CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Antalya'da, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında özel bir okulda yaptığı konuşmada iktidarı eleştirdiği için gözaltına alınan öğretmen E.K.'ye destek verdi. Gözaltı kararı ile ifade özgürlüğünün kısıtlandığını kaydeden Yücel, "onuşma sonrasında kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkmadığı gibi, 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki konuşma içeriğinde suç teşkil edecek en küçük bir ibare yok" dedi.

Kaynak: Haber Merkezi
CHP'li Yücel'den iktidarı eleştirdiği için gözaltına alınan öğretmene destek
Fotoğraf: AA

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, dün (31 Ekim) katıldığı televizyon programında, Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlamalarında yapmış olduğu konuşmasından dolayı gözaltına alınan öğretmen E.K.'ye destek verdi.

Yücel, "E.K'nin konuşması tamamen ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kaldı ki bu konuşma sadece iktidarın değil muhalefetin de dâhil olmak üzere herkesin kendine bir pay çıkaracağı konuşmadır. Öğretmenin yaptığı Anayasa’nın 26. maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğünü kullanmaktır" dedi.

"Okulda siyaset yapıldığı" iddiası varsa bile bunu araştırmanın emniyetin ya da savcılığın işi değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi olduğunu kaydeden Yücel, şöyle devam etti:

"KONUŞMADA SUÇ TEŞKİL EDEN HİÇBİR ŞEY YOK"

"Soruşturma açıldığı belirtilen TCK 216. Maddesi 'Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme…' der. Ayrıca suçun oluşması için bu da yeterli değil. Suçun oluşması için bu söylemler sonucunda kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekiyor. Yani en basitinden toplumda infial yaratan bir takım olaylar ortaya çıkması gerekiyor. Konuşma sonrasında kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkmadığı gibi, 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki konuşma içeriğinde suç teşkil edecek en küçük bir ibare yok."

Yücel, şöyle devam etti: 

"Bu kadar kısa bir konuşmaya bu kadar duygunun, içeriğin ve doluluğun sığdırılması çok kıymetli bir iş. Biz siyasetçiler olarak vermek istediğimiz mesajı bu kadar kısa ve net bir şekilde vermeyi her zaman başaramıyoruz. 20 yıllık bir ceza hukukçusu olarak çok rahat söyleyebilirim ki öğretmenin konuşmasında suç teşkil edecek hiçbir şey yok. Antalya Emniyeti’nin veya bu gözaltı talimatını veren kişilerin yaptığı işgüzarlıktır. Konuşma içeriğinde bir siyasi partinin ismi geçmiyor, siyasi bir kişinin ismi geçmiyor. Sadece “Türkiye Yüzyılı” geçiyor. Anayasa’nın 26. Maddesi, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” der. Öğretmenin yaptığı budur. Kaldı ki okulda siyaset yapılmış olsa dahi bunu soruşturmak emniyetin işi değil, Milli Eğitim Bakanlığının işidir. Ama bu konuşmanın içeriği yargı makamlarını ilgilendirmez. Bu olay kişi özgürlüğü ve güvenliğinin olmadığının en temel kanıtıdır."

"TÜRKİYE YÜZYILI SİYASİ DOLANDIRICILIKTIR"

Hedef gösterilen öğretmenin konuşmasında geçen “Türkiye Yüzyılı” söylemlerine ilişkin de konuşan Yücel, "Türkiye yüzyılı bence kocaman bir yalandır, ülkemizin içinde bulunduğu hayat pahalılığını, ekonomik krizi, işsizlik sorununu, mülteci sorununu unutturmak için ortaya atılmış güçlü Türkiye yalanıdır. Türkiye Yüzyılının perde arkasında Cumhuriyet değerleriyle ve laiklik ilkesiyle oynama, anayasayı değiştirme gibi hesaplar var. Bir taraftan ülkenin sorunlarını unutturup, diğer taraftan milli ve manevi duyguları güçlü, muhafazakâr kesime “Güçlü Türkiye” algısı aşılanmakta, perde arkasında da Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmanın hazırlığı yapılmaktadır.  Buna siyasi dolandırıcılık da diyebiliriz" dedi. 

"DÜŞÜNME ÖZGÜRLÜĞÜ TUTSAK EDİLİYOR"

Baskı, yıldırma ve gözaltılarla halkın düşünme özgürlüğünün tutsak edildiğinin altını çizen Yücel, sözlerini şöyle tamamladı:

"İki yüzyıllık çağdaşlaşma mücadelemiz, anayasa ve demokrasi deneyimimiz yok edilmek isteniyor. Ülkemizin saygınlığının teminatı Cumhuriyetimizin kurumları aşındırılıyor. Artık ülkemiz demokratik ülkeler arasında sayılmıyor. Seçimli otokrasiler arasında veya diktatörlüklerle beraber anılıyor. Ne ülkenin, ne halkın, ama sadece ve sadece kendi ikballerini düşünen bir grup, devletin tüm baskı olanaklarını kullanarak özgürlüğü, eşitliği, dayanışmayı, hukuk devletini, insan haklarını, ifadeyi ve eleştiriyi ezmeye, baskıyla, şiddetle susturmaya çalışıyor. Halkın geniş kesimlerinin olayları görme, duyma, farklı fikirleri dinleme ve öğrenme hakkına saldırıyorlar. Böylece laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini yıkmayı amaçlıyorlar. Özledikleri gerici yobaz karanlığa geri dönüş çabası içindeler. Hayalleri ve hedefleri bu fakat bu ülkenin kodlarında E., öğretmenler olduğunu unutuyorlar. Altına imza atılacak bir konuşmaya soruşturma düzenleyecek kadar gözleri dönmüş durumdalar. Ne yaparlarsa yapsınlar AKP’nin canhıraş söndürmeye çalıştığı laik eğitim meşalesi E. öğretmenler sayesinde yanmaya devam edecek."

ÖĞRETMEN E.K., NE DEMİŞTİ?

Antalya’da özel bir okulda öğretmenlik yapan öğretmen E.K., 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliğinde yaptığı konuşma, özetle şu ifadeleri kullanmıştı: 

"Onun için canını vermeye hazır olanların yanında onun adını anmaktan imtina edenlerle beraber Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda yüz yıl önce anayasaya Cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan 'Türkiye Yüzyılı' masalına herkesi inandırmaya çalışanlar.

Peki tüm bunlar olurken sen neredesin? Bildin mi 100 yıl önce kurulmuş Cumhuriyetinin değerini, özgürlük kelimesinin değerini. Özgürlük kelimesinin anlamını kavrayabildin mi gerçekten?

Cumhuriyetin gözbebeği bütün fabrikaları bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parası olan herkese çerez gibi dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken parası olan her şeye hüküm verirken, memurun, doktorun, işçinin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi geleceğim dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken sen neredesin?"