TÜYAP Kitap Fuarı başladı. Biz de gündemi yakından izleme adına, kimi okunası kitaplara değinmek ve önerilerde bulunmak istedik. Aslında bu tür önerileri az biraz soğuk karşılamışımdır. Elbette dost ve arkadaşlar bize bazı önerilerde bulunabilir. Gözden kaçan kimi yapıtları öne sürebilir. Buna tamam, derim. Kimi saygıdeğer eleştirmen üstatlarımız da kendi kalem dairelerinde kitap önerisi yapabilirler. Bu da tamam. Benim soğukluğum, okumak için öneri listesi beklemeye. İlle de birilerinin işaretiyle okumak gerekmez diye düşünmekteyim. Başkalarının -“uzman” da olsa- beğeni çıtasını atlayabilen kitapları seçmek pek doğru gelmez bana. Kişisel seçimler önemlidir. Önde uzun boylular dururken, arkadaki kısa boylular görünmez elbet. Boyu kısadır belki ama içi pektir!

Değindiğim soğukluğun tersine, size sıcak gündemin en sıcak önerileri: Çoğu bildik klasikler; Savaş ve Barış, Sayın Başkan, Körleşme, Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Ağla Sevgili Yurdum, Kudüs Ey Kudüs, Saraysız Başkan Jose Mujıca…

Listemdeki kitaplar önemli, ama son günlerin popüler kitapları değil. Ama bu kitaplar çok özel kişilere özel önerilerimdir. Oldukça gerçekçi ve bir o kadar da pragmatik ve pragmatist bir öneriler toplamıdır bunlar. Bunları kimlere öneriyorum?

“Savaş ve Barış”; Bu kitabı Recep Tayyip Erdoğan okumalı. Savaş ve Barış kavramları üzerinde düşünmesi, entelektüel bir değişim geçirme olasılığı gibi beklentilerim yok. Sadece eğer böyle “kalın” bir kitabı okumaya başlarsa, okuma süresi boyunca en azından, daha az savaş kararları alınan bir zaman aralığımız olacaktır. Karar mekanizmaları okuma süresi boyunca işlemez belki. Bir de Asturias’ın etkili kitabı; “Sayın Başkan” hayallerini süsleyen başkanlığı iyice tedris etmesine yarayacaktır. Farklı olarak okumama önerisi; “Saraysız Başkan Jose Mujica.” Bu kitabın saray ortamında okunması akıl sağlığı için tehlikeli olabilir. Başka türlü bir başkanlığın varlığı gelecek kaygısı doğurabilir.

“Kudüs, ey Kudüs”; Davutoğlu için önerimdir. Yakın zamana kadar öve öve bitiremedikleri derin stratejisi için tersine etkili bir kitaptır. Uygulamayı düşündüğü derin stratejisinin toplumsal, politik topografyasını görünce, halini anlatmak için yeni bir kitap yazabilir; Salıncakta İki Kişi!

“Yasımı Tutacaksın”; İspanya iç Savaşı’nın bu uzun anlatısı Selahattin Demirtaş için. Çünkü başta Kürt coğrafyası olmak üzere, ülkeyi ve çevremizi nice yaslar bekliyor.

“Körleşme”; bu kitap doğrudan Devlet Bahçeli’ye gelsin. Hayır, kastımız siyasi körlük, görülecek en kesin şeylerin görülememe hali falan değil. 2002’de RTE’ye verdiği yaşamsal destekle onu iktidara getirdi. Baykal’ın da katkısını unutmamalı. 7 Haziran’da aynı yaşamsal destekle, bitmesi olası olan AKP iktidarına can suyu verdi. Yine sahne gerisinde bir an görünen Baykal figürüyle. Yani, bunları görmeyecek kadar körleşmediğimizi anlatmak bahsinden… Yemedik demek için.

“Yüzyıllık Yalnızlık” elbette Kılıçdaroğlu için… Fazla söze gerek yok. Ama bu yalnızlığı övmenin ve güzelleştirmenin de anlamı yok.

“Ağla Sevgili Yurdum”; Güney Afrika Cumhuriyeti’nde en ırkçı zamanlardaki korkunun başrolde olmasını anlamak iyi olabilir. Ama asıl, ülkemizin hali için en uygun bir cümledir kitabın adı.. Bir de “Kırmızı Pazartesi”; 2 Kasım Pazartesi’den itibaren zorunluluğu iyice artan isyanların kırmızısı için.

Haftaya dize; “Hafızanın kolu yetişemiyor derinlere"