Halk arasında özellikle Türkiye’nin doğası hakkında ciddi bilinçsizlikler mevcuttur. Benim de danışman kadrosunda olduğum ve ülkemizin doğasını anlatmak hedefiyle sevgili Burak Doğansoysal’ın yönetmenliğinde çekilen Anadolu Kadim Doğa belgeseli yakında izleyiciyle buluşacak

Doğa fotoğrafçılığı yaban hayatını korumayı sağlıyor
Fotoğraf: Pedram Türkoğlu

Dr. Pedram Türkoğlu - @PedramTurkoglu

Vahşi… Biz insan türü olarak doğanın özünü hep böyle tanımlamaz mıyız? Hâlbuki vahşet içeren tam olarak nedir? Aslanın bir antilobu avlaması veya yılanın bir tavşanı yemesi gibi davranışlar mıdır? Asıl vahşet içeren insan türünün milyonlarca hayvanı ekonomik çıkarları üzerine sömürmesi olabilir mi? Günümüz dünyasında gıda sektöründen tutun eğlence sektörüne kadar her alanda hayvanlar sömürülmektedir. Tabii doğada yok mudur ki diye düşünüyor olabilirsiniz. Parazitizm davranışı bile en basitinden bir “sömürü” tipidir. Peki çizgiyi nereye çekeceğiz? İnsan türü bu durumu “hayatta kalma” seviyesinden çok uzağa taşımıştır. Kaldı ki doğada var olan her şey inşa ettiğimiz kültürel yapı ile uyumlu olmayabilir. Tıpkı tecavüz veya cinayet gibi. Buna “doğaya başvurma safsatası” denilmektedir… 

Yunus parkları, hayvanat bahçeleri, hayvanlı sirkler, yaban hayvanı ticareti, sağlık sorunları olan evcil nesiller, canlı canlı pişirilen hayvanlar… Gördüğünüz üzere sömürüye özellikle “eğlence” sektöründe sık rastlanmaktadır. Bunlardan bazıları zaman içerisinde birçok ülkede yasaklanıp toplumdan uzaklaştırılsa da pek çoğu hâlâ sözde eğlence alanında toplumda yer edinilmeye ve talep görmeye devam etmektedir. Maymunlar Gezegeni (Planet of the Apes) bu konuyu en güzel eleştiren yapımlar olmuştur her zaman. 

Ticarileştirilen hayvanlar 

En masum gibi gözüken hayvanat bahçeleri dahi gerek etolojik (hayvan davranışı) gerekse de ekolojik (çevre bilimi) açıdan ciddi olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Doğal ortamından uzaklaştırılan hayvanların ufacık bir alanda sıkıştırılması hayvanın psikolojisine etkisi dışında türlerin doğal ortamlarından alınması üzerine de ticari baskı oluşturmaktadır. Kraliyet pitonu bu sürecin en güzel örneği. Egzotik hayvan satışı ve geleneksel tıp uygulamaları nedeniyle Batı-Orta Afrika’dan toplanan yılanlar, türün nesline ciddi etki etmiştir. Bu yüzden IUCN Kırmızı Liste’de artık “Tehdide Açık (NT)” kategorisinde sınıflandırılmaktadırlar. 

Tuzlu su timsahının habitatı Güneydoğu Asya, Kuzey Avustralya denizleri ve ırmaklarıdır; İstanbul’daki Emaar AVM değildir. Gento pengueni habitatı Güney Atlantik adaları, Antarktika kıyılarıdır; İstanbul’daki Florya AVM değildir. Karakulak habitatı ormanlar, ovalar, çalılar, savanlardır; Ankara’daki Vega AVM değildir. Rehabilitasyon merkezlerinde geçici olarak misafir edilen hayvanlar dışında doğal ortamından uzaklaştırılan her hayvan “tutsak” sayılır. 

Özellikle yunus parkları nedeniyle binlerce deniz memelisi hayatını kaybetmiştir. 2023 yılı içerisinde bile ilk Kiska sonra Lolita isimli orkalar çeşitli sağlık sorunları nedeniyle öldüler. Üstelik Kiska vakti zamanında intihar girişiminde bile bulunmuştu… Hatta, doğada insan için asla tehlike arz etmeyen orkaların ne hikmetse esaret altında 4 kez insan ölümüne dahi neden olmuştur! Örneğin İzlanda’da yakalanıp Florida’ya getirildikten yaklaşık 30 yıl sonra 2017 yılında ölen Tilikum isimli 7 metrelik erkeğin bu ölümlerin 3’üne dahil olduğu belirtilmektedir. Bir de esaret altındaki en büyük birey olmasından gurur duyuluyordu… 

Rantı durdurmak 

Bu rantı durdurabilecek tek güç yine insan talebidir ki şimdilik pek mümkün gözükmüyor ne yazık ki. Ancak, sosyal medyanın da etkisiyle doğa gözlemciliği ve yaban hayatı fotoğrafçılığının daha fazla yayılması, ekolojik açıdan pek çok olumlu sonuca yol açmıştır. Özellikle “ekoturizm (ekolojik turizm)” denilen bir kavram hayatımıza girmiştir. Yani hayvanları kendi habitatlarında gözlemlemek ve fotoğraflamak için çeşitli coğrafyalara seyahat etmek. Bu durum aynı zamanda bilimsel araştırmalar açısından da çok faydalıdır ki türlerin yeni davranışlarının tespit edilmesi ve dağılım haritalarının genişletilmesi doğa veya yaban hayatı gözlemciliği ile uğraşan vatandaş bilimi sayesinde mümkün olmuştur. Afrika savanlarındaki safariler ekoturizmin en bilinen örneklerinden biridir. Ekoturizm, farkındalık yarattığı için hem ekolojik açıdan türlerin korunmasına katkı sağlarken hem de yerel halk için gelir kaynağı oluşturmaktadır. Elbette ki her alanda olduğu gibi olumsuz yönleri de yok değil. Örneğin hassas coğrafyalara insan akışının yaşanması enfeksiyon hastalığı ve çevre kirliliği gibi sorunları beraberinde getirebilmektedir. Ancak bu sorunların çözümü, yukarıda bahsettiğim koca bir sektörün çözümünden çok daha basittir. 

Halk arasında özellikle Türkiye’nin doğası hakkında ciddi bilinçsizlikler mevcuttur. Benim de danışman kadrosunda olduğum ve ülkemizin doğasını anlatmak hedefiyle sevgili Burak Doğansoysal’ın yönetmenliğinde çekilen Anadolu Kadim Doğa belgeseli yakında izleyiciyle buluşacak. Burak Doğansoysal aynı zamanda ekoturizm alanında büyük çabalar sarf etmiştir. Gelişen bu sektör sayesinde hayvanat bahçeleri yerine etrafımızda gerçekten yaşayan türlere olan farkındalık artacaktır. Özetle, görüntü yönetmenimiz Ali Şenel’in deyimiyle “Tetiğe değil, deklanşöre bas; öldürme, ölümsüzleştir.”