Devlet buraya hiç uğramadı…
Fotoğraf: BirGün

Aysun GEZEN

Coğrafya derslerinde öğretilen, klişe denebilecek o cümle: ülkemiz deprem kuşağında… Bilimsel olarak hazırlanan fay haritalarını siyasi müdahalelerle değiştirecek kadar kâr hırsıyla gözü dönmüşlerin, insanların, insan-dışı canlıların yaşamını kar elde etmek için hiçe sayanların, denetlemeyen ve teşvik edenlerin işlediği suçlarla büyük bir felakete döndü 6 Şubat’ta yaşanan doğa olayı.

Önceki tecrübelerden biliyorduk, ilk yapacakları şeyin iban vermek, para toplamak, bu arada bol bol hamaset yapmak, bu esnada da topraklara, evlere çökecek yasalar çıkarıp bütün sorumluluğa, suçlarına karşın da sadece helallik istemek olacağını. Felaketin asli siyasi sorumluları istifa etmek ya da görevden alınmak şöyle dursun, İstanbul başta olmak üzere belediye başkan adayı yapıldı, ödüllendirildi.

İtiraf AKP’li cumhurbaşkanının ağzından yeni geldi belki ama kendilerine oy vermeyen, siyasi çıkar sağlayamayacakları, “öteki” ve “düşman” olarak işaretlediklerini “ölmeye” terk ettiklerini bizzat gördük. Ne en çok canın kurtarılabileceği kritik saatlerde, ne en temel ihtiyaçların karşılanmasında devlet buralara hiç uğramamıştı. Devleti ancak dayanışma merkezlerine, tırlara el koyarken, yaşadığımız felakete, asbest tehlikesine, toprak yağmalarına ilişkin basın açıklamaları yaparken karşımızda gördük. Ne yapıldıysa sesini duyduklarımıza can suyu olmak adına, bu ülkenin devrimcilerinin, sosyalistlerinin, emekten, eşitlikten yana olanların, başka bir hayat düşleyenlerin dayanışma kültürüyle yapıldı.

Üzerinden bir sene geçti, hayat hızla “normal”e döndü(rüldü), ama depremi yaşayan, enkazda terk edilen yerler için zaman artık farklı işliyor. Temiz su, barınma, sağlık ve eğitim gibi en temel ihtiyaçların hala devlet tarafından karşılanmadığı, sadece dayanışmanın insanları hayata bağladığı gerçeği orta yerde duruyor. Kadınlar bu süreci yine çok daha ağır sorunlarla yaşıyor.

Kendisi de depremzede olan, yasını tutmaya fırsat bile bulamayan tanıdığımız ve tanımadığımız dostlarımız herkesin yarasını sarmak, ihtiyaçları karşılamak, devlete kamusal sorumluluklarını hatırlatmak, kentlerimizi eşit, özgür ve güvenli mekanlar haline getirmek, kültürel değerleri yaşatmak için hala var güçleriyle çalışıyor.

Başka bir hayatın emek emek, paylaşarak nasıl kurulduğunu, kurulabileceğini gösterdi bize dayanışmaya koşanlar. Ama “normalleşmedi” hiçbir şey. Kamusal yetkiyi elinde tutanları asıl sorumluluklarını yerine getirip depremden etkilenenlerin ihtiyaçlarını karşılamaya zorlayacak olan da kentleri yağma ve talandan koruyup eşitlik, özgürlük temelinde yeniden kuracak olan da halkın örgütlü mücadelesi ve dayanışması.

Unutmayacağız, affetmeyeceğiz.