Merkez Bankası (MB) Başkanı Şahap Kavcığlu 2022’nin İkinci Enflasyon Raporu sunuşunda bekleneceği üzere pespembe bir tablo çizdi. İhracat artıyor, ürün ve pazarlar çeşitleniyor, turizm sezonu için rezervasyonlar umut veriyor, ekonomi büyümeye devam ediyordu. Ekonomideki tüm sorunlar kendi dışındaki unsurlardan; enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesi, enflasyonun kontrol altına alınmaması, Ukrayna savaşının tedarik hatlarını kesintiye uğratması ve benzeri sebeplerden kaynaklanıyordu. Ancak bu kez cari fazla verme hedefinden, ekonominin ana ekseninin bu amaca ulaşmak olduğundan söz etmedi. İthalattaki sıçrama, gerek iç borç, gerekse dış borç maliyetlerinin keskince artışı konusuna girmedi.

Gelgelelim, enflasyon raporlarında kaçınılmaz bir biçimde enflasyon tahmini yapmak gerekiyor. Kavcıoğlu utangaç bir biçimde 2022 yıl sonu tüketici enflasyonunu yüzde 42,8’e yükselttiklerini söylemek zorunda kaldı. Daha üç ay önce, Ocak 2022’de yüzde 23,2’lik yıl sonu enflasyon tahmini yapılmıştı. Bu iddiada ısrar etmek olanaksızdı, çünkü mart sonu itibarıyla ilk üç ayın enflasyonu yüzde 22,8’i bulmuş, kalan dokuz ay için yüzde 0,39’luk bir pay kalmıştı. Böylelikle üç ay içinde yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 19,6 yukarı çekiliyor, bu bir rekora işaret ediyordu. Ekim 2021’de ise yüzde 11,8’lik bir 2022 enflasyon tahmininden buraya gelinmişti. Orta Vadeli Program’da Eylül 2021’deki yıl sonu enflasyon öngörüsü ise yüzde 9,8, yani tek haneliydi. Kısaca tüm göstergeler enflasyonun kontrolden çıktığını doğruluyordu.

***

2022 sonu enflasyon tahminindeki artışın alt bileşenleri ise; yüzde 5,5 ithalat fiyatlarının TL cinsinden artışı; yüzde 2,8 gıda fiyatları; yüzde 2,1 elektrik, doğalgaz, alkol-tütün zamlarını kapsayan yönetilen/yönlendirilen fiyatlardan oluşuyordu. Geriye yüzde 9,3 enflasyonun ana eğilimi diye kodlanan, beklentilerin yükselmesi, şirketlerin ve bireylerin fiyatlar daha da artmadan ürün tedarik etme/stoklama eğilimine girmesinden kaynaklanan kısım kalıyor. Tüm bu rakamlar sıkı önlemler alınmadan, enflasyonun kontrol edilemeyeceğini kanıtlıyor. Bu yönde hiçbir adım görülmediği gibi, MB bankaları yüzde 14 politika faiziyle yani enflasyonun yüzde 47 altında bir oranla fonlamayı sürdürüyor. Bankalar bu adeta sebil parayla kârlarına kâr katarken, göreceli düşük kredi faizleri de borçlanmayı teşvik ediyor, talebi uyararak enflasyonun şahlanmasına yol açıyor.

Raporda 589 milyar TL SWAP işlemleri, 293 milyar TL açık piyasa işlemleri ile piyasaya günde 882 milyar TL likidite verildiği açıklanıyor. Bu da haliyle yüksek enflasyon ortamında yüzde 14 faizle finans kesimine büyük bir rant aktarımı anlamına geliyor. Bir de bunun üzerine, teknik olarak para basmak anlamına gelen MB kanalıyla yüzde 9 faizden şirketlere sağlanacak 150 milyar TL kredi paketi eklenirse, ekonomi yönetiminin enflasyonu söndürmek şöyle dursun, üzerine benzin döktüğü görülüyor. Nitekim raporda, bankaların fonlama maliyetlerindeki düşük seyrin kredi büyüme hızlarını tarihsel ortalamaların üzerine çektiği gibi itiraflar yer alıyor.

***

Son dönem uygulamaları, bireysel kredileri sınırlama, buna karşın ticari kredilerin önünü açma yönünde gelişiyor. Yani sıçrayan enflasyon adeta sermaye kesimine kaynak transferi fırsatı olarak değerlendiriliyor. Bireylerin ihtiyaç kredileri – kredi kartları yoluyla enflasyona karşı korunma refleksleri ise gemlenmeye çalışılıyor.

Enflasyon tehlikesi Recep Tayyip Erdoğan ve şürekâsının aklına bir tek, emekliye üç kuruş bayram ikramiyesi ödemesinde geliyor. Emeğiyle geçinenlerin ve emeklilerin yıl başındaki ücret zamları daha yılın ilk çeyreğinde büyük ölçüde eridi. Ramazan, bayram derken talep bir süre daha canlılığını sürdürebilir. Büyük olasılıkla, bayram sonrası talep zayıflama eğilimine girer, ekonomide durgunluk belirtileri gözlenir. Enflasyonun hızını kesmek için bir önlem de alınmadığı için, durgunluk içinde enflasyon, yani stagflasyon baş gösterir. Buna da bile bile lades denir.