Göç Araştırmaları Derneği ‘Göç ve Deprem’ başlıklı bir rapor hazırladı. Rapora göre deprem bölgesinde yaşayan 1 milyon 738 bin 35 Suriyelinin yarısının depremden doğrudan etkilendi. GAR kurucu üyesi Didem Danış, nefret söylemleri nedeniyle göçmen depremzedelerin ayrımcılıkla karşılaştığının altını çizdi.

Depremin görünmezleri

Umut SERDAROĞLU

Depremin göçmenler üzerindeki etkilerini araştıran Göç Araştırmaları Derneği (GAR), ‘Göç ve Deprem’ başlıklı bir rapor hazırladı. GAR’ın kurucu üyelerinden Didem Danış, Deniz Sert ve GAR Yönetim Kurulu Üyesi Eda Sevinin tarafından hazırlanan rapor Fredrich Ebert Stiffung Vakfı’nda düzenlenen toplantıda açıklandı.

Raporda deprem bölgesinde yaşayan 1 milyon 738 bin 35 Suriyelinin yarısının depremden doğrudan etkilendiği yer aldı. Raporda belirli bir kesimin Göç İdaresi Başkanlığı tarafından Suriyeli depremzedelere verilen 6 aylık Suriye’ye geri dönüş izninin güven vermediği belirtilerek şu ifadeler kullanıldı: “Türkiye’ye geri dönmesi beklenen kişilerin ise Suriye’ye gitme sebepleri arasında Suriye’de de yaşanan deprem sonrası yakınlarının yanına gitme ve cenazelerini memleketlerinde defnetme isteği sayıldı. Ancak geri dönüşlerin nasıl organize edileceği konusunda hakim olan belirsizlik havası Suriyeliler arasında kaygıya neden oluyor. Türkiye’ye dönmek isteyen kişilerin en fazla altı ay içinde Türkiye’ye dönmesine izin verileceği söylense de, görüştüğümüz kişiler, Suriyelilerin bu konuda kendilerini güvende hissetmediklerini, özellikle de seçimler yaklaşırken geri dönüşlerine izin verilmemesinden endişe duyduklarını belirttiler. Bu kaygıyı yaşayan bazı Suriyelilerin, cenazelerini Suriye’ye defnetmek üzere sınır kapısından akrabalarına emanet ettikleri ve kendilerinin sınırı geçmediği de ifade edildi.”

NEFRET SÖYLEMİ AYRIMCLIĞI ARTIRDI

Toplantıda konuşan Deniz Sert, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) gibi kurumların çalışma izinlerinin İçişleri Bakanlığı tarafından kısıtlandığı için bölgede görev alamadığının altını çizdi. Deprem bölgesine yaptıkları ziyarette karşılaştıkları ayrımcılıklara da değinen Sert, “Suriyelilerin barındığı kentler Türkiye vatandaşlarına da açıldı. Ancak kampların açılmasıyla mekânsal ayrışmanın ortaya çıktığını gördük. Bölgelere gönderilen yardımlarda da ayrımcılıkla karşılaştık. Örneğin Hatay’da AKP’li belediye Kırıkhan’da çok hızlı konteyner dağıtımları yapılırken Samandağ gibi bölgelerde insanların çadıra bile ulaşamadığını gördük” dedi.
Depremin başından beri özellikle sosyal medyada mültecilere yönelik söylemlerin afet bölgesindeki ayrımcılığı artırdığını dile getiren Didem Danış ise şunları söyledi: “Göçmenlerin yağmacılıkla suçlanması sahada çalışan kamı kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını da etkiledi. Çalışanlar bize ‘Suriyelilerin hassasiyetlerini gözettiğimiz için onları dışarıda tutuyoruz’ gibi açıklamalar yaptı. Bu açıklama aslında ayrımcılık dili ve pratikleri arasındaki yakın ilişkiyi tekrar gösterdi.”
Bir kısım mültecinin ekonomik ve sosyal kaynaklara sahip olmadığı için bölgede kalmak zorunda kaldığını da aktaran Danış, “Burada kalan mültecilerin bazıları ayrımcılık nedeniyle kendi yaptıkları derme çatma yerlerde kalıyorlar. Önemli bir bölümünün de defin işlemleri ve başka bölgede kalacak yerleri olmadığı için Suriye’ye döndüğünü gördük” ifadelerini kullandı. Didem Danış, bölgedeki sorunların en aza indirgenmesi için Suriyeli ve diğer göçmen depremzedelerin de gözetilerek insani yardım kampanyaları düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Toplantı sırasında söz alan Harmoon Araştırmalar Merkezi'nden Samir Alabdullah ise depremzede mültecilerin en çok Ankara, İstanbul ve Konya’ya gittiklerini ifade etti.