Onunla aşklarımızı yaşadık, kaybettiklerimizi bulduk, umutlarımızı soluduk. Bizi kuşatan şarkılarıyla ışığın kaynağına yöneldik adım adım. Yaşadıklarımızın anlamını kavramaya, yaşayamadıklarımızın özlemini duyumsamaya yöneldik onunla...”

‘Ben coğrafyamda yetiştim’

Feridun Andaç

“Yavaşça giderler, güzel, nazik, iyi kalpli olanlar;

Sessizce giderler, zeki, akıllı, cesur olanlar.”

Edna St. Vincent Millary

Daha birkaç gün önceydi, sesinizdeydim:

“Dostların arasındayız, güneşin sofrasındayız…”

Yığınlar katılıyordu size. “Bağımsız özgür Türkiye için,” söylemiştiniz.

Sonra, çok ötelere döndüm. İlk şarkılarınızı dinlediğim günlere…

Bunu size anlattığımda, iki elimi ellerinizin arasına alıp gözlerinizle okşayarak sevmiştiniz o duygularımı.

Yeniyetme çağımda karşılaştığım “Ayrılanlar İçin” şarkınızın yer aldığı 45’likten konuşuyorduk. Paris günlerinizi anlatıyordunuz. Ne kibir, ne yüksünme sızlanma vardı.

Münir Nurettin Selçuk’un oğlu olmayı ne öne çıkarıyor, ne de onun gölgesinde kalıyordunuz. Şu sözünüzü hatırlıyorum şimdi:

“Babam doğru bir örnek oldu bana.”

Kendi sesinde bir yolcu ancak böyle olabilir, demiştim o buluşma günlerimizin birinde. Canlı, dipdiri, kararlı düşüncelerin insanı diye de anlatmıştım sizi bir dostuma.

Vicdan ve ahlâk, yurdunu sevmek konusu her gündeme geldiğinde ilk hatırladığımdınız.

Kendinizi anlatmayı sevmiyordunuz, bunu daha ilk buluşmamızda keşfetmiştim. Ama dost sohbeti için vazgeçilmez biriydiniz.

1990’lı yılların başında TOBAV’la “Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız”ı hazırlıyorduk. Vedat Günyol, Salâh Birsel, Oktay Akbal, Orhan Asena, Fakir Baykurt’la birlikte bir arada olmanızı onur bilmiştiniz. Aydınlanmacı yanınızı anlatan kitabın giriş yazısında şunları dile getirmiştim size dair:

“Onunla aşklarımızı yaşadık, kaybettiklerimizi bulduk, umutlarımızı soluduk. Bizi kuşatan şarkılarıyla ışığın kaynağına yöneldik adım adım. Yaşadıklarımızın anlamını kavramaya, yaşayamadıklarımızın özlemini duyumsamaya yöneldik onunla….”

ŞARKILARIM AKDENİZLİDİR

Edebiyata ilginizi, şiir ve öykü sevmenizi konuşmuştuk. Gene o konuşmalarımızın birinde şiirlerden yola çıkarak yaptığınız besteler üzerine şunları söylemiştiniz:

“Kendi malzemelerime dönük bir yapım var, babamdan ötürü. İkincisi Batı müziğinin çok sesliliğini çocukluğumdan beri öğrenen bir öğrencilik geçmişim var. Tabii ki başta yaptığım şarkılar Batı yanı daha ağır olan parçalardır, ama Akdenizlidirler. “

Kimlik adına “buralı olmayı” hep önemsediniz. Bir sanatçının kendi değerleriyle var olabileceğini söylerken şunları da dile getirmiştiniz o gün:

ben-cografyamda-yetistim-802466-1.

“Buralı olmak nedir? Sevgili Nâzım’ın dediği gibi: Küçük Asya’dan geçen, Akdeniz’e kısrak başı gibi uzanan; buradan kimler geçmişse; Bizanslısı, Doğu Romalısı, Mezopotamyalısı…Orta Asya’dan gelip Finlandiya’ya giden hepsi dahil ‘buralıyım’a itirazım yok. Hiçbirini inkâr etmiyorum. Onun ötesinde buralı değilim. Dolayısıyla buralı olunca da ne oluyor; ben aynı zamanda dünya vatandaşıyım. O bakımdan bu ahlaklı yolda giderken; benim etimde kemiğimde, içtiğim suda, çiçek açtığım meyve verdiğim topraktaki her şey beni besledi. Bu sadece müzik anlamında değil; kucakladığım insanlar; merhaba dediğim dostlar, anam-babam, insanlar, yazarlar, duygu atmosferi, yaşadığım üzüntüler ya da coşkularım mutluluklarım… Dolayısıyla ben bunlara bir kere sahip çıkacağım. Bunları müziğimin içine koyacağım. Ya da şarkı söylüyorsam şarkıma koyacağım ya da orkestra şefiysem, öğretmenlik yapıyorsam hepsinde bunlar olacak.”

Genellemelere karşı olduğunuzu zaman zaman dile getirseniz de; o aykırı duruşunuzu şöyle açıklıyordunuz:

“Sanatçı, insanda doğanın ona verdiği algılamaları harekete geçirdiği için sivrilir, keskinleşir. Keskin her şeyi keser. “

Sürekliliğe önem verdiğiniz için besteci yanınızı önde tutsanız da ses sanatçılığınızı, öğretmenliğinizi, orkestra şefliğinizi bunu bütünleyen uğraşlar olarak gördünüz hep. 1977’de Çağdaş Müzik Merkezi’ni kurmanız işte o uğraşılarınızın yansımasıydı aslında. Orada öğrencileriniz oldu sürekli, dostlarınız arkadaşlarınızla buluşma söyleşme mekânıydı da.

ben-cografyamda-yetistim-802467-1.

UMUDU TAŞIYAN FENER

Müzik yolculuğunuzu yaşamınızın, düşüncelerinizin aynası olarak gördünüz. Sürekli çiçeklenen bir yolda yürümeye benzetirdiniz oradaki her adımınızı. Hiç durmayan bir sarkaç gibiydiniz, bazen bir sis çanı…

Hatırlatan, uyaran, yüreklendirip duygulandıran… Bugündeki geçmişe döndüren, ama hep de geleceğin umudunu yüreğinde taşıyan fenerdiniz sevgili dostum Timur Selçuk. Farklıydınız, fark yaratandınız. Derinlikli bakışınızı, o ezgiliyen dilinizi düşüncenizi, umut aşılayan insan sıcaklığınızı, yaşama ahenginizi hep özleyeceğiz.