‘Eksik’, merkeze aldığı baba-oğul çatışmasının yanında aile, iletişimsizlik ve ilişkiler üzerine derinlikli bir oyun. Yazan ve yöneten Bonfil, “Bende beni rahatsız eden şeyi bulmayı seviyorum; bu da erkeklik ve güçtü.” diyor.

Dünya erkekler yüzünden böyle
Eksik, 8 Aralık Cuma saat 20.30’da Baba Sahne’de.

Deniz Burak BAYRAK

Levent Can, Hande Doğandemir ve Erdem Kaynarca’nın aynı sahneyi paylaştığı “Eksik” oyunu erkeklerin güçlü görüntüleri altında saklanan çaresizliği, omuzlarındaki yükü ve kadınların olmadığı bir dünyada hayatla başa çıkamayışlarını hem gülümseten hem de hüzünlendiren bir dille ele alıyor. Datça’da yalnız başına yaşayan bir adam, onu ziyarete gelen bir oğul ve kız arkadaşı… Metin, annesinin bir trafik kazası sonucu komada olduğunu haber vermek için babası Kartal’ın yanına, Datça’daki çiftlik evine gelir; tek isteği hayatındaki ilişkileri yoluna koymaktır. Yirmi dört saat içinde her şey tepetaklak olur. Geçmişten gelen sırlar, aile içi hesaplaşmalar, gidenler, kalanlar ve zaten hep eksik olanlar… Biz de Eksik’i hem samimi hem de gülümseten diyaloglarla sahneye taşıyan, oyunun yazar ve yönetmeni Aksel Bonfil’le konuştuk.

Aksel Bonfil

Eksik olan ne? “Eksik” neye referans veriyor?

Birçok eksiklik olabilir. Sevgi bunlardan en önemlisi. İletişim yine çok önemli. Kırılan ruhlar ya da küsenler bunlardan mahrum oluyor. Mahrum oldukça da mahrum bırakıyor. Herkesin bir hikâyesi var. Yaşadıkları, yaşattıkları... Hepimizin başına bir şeyler geliyor. Bunun sonucunda oluşuyor zaten karakterimiz. Daha fazla anlamaya çalışırsak birbirimizi, daha çok dinlemeye çalışırsak, işte o zaman eksiklikler kapanır. Göçüp giden bir kişinin, bir hayvanın, bir aşkın eksikliği bu şekilde kapanmasa da en azından merhemi olur.

Sizi Eksik’i kaleme alma sürecine iten neydi? Baştan sona yazım aşamasında hissettikleriniz, aklınızdan geçenler nelerdi?

Oyunun ilk ismi “Erkek”ti. Erkeklik meselesi üzerine kafa yorduğum bir dönemdi. Erkeklerin güçlü görünümünün altında yatan özgüven eksikliği, hayatlarında bir kadın olmadığı durumlarda büründükleri tuhaf kişilikler, güçlü görünmek için büründükleri roller, acizliklerini örtme biçimleri, iktidar savaşları, fiziksel ve toplum içindeki üstünlüklerini karşısındaki manipüle etmek için kullanmaları... Böyle üst üste sayınca da korkunç bir tablo çıkıyor gibi oluyor ortaya. Ama bu dünya bu hâldeyse erkekler yüzünden. Ben de hemcinslerimi sorgularken buldum kendimi. Sonra yazmaya başladım ve bugün buradayız.

İletişimsizlik, uyumsuzluk, inziva, parçalanmış bir aileyi okuyoruz oyununuzu izlerken. Bunların temelinde sorunlu bir baba-oğul ilişkisi varken devamında biten bir kadın-erkek ilişkisine dönüşüyor. Neden bizlere böyle bir aileyi ve kopuk ilişkileri anlatmak istediniz?

Yazmaya oturduğumda konsantre olduğum birinci mesele savunmasız ve gardı düşen erkeklerin takındığı tavırlarla ilgiliydi. İkincisi ise iletişim sorunları. Önce bunları düşündüm, karakterler sonra devreye girdi. Bende yazarken öyle olur. Önce anlatmak istediğim mesele kendini bana belli eder. Sonra bunun geçeceği dünya hayalimde canlanır. Ardından hikâye ve en son karakterler. Her seferinde böyle değildir ama Eksik’te böyle oldu. Bazısı önce karakterden yola çıkar. Bende beni rahatsız eden şeyi bulmayı seviyorum öncelikli olarak. Rahatsız eden şey bunlardı. Erkeklik ve güç. Tabii kadınların burada durduğu pozisyon da çok önemli. Uzun uzun tartışılır üstüne.

Müthiş bir oyuncu kadrosu var. Roller adeta onlar için yazılmış duygusu uyanıyor. Ne dersiniz?

Hepimiz dizilerden hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Tiyatro pek karın doyurmuyor. Ama televizyon da ruhu beslemiyor. Biz sahnede şarj oluyoruz. Her gece biricik bir performans sergilemek için kanlı canlı seyirci ile buluşuyoruz. Bunun tadı başka hiçbir yerde yok. Oyuncularımız oldukça deneyimli ve her iki dünyada da tecrübeli. Yazdığım şeyin üstüne kattılar. Öyle de olmalı zaten. Her departman bir taş koymalı üstüne.