Türkiye’deki kadınların sadece yüzde 28’i istihdam edilirken erkeklerde bu oran yüzde 63’e yaklaşıyor. Salgın öncesine göre Türkiye’de kadın istihdamı iki puan geriledi. Kadınların işgücüne katılmama nedenlerinin başında ev işleriyle meşgul olmaları geliyor. Erkekler ev işlerini kadınlara yüklüyor, kadınların çalışması zorlaşıyor. Çalışan kadınların da yüzde 80’den fazlası hizmet ve tarım sektöründe görev yapıyor. İnşaat sektöründe neredeyse kadına hiç rastlanmazken sanayide ise kadınları erkeklere göre daha az ücret ve sorumluluk alan işlerde görüyoruz.

Kadınların iş dünyasında erkeklerle eşit koşullara sahip olmadığı ortada, bu duruma itiraz etmeli ve değiştirmeliyiz. Bazı sektörlerde bu eşitsizlik adeta iş koşullarının bir sonucuymuş gibi doğal kabul ediliyor. İnşaat sektöründe kadın olmamasını, kadınların ağır vasıta kullanmamasını normal karşılamamız isteniyor. Kabul edilemez kabullenmeler bunlar. Kadın hizmet ettiği sürece erkekler mutlu. Hizmet ettiği yer ev ya da ofis farketmiyor olmalı ki kadınların en çok istihdam edildiği alan hizmet sektörü. Enerji, inşaat sektörü gibi alanlar ise hâlâ “erkek işi” görülüyor.

AYRIMCILIKTAN ŞİKÂYET EDENLER ÇOĞUNLUKTA

Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları Grubu’nun (TWRE) hazırladığı Enerji Sektöründe Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre enerji sektöründe çalışanların sadece yüzde 15’i kadın. Veriler tüm ülkeyi yansıtmıyor ancak sektörün en büyük 31 şirketini kapsıyor. Raporun beyaz yakalı kadın çalışanlarla ilgili anketi ise oldukça çarpıcı sonuçlar içeriyor. İyi eğitim almış, yönetici olarak çalışan kadınların bile ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. “Enerji sektöründeki çalışma ortamında cinsiyetin etkisi vardır” önermesine katılanların oranı yüzde 60’dan fazla. Enerji sektöründeki kadınların yüzde 72’si, sahada ve ofiste çalışacak mühendislerin seçiminde de cinsiyetin rol oynadığını düşünüyor. Mühendis de olsanız sahaya çıkıp “erkek işi” yapmanız istenmiyor anlayacağınız.

KADIN YÖNETİCİLER AZINLIKTA

Türkiye, kadın yönetici oranında Avrupa’da son sıralarda yer alıyor. Bulgaristan’da yönetimde kadın oranı yüzde 43’ü bulurken Türkiye’de yüzde 17. TWRE’nin 1600’den fazla üyesi var ancak bunların sadece yüzde 3’ü üst düzey yönetici veya karar verici pozisyonlarda çalışıyor. Kadınlar çalışıyor ama kararları erkekler alıyor. Diploma aynı diploma olsa da bu durum değişmiyor. Erkek ve kadınların aldıkları ücretler arasında farklılık vardır önermesine ise ankete katılan kadınların yüzde 50’ye yakını katılmamış. İlginç bir sonuç, muhtemelen kurumsallaşmış şirketlerde oturmuş ücret politikaları var ve sorun azalmış gibi görünüyor. Kadınların hak ettikleri pozisyonlara gelememesi ise bu olumlu tabloyu haliyle gölgede bırakıyor.

KADINLAR DA İŞYERİNDE YILDIRMADAN ŞİKÂYETÇİ

Çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından biri de işyerinde yıldırma ve psikolojik baskıya (mobbing) maruz kaldığını söyleyen kadınların sayısının çok olması. “Katılıyorum” ve “kesinlikle katılıyorum” diyenlerin oranlarının toplamı yüzde 74. Bu oran oldukça yüksek ancak başka araştırmalar, diğer sektörlerde erkeklerin de “yıldırmadan” benzer seviyelerde şikâyetçi olduğunu gösteriyor. İşyerinde astlarımızı bezdirmeye gelince kadın erkek eşitliğini yakalamış gibi görünüyoruz.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) 2019 yılında yayımladığı raporunda yenilenebilir enerji sektöründe çalışan kadın oranının yüzde 32 olduğunu açıklamıştı. Enerji sektörünün yüzde 22 oranına göre daha iyi bir rakam. İklim dostu, daha çevreci kaynaklara yöneldikçe kadın istihdamı artıyor. Türkiye’deki güneş paneli ve rüzgar kanadı üreten fabrikalarda kadın istihdamının kömür santrallarına veya baraj inşaatlarına göre yüksek olduğunu zaten biliyoruz. Güzel ama yukarıdaki raporda da gördüğümüz üzere mesele oranları artırmakla bitmiyor. Erkeklerin “kadınlara uygun iş” tanımı yapmaktan vazgeçmesi de gerekiyor. Muhalefet partileri yaşanan haksızlıkların çözümünde liyakati öne çıkarıyor; haklılar da. Liyakat öne çıkarılmalı ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği kaynaklı sorunlar göz ardı edilirse liyakat tek başına sorunu çözmez. Adalet yürüyüşünde yola döşenen taşlardan biri eksik kalır.