Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, kendisini ziyaret eden ve çok önemsediği' isimlere dikkat çeken açıklamalarda bulunduğu ileri sürüldü. Kısa Dalga yazarı Sedat Bozkurt'un aktardığına göre Demirtaş, "Dışarıda olsam Kandil’e gider, ‘ya beni burada öldürün ya da silah bırakın’ derdim" dedi.

"Demirtaş, 'Kandil'e gider silah bırakın derdim' cümlesini kurmuş"

Kısa Dalga yazarı Sedat Bozkurt, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, kendisini ziyaret eden bazı isimlere, "Dışarıda olsam Kandil’e gider, ‘ya beni burada öldürün ya da silah bırakın’ derdim" dediğini aktardı.

Bozkurt, "Masa altından el üstüne HDP" başlıklı bugünkü yazısında, HDP'ye açılan kapatma davası ve Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ın konumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"HDP DAVASI HEMEN ELE ALINAMAYACAK"

Yazısında, "HDP davası, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin istediği gibi hemen ele alınamayacak ve süreç biraz daha uzayacak" ifadesini kullanan Bozkurt şöyle yazdı: "Davayı uzatacak etkenlerden birisi de Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan’ın görev süresinin şubat ayında bitiyor olması. Davaların görülme takvimini başkan belirliyor. Başkanlık seçim süreci de araya girince HDP davası, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin istediği gibi hemen ele alınamayacak ve süreç biraz daha uzayacak. Mahkemenin de acelesi yok zaten. Zühtü Aslan tekrar başkanlığa aday olursa ve iktidardan bir biçimde müdahale gelmezse seçilme ihtimali var. Aslan seçilirse ve dava prosedür gereği karar aşamasına seçim takvimi başlayana kadar gelmemişse, üyelerin de hemen hemen tamamına yakınının olumlu karşılayacağı bir yorum ile HDP kapatma davası seçim sonrasına kalabilir."

Bozkurt, Selahattin Demirtaş'la ilgili ise şu ifadeleri kullandı:

"Büyüyen, bünyesi genişleyen partileri yönetmek zordur. HDP içinde çok fazla çeşitlilik barındıran ve bunu da önemseyen bir siyasi parti. Ama sonuçta partiyi yöneten bir irade de mevcut. Ve bu irade uzun zamandır Selahattin Demirtaş’ın “bir bilen gibi” partiye politik rota belirlemesinden, açıklamalarıyla partinin önüne geçmesinden rahatsız. Bunun en somut örneğini cumhurbaşkanlığı seçimlerinde göreceğiz. Hukuki olarak sıkıntı çıkacak olmasa bile HDP Demirtaş’ı aday göstermeyi düşünmüyor. Akıllarında kadın bir aday var.

HDP ile Demirtaş arasındaki bu sıkıntıya çok vakıf olduğu anlaşılan Erdoğan tartışmaya 'bir bidon benzin' ile katılarak Demirtaş’ı abartılı bir biçimde Edirne’den alarak Diyarbakır’da hasta olan anne ve babası ile buluşturdu. (Benzer yöntemi Erdoğan “İmralı’daki Edirne’dekine hesap soracak” diyerek daha önce de denemişti.)

"DEMİRTAŞ İLE HDP ARASINDAKİ GERİLİMİN ÇOK YÜKSELMESİ BEKLENMİYOR"

Demirtaş ile HDP arasındaki gerilimin çok yükselmesi beklenmiyor. Politik yaklaşım olarak HDP ile Demirtaş aynı noktada. Bu denklemde Abdullah Öcalan’ın pozisyonu merak edilen konu. Bir hükümlü olarak, sıradan hükümlülerin yararlandığı görüşmeleri yapamıyor, tecrit altında tutuluyor. Bu nedenle bir devlet kurumunda da kaldığı unutularak sürekli “devlet ile görüşüyor” yorumlarına muhatap oluyor. Erdoğan’ın onu seçimlerde devreye sokmak için ikna etmeye çalıştığına kadar pek çok söylenti mevcut. Söylenti çok ama ondan edinilmiş bir bilgi yok.

Bu söylentileri ortadan kaldırmak için HDP Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Selahattin Demirtaş’ın da parti disiplini de önemseyerek Öcalan’la görüşmek için başvuruda bulunacağını HDP’ye bildirerek eş genel başkanlardan önce bir tür izin istediği de ortaya çıktı. Bu görüşmeler gerçekleşir mi? Gerçekleşirse çok ilginç olacağından hiç kuşku yok.

Demirtaş, kendisine ziyarete gelen ve çok önemsediği isimlere ilginç açıklamalarda bulunuyor. Ona göre 'amasız, fakatsız' PKK silah bırakarak sivil siyasetin önünü açmalı. Daha ileri giderek, 'Dışarıda olsam Kandil’e gider, ya beni burada öldürün ya da silah bırakın derdim' cümlesini bile kurmuş. HDP’den de bu görüşleri önemseyen bir grup Kandil’e gitme fikrini tartışmaya açmış. Ama çok fazla destek görmemiş."