Uzun yıllar Ankara’da gazetecilik yapan Ayla Ganioğlu’nun “Hikâye Yeni Başlıyor/Roman Yazmanın Öngörülemeyen Serüveni” isimli yeni romanı, yazar ve kahramanlardan destek alarak, edebiyatın estetik ve insani değerlerin nesiller boyunca aktarıcısı olmasına odaklanıyor.

Edebiyatsız ne olurdu?
Ayla Ganioğlu (Fotoğraf: Scala Yayıncılık)

Oktay EVSEN

“Kitap okunmuyor.”

“Gençler kitap okumuyor.”

“Sosyal medya insanlara yeterli geliyor.”

Son yıllarda çokça dile getirilen bu sözler, aslında oldukça tehlikeli bir yöne doğru yöneldiğimizi gösteriyor: O da, edebiyattan uzaklaşma!

Edebiyattan uzaklaşılsa ne olur?

Edebiyat hayatımızda olmasaydı ne olurdu?

Bu konuları tartışan, edebiyatın vazgeçilmezliğini, klasik roman kahramanları ve yazarlarının yardımıyla savunan bir roman: Hikâye Yeni Başlıyor / Roman Yazmanın Öngörülemeyen Serüveni.

Uzun yıllar Ankara’da gazetecilik yapan Ayla Ganioğlu’nun kaleminden Scala Yayıncılık tarafından yayınlanan roman, yazar ve kahramanlardan destek alarak, edebiyatın estetik ve insani değerlerin nesiller boyunca aktarıcısı olmasına dikkat çekiyor.

HİKÂYE YENİ BAŞLIYOR

Roman Yazmanın Öngörülemeyen Serüveni
Ayla Ganioğlu
Scala Yayıncılık, 2023

YA ONLAR OLMASAYDI...

“Düşünmenizi istiyorum: Nâzım Hikmet olmasaydı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Orhan Veli, Cemal Süreya, Dostoyevski, Tolstoy, Shakespeare, Balzac, Mehmet Akif Ersoy, Stefan Zweig, Cervantes olmasaydı ne olurdu? Ne olurduk, ne eksiğimiz olurdu? Ne yazardık? Olmasalardı, ne kadar insan kalabilirdik, kendimizi ne kadar tanıyabilirdik?”

“Bunları okumamış olanlar bile bugün, bu kitapları okuyanlarla birlikte olmanın ayrıcalıklarından yararlanıyorlar. Okumayanlar hiç fark etmeseler de, insanlığı kitap okuyanlar ayakta tutuyor. Okumayanlar, kitap okuyanlar aracılığıyla dalga dalga yayılan insanlık birikiminden paylarını alıyorlar” sözleri de edebiyatın insana neler kattığını bir kez düşünmeye yöneltiyor.

Yazar, bu bakış açısını, “Edebiyatsız bir hayat çok eksik olurdu. Bu roman, edebiyata borcumu ödeme adına yazıldı. Anlayışımı, estetik duygumu geliştiren her kitap, edebiyata bir borcum olduğunu düşündürttü. Yüzyıllardır hayatta kalan, bize çok değerli armağanlar vermiş yazarların katkıları önemsiz sayılabilir mi?” sözleriyle dile getiriyor.

Roman, Sabır’ın, yazmaya başladığı romanla ilgili sorunları çözmeye çalışırken katıldığı bir yazı atölyesinde karşılaştığı yeni insan profilini, güncel siyasi tartışmaları, gerçeğe savaş açanların, “yeni insan” modelini üretmek için baskı ve tehditlerini; edebiyatın bütün bu kargaşa ve sorunlar bütünü içinde insana bir çıkış olabilecekken, bunun bile engellenmek istendiğini anlatıyor.

Roman bir yandan edebiyat ve insanlığın nereye doğru yol aldığını, insanları ne gibi tehlikelerin beklediğini, diğer yandan edebiyatın da aslında görünmez hedeflerden biri haline geldiğine dikkat çekiyor.

Yazar, Maraz, Mahzur, Melanet, Sabır, Sebat, Tamah, Fedakâr, Cefakâr isimleri olan karakterleri her konuşturduğunda, gündelik hayatımızda da sıklıkla karşılaştığımız, bazen nefret ettiğimiz, bazen alay ettiğimiz bazen de kendimizden bir şeyler bulduğumuz kişilikler ortaya çıkıyor. Bazen de ağızlarını her açtıklarında biraz ürperten, biraz sinirlendiren biraz da tahammül sınırlarını zorlayan karakterler.

Sabır’ın katıldığı yazı atölyesinde, edebiyat tarihinin önemli yazar ve roman kahramanlarının da desteğiyle ortak bir roman yazmak üzere, Tolstoy’un çağrısıyla bir toplantı yapılması kararlaştırılır. Bu toplantıya katılan Tolstoy, Anna Karenina, Don Kişot, Dostoyevski, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya, Stefan Zweig ve karakterler, kendilerini o güne kadar yazılmamış romanı yazmak için konuşup tartışırken bulurlar.

Romanın kötüleri, “gerçek bükücüler”, “yeni insan” modelini gerçekleştirmek için, kurdukları bir organizasyonla bildiğimiz her şeyi unutturup, kolayca yönetebilecekleri bir toplum oluşturmak isterler.

Romandaki tartışmalardan bazı örnekler:

“Yeni insan üretimi devreye girmeli ki, her dediğimize ‘evet’ denilmeli. Edebiyat, geçmişten geleceğe temel insani değerleri taşımada önemli bir araç, bunu aradan çıkarırsak, insanı daha kolay yönetilir hale getirir, geleceği de biz değiştirir ve belirleriz.”

“Her şey pamuk ipliğine bağlı. Adeta ip üzerinde, düşmeden yürümeye çalışan cambazlar gibiyiz. Tutunmamız için değişik ipler var. Kimisi çok renkli, çekici, kimi daha sade, kimi ince ama sağlam, kimi sağlam görünüşlü ama aldatıcı. Sabrımızı test eden gerçek örtücülere direnmekten, savaşı sürdürmekten başka çaremiz yok. Öyle ki, gerçek sandığınız şey, tümüyle saçma çıkabilir.”

“Eğer yeni insan oluşmazsa, edebiyat alıştığımız insan kimliğini ayakta tutmaya devam ederse, dünya insanlar için yaşanılmaz olur, daha çok ses çıkacak, bireysellik artacak ve yönetilmeleri zorlaşacak. İnsanların uyumlulaştırılması için kitapların yeniden yazılması gerekiyor.”

SAVAŞ YENİ BAŞLIYORDU

“Teknoloji, düşlerimizi de kontrol eder hale gelmeden, gerçekten özgür insanlar olarak yaşayabilmek için bize oynanan oyunları bozmamız ve her an uyanık olmamız gerekiyor. Karşımızda, bizi istedikleri gibi şekillendireceklerini düşünen ‘efendiler’ var. Zor bir mücadele olacak ama insan olarak kalmak için bu mücadeleyi vermekten başka çaremiz yok.”

“Gerçeği eğip bükenlerin, ne kadar mahzurlu oldukları ortaya çıkıyordu. Gerçek örtücülerle savaşmaktan başka çıkar yol yoktu.  Hayatın, aslında gerçeği arama mücadelesi olduğunu, yazmanın de gerçeğe ulaşma yollarından biri olduğunu düşünerek, romanını yeniden yazmaya karar verdi. Savaş yeni başlıyordu. Savaşı kazananların, sabırlı olanlar ve hikâyeyi anlatanlar olacağını bilerek yazmaya başladı. Artık roman yazma vaktiydi.”