Bugüne kadar 60’a yakın kitaba imza atan Nedim Gürsel “Biraz daha umut için” Yıkım Günleri adlı yeni eserinde Covid salgınından Ukrayna Savaşı’na, sevinçleriyle kederlerini, mutlu anlarıyla karamsarlığını içtenlikle paylaşıyor.

Biraz umut için
Nedim Gürsel, "Ömür biter yol bitmez" diyor. (Fotoğraf: Doğan Kitap)

Yeliz TÜRKER

Yıkım Günleri ile okuyucularıyla yeniden buluşan Nedim Gürsel, “Yaşamımda asla mutlak bir mutsuzluğa kapılmadım. Ne var ki, fazla iyimser olduğumu da söyleyemem. İçinde yaşadığımız karamsar ortam neye dönüşecek bilmiyorum” diyor.

Nedim Gürsel son birkaç kitabında ölüm temasını ön planda tutuyor, neden?

Sanırım yaşlandığı, daha yatıştırıcı bir deyimle “yaş aldığı” ama bunu kabullenemediği için olmalı. Yetmişin başlarındayım ömrüm arkamda sayılır, önümdeyse yaşanacak güzel günler kaldı mı bilmiyorum. Yıkım Günleri’nden önce yayımlanan Ölüm Aklımdasın adlı kitabımda dünya edebiyatındaki ölüm izleğini incelemiştim, günlüğümdeyse kendi ölümüm üzerine düşünmeye çalıştım. Bunda pandemi sürecinin etkili olduğunu belirtmeliyim. Derken Rusya-Ukrayna Savaşı çıktı. Kiev, Lviv gibi sevdiğim kentler bombalandı, ardından deprem felâketini yaşadık. Daha ne olsun? Ölüm biz kabullenmesek de ortalıkta kol geziyor. Yine de, Çetin Altan’ın deyimiyle “enseyi karartmamak gerek”. Öyleyse yola devam!

YIKIM GÜNLERİ
Nedim Gürsel
Doğan Kitap, 2024

Ölüm ve yıkım üzerine düşünmek insanı düşünsel olarak hangi noktaya getiriyor?

Olgunlaştırıyor da diyebilirdim, ama aslında kaygılandırıyor. Ölüm düşüncesinin insanoğlunda derin bir endişeye yol açmasını doğal karşılamak gerekir. Ölümün varlığını biliyoruz da neye benzediğini bilmiyoruz. Varoluşun tek gerçeği olduğunu söyleyebiliriz gerçi, yine de büyük bir giz, en iyisi yaşamdan söz etmek ama ölümü de unutmadan. Savaştan muzaffer dönen Roma imparatorunun kulağına kölenin “Memento Mori - Ölümü Unutma!” diye fısıldadığını, bu gerçeği imparatora anımsatmakla görevli olduğunu unutmayalım.

Sizin değişinizle “Covid-19 Hazretleri” bize ne öğretti?

Biraz da ironiyle, kitabımda “Covid Çelebi” diye adlandırdığım pandemi virüsünün bize birçok şey öğrettiği kesin. Ölümlü olduğumuzu, hatta, tüm çabalarımıza karşın ölüm karşısında çaresiz kaldığımızı anımsattı diyebilirim. Veba gibi daha korkunç salgınlar da yaşadı insanlık, ama 21. yüzyılda bir virüsün bu kadar can alacağını öngöremedik açıkçası. Bir de şu var: Dışarıya kapanmak içeriye açılmaktır. Covid Çelebi sayesinde yoğun çalıştım, son iki romanım Aşk Ve İsyan ile Son Yolcu bu çalışma sayesinde yazılıp okurla buluşabildiler.

Kapanma dönemini kitap anlamında oldukça verimli geçirdiniz, değil mi?

Edebiyatın her türünde ürün veren bir yazarım. Bu dönemde de hem romanlar yazdım, hem de gezi kitaplarıyla denemeler. Ezeli ve ebedi yayımcım Doğan Kitap, eksik olmasın, tümünü sırayla yayımlıyor. Bu arada üç izlenimci ressamın, Monet, Sisley ve Van Gogh’un izlerini süren Doğaya Açılan Pencere’yi de, taboları içeren özel ve özenli bir baskıyla yayımladı.

Dünyanın binbir halini görmüş Nedim Gürsel, yıkım günlerini nasıl değerlendiriyor? Mutlak bir umutsuzluk hali mi?

Dünyanın binbir halini gördüğümü söyleyemem, ama bazı hallerini gördüm. Askeri darbelerle baskı dönemlerini örneğin. Ve Bosna savaşını. Bu savaşın doğrudan tanığıydım, Balkanlar’a Dönüş’te vurguladığım gibi çok gezdim, çok gördüm, çok çalıştım, hiçbir zaman mutlak bir mutsuzluğa kapılmadım. Yorulmadım da. Ne var ki, fazla iyimser olduğumu da söyleyemem. İçinde yaşadığımız karamsar ortam neye dönüşecek bilmiyorum. Bir bakıma, bilmek de istemiyorum.

Şimdiye kadar 60’a yakın kitap yazdınız. Hiç bu son kitabım artık dediniz mi?

Altmışa yakın kitap yazdım, dönüp baktığımda yazmaya adanmış bir ömür görüyorum. Tutkularla acılar, aşklarla ayrılıklar da oldu elbette, ama yazma uğraşından hiçbir zaman vazgeçmedim. Yolculuklardan da. Öyleyse yukarda söylediğimi bir kez daha tekrarlayayım: Yola devam! Yokuş çıkmanın hiç de kolay olmadığının farkındaydım. Evet, “yol” sözcüğünü sevdiğim için söylüyorum: “Ömür biter yol bitmez!”.