“Başka Zaman Başka Mekân” ressam Yusuf Taktak’ın soyutlamalarıyla ortaya çıkan yeni sergisi. 80 öncesi grev çadırları yapan ressam Taktak, o dönem işçilerin büyük iş merkezlerini terk edip beyaz çadırlarla müthiş bir direniş gösterdiklerini hatırlatıyor.

Direniş günleri ve realizmden soyuta
Yusuf Taktak’ın çalışmalarında bisiklet ve dikilitaş figürleri yoğun görülüyor.

Deniz Burak BAYRAK

Ressam Yusuf Taktak son dönem işlerini “Başka Zaman Başka Mekân” adı altında Briefly Art Galeri’de sergilemeye başladı. Tuvallerle birlikte kolaj ve asamblajların (üç boyutlu kolaj)dengeli bir yerleştirmeyle düzenlendiği sergi, sanatçının son iki yılında yaptığı işleri içeriyor. Sergi sanatçının daha önce gerçekleştirdiği sergilerinden farklı bir mekânda düzenlediği için bu isim seçilmiş.

Başka Zaman Başka Mekân’da resimlerin oluşum sürecinin başlangıcı pandemi ve Maraş depremlerine kadar uzanıyor. O dönem atölyesinde sürekli olarak çalışan Taktak, “O kötü anların bende bıraktığı izlenimleri resimlerimde yansıtmaya çaba gösterdim” diyor.

KUTU GİBİ TASARLAMAK

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Neşet Günay, Adnan Çoker gibi ustaların öğrencisi olan ressam, o yıllardan bugüne yaptığı çalışmalarda gerçek ve yanılsamayı birlikte değerlendiriyor. Bunu “Resimler yıllar boyu yaptığım resim anlayışımın devamı niteliğinde. Sergiyi düzenlerken aklıma mekânı adeta asamblaj yapar gibi tasarlamak düşüncesi geldi. Çünkü bir kutuyu tasarlarken resmi oluşturan tüm öğeleri yerine koyarsınız. Renklerin dağılımı, açık-koyu dengesi, serginin hareketi bana kutu izlenimi yarattı” sözleriyle açıklıyor.

12 EYLÜL’DEN BUGÜNE…

Yusuf Taktak’ın çalışmalarına baktığımızda geometrik unsurların yanında bisiklet ve dikilitaş figürlerini yoğun olarak görüyoruz. Bisikleti insan yaşamıyla ilintilendiren sanatçı “Bisiklet insan yaşamı gibi. Geri vitesi yoktur, geriye ya da geçmişe gidemezsiniz” sözleriyle kişisel bir alana referans verirken dikilitaşlarda da politik bir yolculuğun yansımalarını ifade ediyor. Dikilitaşlar sanatçının ifadeleriyle 12 Eylül’e işaret ediyor. 80 öncesi grev çadırları yapan Taktak, işçilerin büyük iş merkezlerini terk edip beyaz çadırlarla müthiş bir direniş gösterdiklerini hatırlatıyor. Ancak darbenin yoğun baskısı sanatçıda realist bir çizgideyken bahsedilen elemanların soyutlanması sürecine geçişe sebep oluyor: “O anlatımcı dilden yoğun bir baskı dönemine girdiğimiz darbe sonrası uzaklaştım. Çok arkadaş işkence gördü, öldürüldü. 80 sonrası başlayan soyutlama sürecim bugün bu resimlere geldi.” Bu ifadelerden Başka Zaman Başka Mekân’da direkt 12 Eylül referansı olduğu anlaşılmasın. Sanatçı bu sözlerle dikilitaş elemanının başlangıcı ve kendi düşünce yapısına ilişkin dokunuşları anlatmaya çalışıyor.

YANILSAMA VE İKİLEM

Sergideki işlerini öznel çalışmalar olarak değerlendirebileceğimiz sanatçının tuvalleri iki boyutluluğu örneklerken kutular üç boyutluluk kazanıyor. İmge ve nesneler gerçek mekân içinde görülüyor. Resimlerde içerik olarak ne varsa bu, kutularda da tekrar ediyor. Taktak burada “yanılsama”nın hoşuna gittiğinin altını çiziyor. Kutular da resimler gibi soyut ancak gerçeğe de yakın. Böylece gözle görülür bir “ikilem”e tanık olunuyor. Toplama malzemelerin de işin içinde olduğunu belirtelim. Ressamın referans noktalarından bir başkası ise imge ve simgelerin en yoğun kullanıldığı edebi tür olan şiir. “Ben uzun uzun roman ya da hikâyeler anlatmadan bir çeşit şiir yazmak istiyorum. Resmim bir şeye aracı olmak zorunda değil. Benim resmim beni anlatıyor” diyerek sanat anlayışını da özetliyor.

Sergi 15 Ekim’e kadar salı-cumartesi 10.00-19.00; pazar günleri 13.00-19.00 saatleri arasında Briefly Art Galeri’de görülebilir. İzleyicilerle konuşmayı sevdiğini dile getiren Yusuf Taktak, hemen hemen her gün galeride olacağının da haberini verdi.

OTOSANSÜR DÖNEMİYDİ

12 Eylül olmasaydı farklı şeyler yapıyor olabilirdim diyen sanatçı Nâzım Hikmet’in kitabını kütüphanelerde barındıramadıklarını söyledi. “Bir resmimde küçük bir Nâzım portresini korkudan akrilik boyayla kapattım. Tabii ki yıllar sonra boya döküldü. Öyle bir otosansür dönemi başlamıştı. Ben de her şeyi dolaylı anlatmaya başladım” diyerek baskıcı rejim tanıklığına da değindi.