AKP’nin, Türkiye’de giderek derinleşen yoksulluğun üzerini örtmek amacıyla aracı olarak kullandığı kurumlardan Et ve Süt Kurumu borç batağına saplandı. 2017 yılını borçsuz tamamlayan kurumun, 2018-2022 döneminde ise 12,8 milyar TL banka kredisi kullandığı ve büyük bölümü Cumhurbaşkanınca verilen görevlerden kaynaklanan toplam borcunun 890 milyon TL olduğu belirlendi.

Erdoğan’ın talimatı ESK’yi borca sapladı: Et ve Süt Kurumu kredi bağımlısı

Mustafa BİLDİRCİN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Regülasyon” görevi verdiği Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) içinde bulunduğu batak, mali denetimler ile bir kez daha ortaya konuldu. Kurumun, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen görevleri, öz kaynak yetersizliği nedeniyle sürdüremediği belirtildi. ESK’nin, regülasyon görevini yerine getirmek ve ticari faaliyetlerini sürdürmek için banka kredisi çekmek zorunda kaldığı kaydedildi. 

Öz kaynakların yetersiz olması nedeniyle kurumun adeta banka kredisi bağımlısı haline geldiği öğrenildi. Banka kredilerinden kaynaklı borçlar nedeniyle kurumun görevlerini yerine getiremez duruma geldiği bildirildi.

ÇABALAR YETERSİZ

Sayıştay denetçilerinin tespitlerine göre, 2018 itibarıyla alım ve üretim faaliyetlerindeki artış, nakit ihtiyacını da beraberinde getirdi. Nakit ihtiyacı sürekli artan ESK, borçlanmayı önemli bir finansal araç olarak kullanmak zorunda kaldı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca sermaye artırımı yoluyla kurumun öz kaynak ihtiyacının karşılanma çabasının da yetersiz olduğu ifade edildi.

Mali incelemelere göre, 2018-2022 döneminde ESK, toplam 12,8 milyar TL’lik banka kredisi kullandı. 2022 sonu itibarıyla ESK’nin bankalara olan toplam borcu ise 890 milyon TL olarak gerçekleşti. Borcun büyük bölümünün, “Cumhurbaşkanınca verilen görevlerin ifası” kaynaklı yaşandığı vurgulandı. 

YAPISAL ZORLUKLAR

Öte yandan ESK’nin alım fiyatlarının, üretici maliyetleriyle uyumlu olmadığı da Sayıştay raporu ile gözler önüne serildi. Raporda, ESK’nin regülasyon görevini yeterince yerine getiremediğine yönelik şu tespitler sıralandı:

“ESK’nin açıkladığı alım fiyatlarının aşağı yönlü yapışkan olması ve kurumun açıkladığı alım fiyatlarını tekrardan eski seviyesine indirmede yapısal zorluklar bulunması nedeniyle alım fiyatlarının üretici maliyetleri ile uyumlu olmadığı, piyasa fiyatlarının gecikmeli olarak izlendiği, piyasada oluşan fiyatlara öncülük edilemediği ve regülasyon görevinin yeterince yerine getirilemediği tespit edilmiştir.”