1976 yılı ÇKP’nin en önemli üç yöneticisini kaybettiği çok talihsiz bir yıldır. Bana göre partinin en pragmatik adamı, ayrışmalara rağmen partiyi bir arada tutmayı başaran “ortak akıl” Zhou Enlai (namı diğer Çu En-Lay-Ocak ayında), Zhu De (savaş yıllarının Kızıl Ordu komutanı-Temmuz ayında) ve Mao (Eylül ayında) ölürler. ÇKP gibi bir türlü bir “ortak parti aklı” oluşturamamış bir parti için bu üç önderin ölümü büyük kayıptır ve dolayısıyla kargaşa demektir.

Bu kargaşanın ilk işareti Nisan ayında Tiananmen Meydanın sahne olduğu büyük bir gösteridir. Göstericiler Zhou Enlai’yı anarlar ve onu “Mao’ya karşı partideki sağcılarla işbirliği yapmakla” eleştiren Mao’nun yakın çevresindeki kişilere (Aslında bir iki yıldır rahatsızlığı giderek ağırlaşan Mao adına düşünen ve konuşan kişilere) tepkilerini dile getirirler. Bu gösteri Mao sonrası yaşanacak hesaplaşmanın da ipucu, ilk kıvılcımıdır. Küçük burjuva devrimcilerine karşı mücadele edebilecek yetenek, donanım ve güce sahip ve bence “partinin ortak aklı” Zhou Enlai gibi bir insan bile son yıllarında bu yakın çevrenin oklarına hedef olmuştur. Çin halkı ÇKP tarihinde (Mao hariç) sadece iki yöneticiyi bağrına basmış ve onlar için meydanlara inmiştir. Bu yöneticiler Zhou Enlai ve Hu Yaobang’dır (Ölümü üzerine, 1989, Yaobang’a iade-i itibar için başlayan gösteriler Tiananmen Meydanı katliamıyla sonuçlanır).

Bu ölümlerin olduğu yıl Deng Xiaoping’in partide (dolayısıyla devlette) herhangi bir görevi yoktur; bir yıl önce (1975) partideki tüm görevlerinden sağcılık/revizyonistlik eleştirisiyle ikinci kez uzaklaştırılmıştır. Ancak 1978’de parti içi güç ilişkilerini iyi kullanarak geri döner ve 1979’da Mao’nun yakın çevresindeki kliği (dörtlü çete) tasfiye eder. Sonu kapitalist dönüşüme çıkan ekonomi politikalarının hızla uygulanmasının yolu açılır. Bu politikaların ilki “Sözleşmeli Üretim Sistemi”dir. Bu sistem ilk olarak 1979’da tarım sektöründe uygulanır ve daha sonra ekonominin diğer sektörlerine de genişletilir. Sistem uyarınca, ortak (komün) araziler sözleşmeyle köylülere dağıtılır. Köylülerin devlete vermeleri gereken ürün miktarı (üretim kotası) düşük tutulur ve kotayı aşan ürünlerini serbest pazarda satmalarına izin verilir.

1978-83 yılları arası “Sözleşmeli Üretim Sistemi”ne geçişle birlikte kırsal komünlerin yavaş yavaş çözüldüğü (ve 1981-83 arasında dağıtıldığı), eski komün işletmelerinin (sahiplik yapılarıyla oynanarak) “köy ve kasaba işletmeleri” olarak yeniden düzenlendiği, küçük-orta boy özel işletmelerin kurulmasına izin verildiği ve çok sayıda özel sektör işletmesinin ortaya çıktığı yıllardır. Bütün bunlar özel sektörün yasak ve tabu olduğu bir dönem ve ortamda yaşanmıştır. (Özel mülkiyet kavramı ve özel mülkiyetin korunması Çin anayasasına ancak 2004 yılında girmiştir.) Akla, “Madem yasalar izin vermiyordu, o zaman bu kadar özel işletme nasıl kuruldu ve sektör hızla nasıl yükseldi” sorusu geliyor. Bunun için ÇKP’nin bulduğu çözüm, özel sektör işletmelerini yirmi iki kamu işletmesinden birinin ortağı veya bağlı kuruluşu gibi göstermek olmuş.

Özel sektör işletmeleri mantar gibi biterken, eski komün işletmeleri yöneticilere kiralanırken, 1990’ların ortasından sonra ise özelleştirmeler yapılırken ÇKP ve resmi kurumlar “özel işletme”, “özel sektör”, “özelleştirme” gibi ifadeleri hiç kullanmamış ve dillerinde yer almamış. Bunun yerine “halk tarafından işletilen kuruluşlar”, “sahiplik değişikliği”, “hisseli/hissedar şirkete dönüşüm” (ve ardından borsada satış) gibi ifadeler kullanılmış. Bu dil oyunları tabii ki olup biteni, onca yıl düşman kabul edilen kapitalist sisteme dönüşümü, halkın dikkatinden kaçırmayı amaçlıyor. ÇKP 1997’de bile halen “Kamu mülkiyetini Çin ekonomisinin esas dayanağı olarak korumak ekonomik reformlarının temel ilkesidir” diyordu. Bu bir ölçüde doğru bir tespit (sonraki yazı).

Kapitalist dönüşüm politikalarının köylüler için ağır sonuçları olur. 2000’lerin ortalarına doğru, bazılarını benim de hatırladığım büyük köylü gösterilerine yol açar (Devam edecek…)