'En Kötü İyi Olur' albümüyle dinleyiciyle buluşan Lalalar’ın vokalisti Şimşek, “Dönemin gergin politik atmosferi ve iştah kaçırıcı ekonomik gerçekleri altında, biraz olsun nefes alabilmek gayesiyle bestelendi” diyor.

En son umutlar ölürmüş
Barlas Tan Özemek, Ali Güçlü Şimşek, Mehmet Alican İpek

Işıl ÇALIŞKAN

“Her öğün aynı hülya / Sonu mutluymuş güya / Hayaldi gerçek oldu distopya…” Adeta ülkede son 20 yılda yaşananların özeti niteliğindeki bu sözler yerli sahnemizin şahsına münhasır gruplarından Lalalar’ın ‘En Kötü İyi Olur’ isimli yeni albümünden. Ali Güçlü Şimşek, Barlas Tan Özemek ve Mehmet Alican İpek’ten oluşan Lalalar, şarkı sözleriyle ve sounduyla bugün yaşananları sorgulatırken ülke tarihine dair yarınlara izler bırakıyor.

Grubun vokalisti Ali Güçlü Şimşek, sanatçının görevinin olanı daha iyiye taşıyabilmek için yeni sorular sormanın, yanlışları dile getirmenin ve çözüm önerileri sunmanın gerekliliğine vurgu yapıyor. Müzik eleştirmeni Murat Beşer, onlar için 22 Aralık 2022 tarihli yazısında 'Saray’ın değil, müzikseverin Lalalar’ı tanımlamasını boşa yapmamıştı.

Şimşek ile albümünü ve müzik serüvenlerini konuştuk.

En Kötü İyi Olurun hikâyesini sizden dinleyelim mi?

Ali Güçlü Şimşek: En Kötü İyi Olur kendimi ya da eşimi dostumu motive edebilmek için yıllar evvel uydurduğum bir deyiş aslında. Önünde belirsiz veya olumsuz bir öbek durum var, gidesin yok, yapman lazım ve sonunun nasıl olacağından emin değilsin. ‘’En Kötü İyi Olur’’ der, kolları sıvarsın ve girişirsin. EKİO, Lalalar’ın ilk albümüne kıyasla çok daha kompakt bir zaman içinde derlediğimiz 9 parçadan oluşuyor. Sözel, ritmik, melodik ve sound olarak bugüne kadarki çizgimizi bozmadan ama beraberinde de kendimizi tekrar etme sıkıcılığına düşmeden yaptığımız bir albüm oldu. İki farklı ucu bir arada geliştirmeye, hem daha deneysel hem de daha dinlenebilir olmasını amaçladık.

Barlas Tan Özemek: “En kötü iyi olur” yoğun bir turne programı sırasında, bulduğumuz her boş vakitte büyüte büyüte yaptığımız bir albüm. Yapım sürecinde eski hatalarımıza basmamaya çalışırken kendimize yeni hatalar bulduğumuz heyecanlı ve verimli bir sürecin sonucu.

Bu albüm hangi zamanlardan nasıl duygularla yoğruldu?

AGŞ: Yaşamaya Bahane Ver dışında neredeyse tamamı 2022 yılı içinde, dönemin gergin politik atmosferi ve iştah kaçırıcı ekonomik gerçekleri altında, biraz olsun nefes alabilmek gayesiyle karışık duygularla bestelendi. Turnelerden boş kalan kısıtlı zamanlarda yüksek bir motivasyonla kaydedildi ve mikslendi.

Albümdeki tüm şarkıların bir derdi var. Siz de şarkılarınızda tarihe not düşüyorsunuz. Günümüzün protest müziği tanımlamasını nasıl değerlendirirsiniz?

AGŞ: Bu tarz tanımların altına girmek kolay olmasa da çok da yabancı hissettirmedi açıkcası. Dürüst olmak gerekirse yaşamadığım bir duyguyu veya hikâyeyi besteleştirebilen biri değilim. Beraberinde yaşadığı ve etkilendiği bir şeyi yazmadan rahatça yaşamaya devam edebilen biri hiç değilim. Sen nasılsan parçaların da öyle oluyor haliyle ve ben bu devirde nasıl dertsiz olunur tam olarak bilmiyorum. Dünya en parlak zamanlarını geçirmiyor, kapitalizm ve kutuplaşma dolu dizgin. Orta Doğu’nun hali ortada. Memleket desen çile bizde kamu hizmeti gibi bir şey. Pek çoğumuz ‘’yok ya artık o kadarı da olmaz’’ dediğimiz bir sürü şeyle ilgili fikrimizi mütemadiyen güncellemek zorunda kalmıyor muyuz? Mutsuzluk ve geçim kaygısı tabana yayılmış, magandalık kronikleşmiş durumda. Çoğunluk özgürlükten, eşitlikten, empatiden, duygusal zekadan bihaber ve gidişata bakılırsa yakın gelecekte iyi yönde bir değişim olması için elle tutulur çok bir sebep yok. Büyük tablo karamsar ve biz küçük ressamlar bunu değiştirmek için elimizden geleni yapmalıyız.

MÜZİK HAYALLERE AÇILAN KAPIMIZ

Sapıtır mevsim bazen / eser ansızın matem / tapa gaz bi dozer üzerinden ezer geçer / her öğün aynı hülya / sonu mutluymuş güya / hayaldi gerçek oldu distopya” bu sözler günümüze dair pek çok şeyi anlatıyor. Bu distopyada müzik yapmak desem?

AGŞ: Bizler hayalleri olan, hayallerle yaşayan ve hatta bu hayaller sayesinde dünyanın acı gerçeklerine tahammül edebilen tipleriz. Çocukken de böyleydi bugün de. Müzik de bu hayallere açılan kapımız. Olmasa olmazdık öyle diyeyim.

Seçimden sonra hemen herkeste bir umutsuzluk hasıl oldu. Bu albümde muhalefete de eleştiri sunuyorsunuz. Ama günün sonunda hayata tutunabilmek için uzanan müzikal bir can simidi gibi. Sanatın umut ile ilişkisine dair neler söylersiniz?

AGŞ: Dönem ne olursa olsun, rüzgar nereden eserse essin bir sanatçının, bir aydının kimliksel görevi, olanı daha iyiye taşıyabilmek için yeni sorular sormak, yanlışları dile getirmek ve çözüm önerileri sunmak olmalı. Sanat sadece sonuçlardan oluşmaz. Yaratımdır, bakış açısıdır, estetiktir, zenginliktir. Sanatın kalitesi ve tabanda kapladığı alan o ülkenin insan kalitesinin ortalamasını belirlemekte etkin rol oynar. Kaliteli muhalefet, kaliteli iktidarın olmazsa olmazı olmalıdır. Kötü bir örneğe bakıp kendini iyi görmek çok kolaydır. Ancak tam tersi bir denklem insanı olduğundan daha iyi bir versiyona ilerlemeye doğru yönlendirebilir. Gerçekler her ne kadar ısrarla işaret etse de biz insanlık için umudumuzu korumaya ve elimizden geleni yapmaya devam etme niyetindeyiz. Zaten en son umutlar ölürmüş…