve Can Çelik gibi isimleri henüz yeterince duyulmamış kıymetleri bu oyunla tanıdığım için ayrıca mutlu oldum. Sahiden çok hoş bir tanışma oldu. Umarım yolları hep açık olur.

Özel Tiyatro sahnelerinde seyrettiğim bir diğer nefis oyun ise Oğuz Utku Güneş’in yazıp Olga Ünal ile yönettiği “39 Buçuk Basamak” isimli oyun oldu. Her şeyden evvel bu vesile ile sahnede Murat Akkoyunlu gibi dört dörtlük bir aktörü görmenin keyfi bambaşkaydı. Murat Akkoyunlu sahici bir tiyatro emekçisi. Dahil olup da yukarıya taşıyamayacağı bir oyun yok. İşte böyle oyuncular, çoğu zaman oyunun kaderini belirlerler. Birlikte çalıştıkları diğer oyuncuları da geliştirirler. Bu oyunda beni şaşırtan bir başka isim ise Pelin Abay oldu. Pelin Abay adını mutlaka bir yere not edin derim. O kadar büyük bir aşkla, o kadar kusursuz ve temiz oynadı ki alkışların en içtenini gönderdik ona ve büyük bir mutlulukla; “Afife Jale, Halide Pişkin, Bedia Muvahhit, Yıldız Kenter, Gülriz Sururi gibi ustalar boşuna yaşamadılar, işte ardılları yetişiyor!” dedik içimizden doya doya.

39 Buçuk Basamak isimli oyun.

Yıllar sonra yeniden sahneleneceği günü beklerken ne yazık ki çok büyük acılara ve talihsizliklere tanık olduğumuz “Şahları da Vururlar” oyunu da nihayet sahnelendi. Herkesin gözlerinde dolu dolu bir özlem vardı. Gerçek bir kavuşma anı gibiydi ilk temsil. Ferhan Şensoy’u, Rasim Öztekin’i, Levent Ünsal’ı, Pınar Ünsal Aysal’ı ve Özkan Uğur’u da bu oyunla sonsuza dek anacağız.

İNSAN ÖLÜR SANAT ÖLMEZ

2023 yılında Rana Cabbar, Nurhan Damcıoğlu, Yılmaz Gruda, Mehmet Ulay, Olcay Poyraz, Tanju Tuncel, Köksal Engür, Muhlis Asan, Kazım Akşar ve Oya Alasya gibi önemli emekçileri yitirdik. Tiyatro yaşadıkça, her akşam perdeler açılıp salonlar alkış ve aydınlıkla doldukça onların da hatıraları yaşayacak. Evet, hiçbiri boşuna yaşamadı! Onlar, bir adı da güzellikler evi olan tiyatromuzun en güzelleriydiler.

İnsan ölür, sanat ölmez! Ruh ölmez! Yaşar binlerce yıl, yaşadıkça insanın hikâyesi! Bizlerin, biz seyircilerin her gün artan gerici baskılara verebileceğimiz en güzel cevap, işte bu tiyatro salonlarını inatla doldurmak olmalıdır. Gülmeyi, tebessüm etmeyi, düşünmeyi ve sorgulamayı unutan bir toplumun istikbali parlak olmaz elbette! Öyleyse yarından tezi yok, hepimiz göreve!

Yaşasın tiyatro! Aşkla, umutla, aydınlıkla, daha nice nice senelere!