Suriyeli sığınmacıların yoğunlukta olduğu Hatay’daki Narlıca Mahallesi’nde sağlam bina yok. Onların da tek isteği başlarını sokacak bir çadır… Geyari, “Akşam gelmesin istiyorum, karanlık ve soğuk oluyor” diyor.

Depremin vurduğu Suriyeliler: Artık hiç akşam olmasın istiyoruz
Fotoğraf: BirGün

Uğur ŞAHİN

Adeta hayalet şehre dönen Hatay, yaralarını sarmaya çalışıyor. Kentte şu an 80 binanın enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor. Bir yandan moloz yığınları iş makineleriyle kamyonlara yüklenip belirlenen noktalara taşınıyor. Diğer yandan neredeyse her mahallede bir nakliye firması var. Riskli binalardan eşyalar çıkarılıyor. Yol kenarları ise çadırlarla kaplı. Maraş merkezli depremlerin ardından 12 yıl önce Suriye’de iç savaşın patlak vermesinden sonra ülkeye gelen sığınmacıların “tersine göç”ünün başladığı belirtiliyor. Burada yaşayan Suriyelilerin, Cilvegözü Sınır Kapısı’na giderek Suriye’ye geçmek istediği kaydediliyor.


Suriyeli sığınmacıların yoğun olduğu Narlıca Mahallesi’ne doğru gidiyorum. Yollar kilit, 25 dakika uzaklıktaki bir noktaya, 45 dakikada varabiliyorum. Bu mahalle Antakya’nın en büyük mahallelerinden ve burada Suriyeli sığınmacılar yoğunlukta. Deprem, 18 bin nüfuslu mahallede neredeyse sağlam bina bırakmamış durumda.

FELAKET ÜSTÜNE FELAKET

Yol boyunca insanların kendi imkanlarıyla kurduğu çadırları fark ediyorum. Aracı kenara çekip, ailelerin yanına gidiyorum. Suriyeliler, 2-3 aile çadırda bir arada kalıyor. Tuvalet yok. Hijyen burada da çok büyük sorun. Suriyeli Muhammed Şehade ve ailesi, derme çatma bir çadırda kalıyor. Şehade, “Çok korktuk. Evim yıkılmadı ama çok sallandı. Bu çadırı parayla aldım. Korkuyoruz, yağmur yağarsa içeri su girerse diye…”

İSTEĞİMİZ ÇADIR

Buradan ayrılıp devam ediyorum. Bir parktayım, burada da derme çatma çadırlar ile birkaç AFAD çadırı kurulu. Hijyen yok denecek durumda. Geyari ailesiyle konuşmaya başlıyoruz. 11’inci sınıf öğrencisi Merve Geyari, tercümanlık yapıyor. Annesi Abir Geyari’nin ilk cümlesi, “Çok kötü şartlarda yaşıyoruz” oluyor: “Yatmak için çadır istiyoruz. Tek isteğimiz bir çadır… Akşam çok soğuk oluyor. Yardım ediyorlar ama bize çok az yardım geliyor. Su, ıslak mendil veriyorlar. Soba istiyoruz, vermiyorlar.”

Merve Geyari ise “Akşam gelmesin istiyorum. Gelince çok korkuyorum karanlık ve soğuk oluyor” diyor ve ekliyor: “Altı kişi, küçük bir çadırda kalıyoruz. Evden de çok korkuyoruz, giremiyoruz. Yardımlar geliyor ama bize az geliyor. Çadır veriyorlar ama az, mesela bizim aileye vermediler. 300 TL verip kendimiz aldık.”

TANIDIKLARIMIZ GİTTİ

Ülkede yaşayan yaklaşık bin 500 Suriyelinin depremde hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Onlardan biri de Geyari Ailesi’nin akrabaları. Antakya’da üçü çocuk, dört kişiyi kaybetmişler. Cenazelerinin Suriye’de defnedildiğini söylüyor. Okula devam edemediği için de çok üzgün olduğunu aktarıyor: “Buradan çok tanıdığımız gitti. Bazıları Adana’ya bazıları Mersin’e gitti. Biz de gittik ama 4 gün sonra geri geldik. Orada evimiz yok ve hiç kimseyi de tanımıyorduk. O yüzden geri geldik.”

Baba Cuma Geyari de çok soğukta kaldıklarını aktarıyor, “Herkes bundan şikâyet ediyor. Yakmak için odun gibi ihtiyaçlarımız da var” ifadesini kullanıyor.

DOĞUMA AZ KALDI

Daha sonra Asra Günat’ın yanına gidiyorum. O da çadırsızlıktan yakınıyor. Aktardığına göre, çadır almaya gittiklerinde kavga çıkmış. “Biz kavga büyümesin diye çadırlarımızı verdik. Çok zorluk yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.

Çocuk parkındaki oyun alanının bir kısmı battaniye ile çevrili. Asra Günat, eliyle gösteriyor ve “Çocuklarımız için banyomuz bu” şeklinde konuşuyor.
Asra Günat, “Ekmeğimiz de bitti, nereden getireceğimizi bilmiyorum” diyor, çadırda erzaklarının olduğu kısmı gösterirken de “Kim böyle yaşamak ister?” diye soruyor.

Asra’nın ablası, Fehmiye hamile. Doğuma sayılı günler kalmış durumda ama ne yapacaklarını bilmiyorlar. “Çadırımız yok” diyor Fehmiye: “Yedi aile iki çadırda kalıyor. Hiçbir şey kalmadı, evim gitti, yıkıldı. Evimi görmeye gittim, önünde oturup ağladım. Yıkık, yerde evim… Önünde beklerken geçen günlerimizi hatırladım. İki sene oturdum bu evde. Saniyelerle her şey yıkıldı.”

SONUMUZ NE OLACAK?

Mustafa El Ahmed ve ailesinin derme çatma bir çadırı bile yok. Depremde evi yıkılmış, akrabalarını yitirmiş. O da çadır istiyor: “Akşam hava buz gibi oluyor, zaten çadır yok. Dışarıda yatıyorum. 6 aile var, çocuklar var. Adana’ya gittim, Konya’ya gittim, dışarıda yattım. Geri döndüm. Kimse istemiyor bizi. Çünkü biz Suriyeliyiz. Şimdi buradayız ama sonumuz ne olacak bilmiyoruz. İsteğimiz çadır."

GERİ DÖNMEK ZORUNDA

Amcası Aymat El Ahmed, Suriye’ye giden yakınları olduğunu aktarıyor. “Burada hastamız var, dışarıda yatıyor, çok soğuk oluyor. Bize çadır vermiyorlar” diyor. Abdülkerim El Ahmed ise yere serili bir battaniyenin üzerinde oturuyor. Odunlar başucunda. Aktardığına göre, o da Hatay’ı terk etti ama geri dönmek zorunda kaldı. El Ahmed, “Çok soğuk, akşamları uyuyamıyoruz” ifadesini kullanıyor.

Esafil Abdu, deprem öncesinde terzilik yapıyormuş. Dükkanının da depremde yerle bir olduğunu aktarıyor, “Çadır ve yatacak yer dışında başka bir şey istemem” diyor. Yanındaki Naime Karkur, ise her gün bir başka akrabasının çadırında kaldığını söylüyor: “Akşam soğuk oluyor. Çadır vermiyorlar.”