Çok aktörlü çatışmada yeni oyun
Irak’ın Kerkük, Suriye’nin Deyrizor kentlerinde yaşanan eş zamanlı gerilimler nedeniyle gözler bir kez daha bölgede. Kerkük’te çatışmalar dinse de tansiyon hala çok yüksek. Deyrizor’daki çatışmalar ise 10’uncu gününü geride bıraktı. Emperyalist müdahaleciliğin kaosa sürüklediği coğrafyanın petrol zengini kentlerinde patlak veren çatışmalar birbiriyle ilintili. ABD, Rusya, İran, Türkiye gibi aktörlerin de müdahil olduğu gerilimlerde yeni oyunlar devreye konulmuş durumda.
Politika Servisi
ABD’nin askeri-siyasi hareketliliğinin son dönemlerde gözle görülür biçimde yeniden arttığı Suriye ve Irak’ta, eş zamanlı patlak veren gerilimlerde sular durulmuş değil. Irak Kerkük’teki çatışmalar dinse de gerilim yüksek. Suriye’de Deyrizor’da başlayan çatışmalar ise Fırat’ın doğusunda yayılıyor. Her iki petrol zengini kentte yaşanan ve ABD, İran, Rusya, Türkiye gibi aktörlerin de müdahil olduğu gerilimler gözlerin bir kez daha bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.
DEYRİZOR’DA ÇATIŞMALAR
Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Arap aşiretler arasan arasında 27 Ağustos’ta başlayan çatışmalar 10’uncu gününü de geride bıraktı. Arap aşiretlerinin Deyrizor’da SDG’ye karşı başlattığı operasyonlar, Haseke ve Rakka ile Halep’in Münbiç ilçesi kırsalında da sürüyor. Çatışmaların olduğu bölgeye çok sayıda takviye yapan SDG ile aşiretler arasında şiddetli çatışmalar yaşanırken Cerablus’un güneyindeki cephe hatlarında da silahlar ateşlenmiş durumda.
Bir süredir Suriye’nin güneybatısı ile TSK-ÖSO kontrolündeki bölgelerde de çeşitli protestolar yaşanıyordu.
KERKÜK’TE YÜKSEK TANSİYON
Irak’ın kuzeyindeki Kerkük’te 2017’den bu yana ordunun ve büyük kısmı Şii savaşçılardan oluşan Haşdi Şabi’nin (Halk Seferberlik Güçleri) karargahı olarak kullanılan binanın, KDP verilmesiyle başlayan gerimde çatışmalar son bulsa da gerilim yüksek. Irak Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, Kerkük’te güvenlik ve istikrarın korunması gerektiğini belirten Sudani, saldırıları gerçekleştiren ve fitne çıkarmaya çalışanların cezalandırılacaklarını vurguladı.
ERDOĞAN’IN AŞİRETLERİ
Soçi dönüşünde konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kerkük ve Deyrizor’da yaşananları değerlendirdi. Deyrizor’da yaşananları Arap aşiretlerinin birlik, beraberlik içerisinde kendi topraklarına sahip çıkma hamlesi olarak yorumlayan Erdoğan, “Aşiretlerin bir araya gelmek suretiyle PKK’ya, YPG’ye karşı koydukları tavır, haysiyetli bir onur mücadelesidir. Hem millidir hem yerlidir” dedi.
Erdoğan Türkmen yurdu olduğunu ileri sürdüğü Kerkük’teki gelişmelerin de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve istihbarat birimleri tarafından yakından takip edildiğini söyledi. Hakan Fidan’ın Erbil ve Bağdat’ta görüşmeler yaptığını ve dün de İran’da temaslarda bulunduğunu, neticede bugün itibariyle havanın sakin olduğunu belirten Erdoğan, “Bölgenin barış ve huzuru için Kerkük’ün yapısını bozacak faaliyetlerden uzak durulmalı” ifadelerini kullandı.
ŞAM-TAHRAN TAKİPTE
Şam yönetimi İran ve Rusya ile birlikte gelişmeleri yakından takip ederken, Arap aşiretleri ile SDG çatışmasının ABD’nin pozisyonunu sarsmasını umut ediyor.
***
ÇATIŞMA YAYILABİLİR
Doç. Dr. Serhat Erkmez - İstanbul Altınbaş Üniversitesi
ABD’nin 2019’dan beri Suriye’nin kuzeydoğusunda kurmaya çalıştığı yapı patlamaya başladı. Çatışmalar, Deyrizor bölgesiyle kalmayarak Fırat’ın doğusuna da sıçradı. SDG’nin kendi desteklediği gruplar arasında başlayan bu çatışma, şu anda yön değiştirip Fırat’ın doğusundaki daha büyük dinamikleri etkileyecek sürece girdi. Önümüzdeki 3-4 gün çok önemli, PKK/YPG bunu bastıramazsa yaşananlar başka bir konuya evirilecek.
Kerkük’te aralık ayında seçim var. Yerel seçim, ülkede çatışma dinamiğini yükseltir. Kerkük’te 2005’ten beri seçim yapılmadı çünkü. Yerel güç mücadelesinin ileri düzeyde çatışma yürütme potansiyeli var. Sadece lokal gruplar arasında değil. İran, Musul’da ve diğer bazı vilayetlerde olduğu gibi valiliği kontrol altına almak istiyor. Gerginliği yükselterek seçim öncesi birtakım grupların gücünün artmasını engelleyerek istediği gibi bir sonuç yaratmak istiyor.
∗∗∗
ABD-İRAN KAPIŞMASI
Yar. Doç. Newzad Hetuti - Selahaddin Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Kerkük’te yaşananlar çok boyutlu bir mesele. Tek bir nedenle açıklanamayacak boyutta farklı denklemler söz konusu. Erbil ile Bağdat, İran Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Tahran, ABD’nin Irak ve Suriye’deki mücadelesiyle doğrudan bağlantılı. İç içe geçen bir durumdan bahsediyoruz. Iraklı Kürtler, İran’a yakın Şii milislerin Kerkük’te olmasını istemiyor.
Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) Kerkük’teki ofisinin açılmasının ve Kerkük’teki durumun normalleştirilmesini talep ediyorlar. Bağdat’taki Sudani hükümetinin kurulması sırasında Bağdat ve Erbil arasında anlaşma yapıldı. Kerkük ve tartışmalı bölgelerle ilgili Anayasa’nın 140. Maddesi’nin uygulanması, ayrıca Kürdistan Demokratik Partisi’nin şehirlerde ofis açabilmesi üzerineydi bu anlaşma. Şii partiler KDP’nin şehirlerde parti ofisi açmasını istemedi. Olaylarda İran’ın büyük bir rolü olduğu açık. Ki İran, vekillerini PDK’nin ofisini açmasına izin vermemeleri konusunda zorluyor. Ayrıca Bağdat ve Erbil arasında başka sorunlar da var. İran ve ABD arasında bu tartışmalı bölgelerde ve Suriye’de rekabet var.
WASHİNGTON KORİDORU KESTİ
ABD, Suriye’deki askerlerini artırdı. İran’ın, Irak’tan Suriye’ye giden koridorunu kesmek için belki de bir planı var. İran’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin İranlı Kürt muhalif grupların silahsızlandırılması için eylül ayının sonuna kadar nihai süre verdi. Aksi takdirde Kürdistan bölgesinde askeri operasyon başlatacağını ve Kürt grupların mevzilerini hedef alacağını söyledi. Bu çok önemli bir durum.
∗∗∗
ABD’NİN HEDEFİ NE?
Sarkis Kassargian - Suriyeli Gazeteci
Deyrizor’daki askeri meclisle SDG arasındaki sorun yeni değil. Suriye’yi yakından takip edenler orada kopuş olabileceğini her zaman görmüşlerdir. Dışarıdan bakıldığında, aslında bu olanlar SDG içerisindeki bir bomba olarak görünüyor. Çünkü SDG’nin Arap Bölgesi olan Deyrizor’u doğrudan kontrol edemediği için kendisine bağlı, adı Deyrizor Askeri Meclisi olan bir yapı üzerinden kontrol ediyordu. Görevden alınan Deyrezor Askeri Meclisi Genel Komutanı Ahmed Ebu Hewla görünüşte SDG’ye bağlıydı. Komuta zincir sistemiyle emirler alması gerekiyordu ama hep özgür davrandı. Merkezi SDG’yi Deyrizor’dan uzak tutmayı başarmıştı.
Ebu Hawla kriminal bir figür. Birçok yağma, öldürme ve tecavüz olaylarına karışmıştı ancak SDG, Deyrizor’u kontrol etmesi gerektiğinden bunlara göz yumdu, Suriye’nin petrol ve gazı Deyrizor merkezli. Ebu Hawla’nın kontrolden çıktığını fark edip bir tezgâh kurdular. Kurmaylarıyla beraber tutuklandı ve olaylar da patladı. İlk ayağa kalkanlar kardeşleri, akrabaları ve bu sistemi çarka çeviren, bundan yararlananlar oldu.
ŞAM-ANKARA ETKİSİ
Şam’ın medya yoluyla, Türkiye’nin de kendine tabi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üzerinden girişimlerle çatışma daha da büyüdü. Herkes kendi çıkarlarını koruyacak adımlar attı. Türkiye’ye bağlı Suriye Milli Ordusu grupları SDG kontrolü altında olan Münbiç’e ve Tel-tamer’e saldırı düzenledi. SDG baskı altında oluğu için yeni cephe açıldı. Bunu da ‘Arap kardeşlerimize yardım’ kampanyası olarak yaptılar ama bu SDG’yi sıkıştırıp daha da ileri gitme adımlarıydı. Aynısını Şam’a bağlı gruplar da yaptı ancak başarılı olamadılar.
SDG İÇİNDEKİ AYRIŞMA
SDG içinde bir bölünme olacağını herkes görüyordu. Özgür Suriye Ordusu, Ebu Hawla’yı hain sayıyordu ancak işler tersine döndüğü zaman SDG hain ilan etmeye başladı. Özgür Suriye Ordusu ise Arapların özgürlüğü için mücadele eden ‘kahraman’ propagandası yapıyor. Ebu Hawla hem kriminal hem de bölge halkına zarar veren bir figür. SDG ‘Halk Ebu Hawla’yu istemiyor biz bu yüzden bu işe girdik’ demesini de doğru bulmuyorum çünkü onun kriminal kimliği yüzünden değil, SDG kanadından çıktığı için bunu yaptıklarını düşünüyorum.
Ebu Hawla’yı destekleyenler ise ‘kahraman’ olduğu için değil, SDG’ye karşı olduğu için destekliyor.
Deyrizor’daki olaylar ABD’nin işine gelmez. ABD’nin 2 hedefi var: Şam’ın petrol kuyularına ulaşamaması ve İran ile Şam arasındaki yolun açık olmaması. ABD’nin tek ilgilendiği Şam ya da İran’ın kontrolü ele almaması. İlk birkaç gün, IŞİD’e karşı olan o koalisyondan ses çıkmadı. Ancak işin çok taraflı olduğunu görünce, ABD harekete geçti. ABD artık SDG üzerindeki baskıyı artırabilir.
SDG’den gelen bilgiye göre, ABD askeri ayaklanmayı bastırmak için destek verdi. ABD’nin ‘Amerika olmadan bir şey yapamazsınız’ tavrı daha da somut bir hal kazandı. Şam yönetiminin Deyrizor olaylarına bakışı SDG’ye bakışıyla örtüşüyor. Şam SDG’ye Amerikan “maşası” olarak bakıyor. Amerikan’ın planlarını gerçekleştirmesine vesile olarak gördüğü için de orada ABD’nin parmağını arıyor. Deyrizor olayları bir aydır bölgede çok konuşan Amerika’nın İran’la Suriye bağını koparmak için Irak sınırı karayolunu kontrol etme projeleriyle aynı anda geldiği için ABD’nin planına işaret ediyor.
Olayları SDG ve Arap çoğunluğuyla bir çatışma olarak değerlendiriyor. Doğrudan oradaki tüm Arap tarafıyla sahiplenmiyor çünkü Araplarda da Şam’a karşı tavır gösteren ve açıkça Şam’a karşı olduklarını ilan edenler de var. Hem Kerkük hem de Deyrizon tarafını sahiplenmekten ziyade medya veya açıklamalar yoluyla SDG’yi gösteriyor. Amerika daha öncesinde Araplardan oluşan bir yapıyla işbirliği yaptı ancak başarısız oldu. ABD’nin SDG işbirliği başarısızlıktan sonra başladı. Çünkü önce Özgür Suriye Ordusu çatısı altında birleşen silahlı gruplara destek vererek kendisine bağlı bir grup yaratmak istedi. Olmadı çünkü desteklenen bu gruplar ya Nusra ya da IŞİD’e geçerek daha radikal ve dünyaca terörist olarak tanınan grupların bayrağı altında savaştılar.
ABD, bu gruplara açıkça artık destek veremeyeceği için SDG’ye yöneldi. SDG hem Şam yönetimiyle mesafe koydu hem de radikal gruplara karşı mücadele verdi. Bu nedenle ABD’nin SDG ile işbirliğinin devam edeceğini düşünüyorum. ABD SDG’den uygununu bulamayacaktır ancak çoğunluğu Araplardan oluşan Deyrizor gibi bir şehirde Araplardan ve aşiretlerden kendisine doğrudan tabi olan silahlı bir grup olması çıkarları için çok faydalı olabilir. Ancak bu planın çok da ilerleyeceğini düşünmüyorum çünkü orada hem Şam’ın hem de Türkiye’ye bağlı silahlı grupların etkisi var.
∗∗∗
IRAK “MEFRUŞ” BİR HALDE
Aydın Selcen - Eski Diplomat
Medyascope'a konuşan Selcen, şu değerlendirmeyi yaptı: Kerkük’teki çatışmalar son 4 yıldır ordu tarafından kullanılan binanın tekrardan KDP’ye devredilmesi üzerine başladı. Irak Başbakanı Sudani’nin silahların toplanması talimatı verdi.
Irak Devleti mefruş durumda. Merkezi otorite yüksek değil. Kâğıt üzerinde talimat bu sadece, silahların bırakılması beklenmiyor. Anayasa Mahkemesi bir kararla bu binanın devrini askıya almış oldu. Irak’ta mahkemelerin kararlarının bağımsız olduğunu iddia etmek mümkün değil. Yaşananları Arap-Kürt çatışması diye siyah-beyaz bölmenin bir anlamı yok. Kimi aşiretlerde farkı kollara bölünenler de var. Bazen de taraf değiştirenler olabiliyor. Geleneksel yapılar, güç kimin yanındaysa ona göre davranıyor. Can havliyle elde ettikleri güçlerini kiraya veriyorlar. Uluslararası yapılardan para ve silah almak adına bu tür işlerin içerisine giriyorlar. Dışişleri Bakanı Fidan’ın Bağdat-Erbil ziyaretinin hemen üzerine, Deyrizor’da ortaya çıkan Arap-Kürt çatışmalarının olması ve bu tarafın ellerini ovuşturması gibi yanlış bir refleks var. On yıllardır bu yaklaşım aşılamıyor. Politik hedefler bilinmeden davranılıyor.