Erdoğan’ın sinirleri çok bozuk. Öyle anlaşılıyor. Aslında çıplak gözle edindiğimiz izlenim bile yeter. Yine de birkaç örnek vereyim:

Ama haberli, ama habersiz.. Bahçeli, başta AKP’li vekillerin bile inanamadığı bir çıkışla erken seçim resti çekti. Erdoğan, seçim tarihi için üç kez 2019’u işaret ettiğinin ertesi günü “baskın seçim” açıklaması yaptı. O açıklama sırasında yüzünün ifadesi de seçtiği sözcükler de unutulmayacak. Bahçeli’nin (sırtında yumurta küfesi olmamasının rahatlığıyla) açık açık ifade ettiği “sıkışmışlık” hali Erdoğan’ın yüz hatlarına oturmuştu.

Birkaç gün sonra Meclis’te, 23 Nisan oturumunda yaşanan gerginlik sonrası CHP’nin genç grup başkanvekili Özgür Özel için söyledikleri de ilginçti. Sadece ülkenin değil öfkesinin kontrolünü de tümden kaybettiğini gösteriyordu: “Bana parmağını sallıyor. Ben yukarıdaydım aşağıda değildim. Aşağıda oturmuyorum. Oturduğum makam yukarıda ama aşağıda olmuş olsam onun sadece ağzının payını değil ona verilmesi gereken dersin en büyüğünü verirdim.” Bu sözler “yukarıda oturan” bir cumhurbaşkanına yakışıyor mu! Anlaşılan farkında değil. Ama Özgür Özel farkında.. Erdoğan’ın üstüne gittikçe gidiyor.

Bence şurası çok net. 24 Haziran tarihini “muhalefeti hazırlıksız yakalamak” için özellikle seçtiler.”Baskın basanındır” deyişine güvenip sığındılar. Oysa, muhalefet sürpriz hamlelerle iktidarın kimyasını bozdu. Erdoğan’ın bu hamlelere ne kadar sinirlendiğini de Bülent Arınç’ı Saray’a çağırmasıyla bir kez daha kanıtladı. Öyle ya, Arınç’ın (programda olmayan bir randevuyla) apar topar Saray’a gitmesinin nedenini anlamayan kalmadı. Erdoğan, bırakın siyaset sahnesine, kendi partisine bile hakim olamamaktan endişe ediyordu. Gündemi belirleme özelliğini kaybetmişti. Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu gibi “eski başbakan” gibi kritik ünvanlara sahip isimler.. O isimlerle AKP’nin içini harmanlayan dedikodular.. Dahası, milletvekilliğine 16 ay önce veda edecek onca isim.. Yeniden aday gösterilmeme ihtimalinin yarattığı gerilim..

•••

Bu süreçte ilginç olan, AKP’ye yakın kalemlerin bile Saray’ı açıktan eleştirmesiydi. Baskın seçim kararına da tepki gösterildi... İYİ Parti’nin seçime sokulmama ihtimaline de... Saray ve çevresinin 15 CHP’li vekilin İYİ Parti’ye geçişini “ahlaksızlık” diye nitelemesi de tepkilerden payını aldı.

Amaaaaa..

En ilginç yazıyı, Saray’ın Sesi Sabah’ta, (üstelik) Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu yazdı: Aynen şöyle:

“Bazılarına belki abartılı gelebilir. Ama benim gözlemim, izlenimlerim ve mesleki hislerim net. Ankara’daki kimi siyasi aktörlerdeki hava, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a (2016) bağlayan saat 23.00 ile 02.00 arasındakine benzer. Duruşu açıkça belli olanlar ile gelişmelere göre pozisyon almak isteyenler... Bu noktayı dikkatle not etmek gerek. Tabii dışarıda olup bitenler, pazarlıklar, kurgular ne olursa olsun asıl önemli husus içeride. Yani, AK Parti’nin bünyesine, bağışıklık sistemine her zamankinden fazla özen göstermekte fayda var!”

•••

Tercüme etmek gerekir mi bilmiyorum, ancak birkaç noktanın altını çizmekte fayda var. Okan Müderrisoğlu, AKP içinde iki saftan söz ediyor: Duruşu açıkça belli olanlar ve gelişmelere göre pozisyon almak isteyenler.

Her partide, AKP gibi Reis odaklı organizasyonlarda bile görülebilecek.. Siyasetin “fıtratında” olan bir durum...

Ne var ki, Okan Müderrisoğlu bu tespitle kalmıyor. Bu durumu 15 Temmuz gecesi yaşananlara, yani darbe girişimi sırasında FETÖ ile AKP arasında kalanlara benzetiyor.

Yani, AKP içinde yaşananlar bu kadar vahim! Bu kadar kaygı verici! Bu kadar sinir bozucu!

Arınç o nedenle Saray’a çağırılmış. O nedenle apar topar Gül’e gönderilmiş.

Malum, Arınç mesaj taşıma konusunda deneyimli bir isim. Geçmişte, hani şu MİT krizi yaşandığında, Fethullah Gülen’e mesaj O’nun aracılığıyla verilmişti. Cemaatin içini temizlesin de yeniden AKP’ye destek versin diye..

Arınç bu kez Abdullah Gül’e “destek” için gitti. Ondan karşılık bulamadı belki, ama (tıpkı Davutoğlu gibi) Reis’e bağlılık açıklamasıyla “duruşunu” belli etti.

Peki, ortalık duruldu mu?

Sabah’a göre hayır.

Zaten aksi mümkün mü?

Düşünsenize, Türkiye’nin en ücra köşesindeki esnaf bile FETÖ temizliğinden nasibini aldı.. FETÖ ile hiç işi olmamış (Cumhuriyet yazarları gibi) pekçok kişi kendisini cezaevinde buldu.. Gelin görün ki FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkmadı. Çıkartılamadı.

Siyasetteki, yani AKP cephesindeki temizlik için seçim sonrasının beklendiği biliniyor. Elbette bunu, o “ayaktaki” isimler de biliyor. Dolayısıyla “olağan şüpheliler” olarak gözlem altındalar. “50 AKP’li vekil istifa edip İYİ Parti’ye geçecek” dedikoduları da herhalde bundan çıkıyor.

Anlayacağınız, Saray’ı sadece İYİ Parti, karşı ittifak, CHP’nin adayı değil FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI da gerim gerim geriyor.

•••

Doğrusu, bu konudaki kaygıları bizlerin anlaması çok zor diye düşünüyorum.

Çünkü malum Brütüs’ün Sezar’ı bizler değiliz, Reis!

“Hain evlat” Brütüs’ün hançeri bizim sırtımıza saplanmış değil. Acısını, ancak Reis’in sırtı bilir!

Biz bilemeyiz.

Brütüs’ün neler yapabileceğini, nerelere kadar sızdığını, elinde “neler” olduğunu “Reis kadar iyi bilemeyeceğimiz” gibi!

Kısacası, Erdoğan’ın sinirleri -haklı olarak- çok bozuk.

Hele ekonominin / faizin / doların halini... Üniversitelerin isyanını... Türkiye’nin etrafına ördüğü düşmanlık kuşağını falan ekleyin..

O’nun sinirleri bozulmasın da kimin bozulsun!

O yüzden, geçen hafta olduğu gibi bu hafta da yazımı hem O’na hem de Türkiye’ye iyi gelecek bir “tatil” dileğiyle bitireyim.

Katar tatili falan mesela!

Son dakika notu: Bu yazı yazıldığında “Post modern darbe” bombası patlamamıştı. Ama Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve sözcüsü İbrahim Kalın’ı “aday olmasın” diye Abdullah Gül’e göndermesi yazının teyidi oldu.