AKUT’un kurucularından olan ve uzun yıllardan beri afet bölgelerinde gönüllü arama-kurtarma faaliyetlerine katılan Dr. Ferudun Çelikmen “Enkazdan bir canlı sesi gelmesi her şeyi unutturuyor, o an her şeye bedel” diyor.

Bir can kurtarmak her şeye bedel
Fotoğraf: AA

Sibel BAHÇETEPE

Depremin ilk gününden bu yana bölgedeki arama-kurtarma ekiplerinin, bir can kurtarmak için yıkılmış, daracık ve zorlu alanlara girerek kendi yaşamlarını hiçe sayması pek çok kişiyi de etkiledi. Bu kişilerden biri de AKUT’un kurucularından olan ve gönüllü arama-kurtarma ekibi olarak depremin ilk günü Hatay’a giden Dr. Ferudun Çelikmen. Aynı zamanda acil tıp uzmanı olan Çelikmen “Daracık ve zor şartlarda çalışıyoruz ancak içeride bir yaşam belirtisi, hele ki bir çocuk görünce her şeyi unutuyorsun, korku kalmıyor" dedi. Depremde 7’si çocuk 12 kişiyi kurtardıklarını anlatan Çelikmen, geçmiş yıllarda mahallelere kurulan deprem konteynerlerinin de akıbetinin ne olduğunu sordu.

RİSKLİ VE TEHLİKELİ

6 Şubat pazar gecesi 04.17 sıralarında Maraş merkezli 10 ili etkileyen depremin ardından sabah saatlerinde 30 kişilik bir ekiple hızlıca koordine olarak yola çıkan ve aynı zamanda Acil Tıp Uzmanı olan Dr. Çelikmen, yaşadıklarını BirGün'e anlattı. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok deprem bölgesine giden Çelikmen "1992 Erzincan depreminden bu yana gitmediğim felaket bölgesi kalmadı. Böylesi bir yıkımı ilk kez görüyorum. Hatay diye bir kent artık yok. Binaların pek çoğu yıkılmış, ayakta kalanlar da oturulamaz durumda” diyerek felaketin boyutunu anlattı. Yanlış yere şehrin kurulması, imar affı, yanlış kentleşme gibi durumların yıkımı artırdığına dikkat çeken Çelikmen "Yılların ihmal edilmişliği böyle yaptı. Şehir tarım alanlarına doğru, Amik Ovası ile Asi Nehri'nin etrafına kurulmuş. Özellikle nehrin kıyısındaki binalar yerle bir oldu. Fay hattının üzeri demek. Bu düzensizliğin, plansızlığın daha sonra hesabını sormak lazım" dedi. Çelikmen, yeni kentin de yamaçlara inşa edilmesi gerektiğini anlatarak, memleketi Erzincan'da da benzer durumun olduğunu söyledi ve ekledi: “Erzincan'da da benzer durum vardı. Çünkü 1939’da yıkılan kent, 1992 depreminde yine aynı hataların devamından öyle oldu, yıkım ağırlaştı. Ne zaman ki Erzincan yamaçlara çıkmaya başladı deprem güvenliği arttı."

Pek çok sağlık kurumunun hasar gördüğü Hatay'da hastane otoparkında sağlık hizmeti verdiklerini söyleyen Çelikmen "Kötü zemine kurulmuş eğitim araştırma hastanesi vardı, tarlanın ortasına yapılmış, hiçbir şekilde kullanılmaz. Şehir hastanesinin otoparkında hizmet verdik, yağmur gibi hasta geldi. Hava köprüsü kuruldu. Hastaları helikopterler çevre illere sevk ettik" dedi. Kentte beş gün kaldıklarını kaydeden Dr. Çelikmen, “Pek çok insanın yanaşamadığı yerlere giriyorsunuz, korkmuyor musunuz?” yönündeki sorumuza şu yanıtı verdi: “Çok riskli ve tehlikeli yerlere giriyoruz. Ama biz deli adamlarız. Artçı sarsıntılar oluyor, giriyorsun enkaza. İçeride çocuk olunca, onları görüncü her şeyi unutuyorsun. Diyorsun ki ’Gelmişşin kaç yaşına, orada hayatının baharında bir filiz var, ölsek de sorun değil, yeter ki o kurtulsun' diyorsun. Hesaplanabilir riskler var. Madenciler arama-kurtarmayı çok iyi biliyor. Bina yan yatmışsa yatan tarafından değilde diğer tarafından giriyoruz, çöken tarafın tekrar çökme riski düşük. Kurtardığımız insanların hepsi kitap gibi olmuş binalardan çıkarılan insanlardı. Orada ilk günlerde ambulans falan bulamadık, yetişilecek gibi değildi. Bölgeye giderken kurtarma aracı ve kamyonet göndermiştik, bu orada işimizi inanılmaz kolaylaştırdı. Ben aynı zamanda dağcıyım. Dağcılık olmasa bu işlere kalkışmak daha zor."

Dr. Ferudun Çelikmen - AKUT’un kurucularındanDr. Ferudun Çelikmen - AKUT’un kurucularından

AFETTE REKABET OLMAZ

Ülkede arama-kurtarma ekiplerinin sayıca az olduğuna dikkat çeken Dr. Çelikmen, arama-kurtarma durumlarında bazı ekiplerin “Biz çıkarıyoruz sonra başkası gelip kendileri çıkarmış gibi sahipleniyor” yönündeki söylemlere ilişkin şunları söyledi: “Afetle rekabet olmaz, bunu yıllardır söylüyorum. Ama ne yazık ki kamera ve basın görüldüğünde 'ben çıkarttım' denebiliyor. Bir diğer önemli nokta bir enkazda yaşam belirtisi varsa ölü ya da diri o kişi çıkarılıncaya kadar ağır iş makinaları oraya dokunmamalı, ince işçilik ile o kişi çıkarılmalı. Arama-kurtarma ekibi sayısı ülkemizde yetersiz, sayı artırılmalı. Bir deprem ülkesiyiz ve hele bir İstanbul depreminde binlerce insana ihtiyaç olacak. İlkyardıma ve arama kurtarmaya ağırlık verilmeli."

***

bir-can-kurtarmak-her-seye-bedel-1127203-1.

‘Yanlış yere konuldu’

1999 Marmara Depremi sonrası toplanma alanlarına konulan ve içinde kritik ilkyardım ve kurtarma malzemeleri bulunan deprem konteynerlerinin de akıbeti belli değil. Bu konteynerlerin kurulduğu yerlerin yanlış olduğunu aktaran Çelikmen, şöyle devam etti: "O dönem dedim ki ‘Bunları 24 saat güvenlikli olan hastane, karakol bahçesi gibi yerlere koyun.’ Ama dinletemedim. Yarısı birinci yılda çalındı. İçinde jeneratörler, kırıcı aletler vardı. Deprem sonrası, binalarda kurtarılmayı bekleyen ve kurtarılması daha kolay olan insanlar mahallelerinde komşuları tarafından çıkarılır. Bu nedenle bu konteynerler çok önemli. Olası İstanbul depreminde de bunu göreceğiz. Mahalle afet gönüllüleri bunun içindi ama bu da bitti. Bu deprem konteynerleri ne oldu?”

***

Enkazın uygun bertarafı önemli

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, depremde yıkılan ve ağır hasarlı oldukları için yıkımına karar verilen çok sayıda binada asbest katkılı malzeme kullanıldığının tespit edildiğini belirterek "Ağır hasarlı binaların yıkılması gerekse de moloz ve enkazların kaldırılması süreçlerinde toplum sağlığı dikkate alınmalıdır" denildi. Öğretim görevlisi Dr. Yasin İlemin ise 230 milyon civarında tahmin edilen enkazla ilgili “Bu hafriyatlar uygun bertaraf edilmezse yaşadığımız binlerce kayıptan fazlasını verebiliriz" dedi.