Çay var içersen!

Geride bıraktığımız hafta Aydın Doğan’ın parasını pulunu, malını mülkünü konuşmaktan, memleketin çoktan toprağa verilmiş olan basın özgürlüğüne yeni ölmüş gibi dövünmekten bitap düştü halkımız. Sizi biraz dinlendireyim. Küçük bir öykü anlatayım. Öykünün yanında taze demlenmiş tavşan kanı çay da var içerseniz. Çaylar, Buluş’tan. Bulut’tan değil Buluş’tan.

Kim mi bu Buluş? Buluş Akpolat. Ne soyisim değil mi? Kupon arazilere milyon dolarlık rezidanslar kondurup köşe dönmek için ideal. Ama öyle olmuyor işte. Bu işler fıtrat meselesi! Öyle olsa yıllar boyunca sabah haberlerini beraber hazırladığımız editör arkadaşım Ertuğrul Albayrak’ın da bugün ihale kovalıyor olması gerekirdi ! Ne Ertuğrul’un o Albayraklarla ilgisi var ne Buluş’un müteahhitlikle bir ilgisi. Gazeteciyiz biz. Çaylar demleniyor. Bizim öykü de öyle…

Bizim Buluş dedim çünkü hakikaten bizim Buluş o. Biz mahşerin üç atlısıydık: Buluş, Ertuğrul, Ben. Ertuğrul’la Fox’ta Çalar Saat’i hazırlarken gencecik bir İletişim Fakültesi öğrencisi staja geldi yanımıza. Adın ne dedik? Buluş dedi. Biz de Bulut anladık önce. Buluş’muş adı. Muş’ta Öğretmenlik yapan babası öyle koymuş. İki de abisi var. En büyükleri Barış, ortanca Danış, küçüğü de Buluş. Anneleri de Duriye Hanım. Baba, Buluş henüz 13 yaşındayken vefat edince Duriye Hanım tek başına büyütmüş oğlanları. Muş’tan akrabalarının yanına İzmir’e taşınmışlar. Büyük oğlan Barış, öğretmen olmuş, okulda Tolstoy’un Savaş Ve Barış’ı gibi dünya klasiklerini anlatmakla meşgul şu sıra. Ortanca Danış, herkesin danıştığı bir avukat.

Buluş da gazeteci çıkmış işte. Rahmetli eşinden kalan aylıkla evi çekip çevirmeye çalışan Duriye Hanım’a yük olmamak için okurken inşaatlarda da çalışmış balık çiftliklerinde de, elinden her iş geliyor Buluş’un. Biz, sabah yedide başlayacak haber bültenini hazırlamak için gece 12 gibi haber merkezinde oluyorduk ama Buluş bizden de beterdi, akşam 9’da gidip bütün ajansları tarıyordu hep. Biz geldiğimizde hep haber toplantısına hazırdı. Tam 9 yıl boyunca hep hazır oldu. 2010’da Kanal D’ye transfer olduğumuzda en çok Buluş’u kadroya aldırabildiğimiz için sevinmiştik Ertuğrul’la. Fox’ta kadro alamamıştık O’na, Kanal D’ye geçince sarı basın kartı oldu Buluş’un. Öz kardeşimiz gibi sevdik biz Buluş’u. O meşhur gün gelip çattığında tıpkı Ertuğrul gibi Buluş da ‘O’nu kovuyorsanız beni de kovun’ dedi. Kovdular hepimizi. Bizim davalar gibi Buluş’un da tazminat davası sürüyor. Yakında mahkemede buluşacağız yeniden, biz O’na tanıklık edeceğiz. Buluş eş durumundan İzmir’e taşındığından bir süredir görüşemiyoruz. Çayın altında su kalmayacak bak, uyarmadı demeyin!

15 Temmuz’da evlendi Buluş. Evet, evet 15 Temmuz 2016’da. Çünkü sabah haberlerimiz ve dolayısıyla biz tatildeydik. O güne yer bulabilmişlerdi Avcılar’da bir kır bahçesinde. Talihsizlik bu ya, tam da damat halayı çekilirken düştü Twitter’a haberler. Davetliler bir bir önce halayı sonra düğünü terk etti. Biz de kilometrelerce yol yürüdük o gece. Haydi biz neyse de gelin hanım, gelinliğiyle kalakaldı E-5’in ortasında. Sonbaharda gelin hanımı İzmir’de görevlendirdi çalıştığı kurum. Çiçeği burnunda damat, işsiz gazeteci Buluş da İzmir’de kendine iş aramaya başladı. Biz de eşi dostu aradık ama iş istediğinizi anlayınca birden buz gibi soğuyabiliyor eş dost bile. Bilenler bilir. Buluş da ekmeğini taştan çıkartmasını bilir. İş kurdu kendine kardeşimiz İzmir’de. Şirinyer’de Altınordu Pasajı’nın içindeki çay ocağını artık Buluş işletiyor. 1 lira 25 kuruşa çay satıyor. Cumartesi akşamı konuştuk. Son aylarda hiç olmadığı kadar keyifliydi. Pasajın kapısında dilenen dilencinin en iyi müşterisi olduğunu anlattı. Günde sekiz dokuz bardak çay içiyormuş dilenci. Parasını da peşin peşin veriyormuş İşsiz Gazeteciler Çay Ocağı’na.Yolunuz düşerse uğrayın mutlaka İzmir’de Buluş’a, bir bardak çayın yanında anaakım medya macerasını, onuruyla çalışıp alınteriyle yaşamayı ve belki ikinci bardakla 4 ay sonra kız babası olacak olmanın heyecanını anlatacaktır size. Haydi soğumasın çayınız…