Son günlerde burada aynen başlıktaki gibi oluyor: Sahte komünist ÇKP ve gerçek kapitalist Hong Kong (HK) meritokrasisi aralarında bizim çocukların da olduğu “demokrasi” diyen göstericileri dövüyor

Son günlerde burada aynen başlıktaki gibi oluyor: Sahte komünist ÇKP ve gerçek kapitalist Hong Kong (HK) meritokrasisi aralarında bizim çocukların da olduğu “demokrasi” diyen göstericileri dövüyor. Artık bizim de polis sopasından medet uman ve ortalığı gaza boğan bir valimiz oldu. İkinci gün gösterileri biber gazı ve polis şiddetiyle bitirebileceğini zannetti; ama tam aksi oldu ve göstericilerin sayısı katlanarak arttı.

Sonunda, Gezi isyanında eski İstanbul Valisi’nin başına gelen onun da başına geldi ve bir nefret objesine dönüştü. Şimdi göstericiler onun da istifasını istiyor. HK’un en büyük kapitalistlerinden biri olan bu zat ÇKP’nin atadığı HK yöneticisi. Sergilediği basiretsizlik yüzünden ÇKP gözündeki kredisinin çizik yediği kesin. Halkla devleti karşı karşıya getiren yöneticiler burada gözden düşer. Ayrıca, polis şiddeti için ÇKP’den sıkı bir zılgıt yediğine inanıyorum.

Bizim çocuklar derken tabii ki bütün göstericileri kastetmiyorum. Göstericiler arasında, küçük bir faşist grup ve tekrar Kraliçe’nin tebaası olmak için can atan İngiltere muhipleri de dâhil, Çin’den ve Çin’in HK politikasından rahatsız olan herkes var. Bizim çocukları taşıdıkları “class war-sınıf savaşı” pankartından tanıyorum.

Gösterilerin nedeni, HK yöneticiliği için yapılacak seçimin bin200 kişilik “aday belirleme komitesi”nin onayını alan iki-üç kişi ile sınırlanması. Bu komiteyi tabii ki ÇKP’nin uzantısı olarak anlamak gerekiyor. İnsanlar işte buna isyan ediyor: Neden ÇKP’nin onayı ve neden iki-üç kişi diye soruyorlar.

Çin milliyetçileri (yani ÇKP cenahı) “HK İngiliz kolonisiyken Kraliçe’nin atadığı bir vali tarafından yönetildi. O zaman ‘benim iradem ve demokrasi’ demeyi aklından geçirmeyenler bugün neden sokaklara döküldü” diye soruyor. Bu, bir HK toplumu gerçeğine işaret etmesi açısından anlamlı bir soru. Yüz yıldan fazla İngiliz kolonisi olan HK halkı kendini Batı dünyasının bir parçası olarak görüyor, Çin’in değil.

Çin milliyetçileri şöyle devam ediyorlar: “Bunlar batı mantığı ve ideolojisi ile beyni yıkanmış HK’lu öğrenciler. Onlara göre meşruiyet kazanmanın tek yolu seçim. Çin Hükümeti HK’da meşruiyetini performansı ile kanıtladı. Batı’nın demokratik sisteminde popüler olduğunuz için seçilirsiniz, performansınız yüzünden değil.” ÇKP aklının demokrasinin alternatifi olarak gördüğü meritokrasi zırvasının kısa özeti işte bu…

ÇKP sadece gösterilerin HK’un saygınlığına zarar verdiğini söylüyor. Şu saate kadar suçlayıcı bir açıklama duymadım, duyacağımı da sanmıyorum (açık etmeseler de, olayları Batı ve Japon emperyalizminin Çin’i sıkıştırma politikası ile ilişkilendirdiklerini sanıyorum). Gezi isyanından kırk komplo üreten Nazi artığı akıl burada olsa kim bilir ne zırvalar yumurtlardı.

ÇKP meritokrasisi ile göreve gelen HK yöneticisi “HK’da ‘bir ülke, iki sistem’ uygulamasının sürekli gelişmesi ve bölgede refah ve istikrarın devam etmesi Çin rüyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu, Çin’e özgü sosyalizmi geliştirmek ve ulusal yönetim sisteminin modernizasyonunu sağlamak için de gereklidir. Çin rüyasını gerçekleştirmek için el ele çalışmalıyız” diye konuştu. HK’un en büyük kapitalistlerinden birinin ağzından sosyalizm lafları dökülüyor. Selâmün kavlen… İnsanının “Peki, ikinci sistem hangisi” diye sorası geliyor. Zira ortada kapitalizmden başka bir şey yok.

Bazen aklımdan “Acaba ÇKP’nin bu kapitalizm sevdası bir noktada son bulur mu” sorusu geçiyor. Fakat buralarda bir darb-ı mesel “Bir kere kaplanın sırtına bindin mi inmek zordur” der…