Moda Sahnesi’nin yeni Othello başrol oyuncusu Caner Cindoruk “Erkeğin aklıyla yönetildiğimiz bir çağda medeniyetten bahsetmesin kimse. Erkeğin aklının yıkıma nasıl götüreceği fikri oyunda bize yeni ufuklar açtı” diyor.

Erkeğin aklıyla yönetiliyoruz
Fotoğraf: Moda Sahnesi

Eda Köprü YILMAYAN

Shakespeare’in Mağriplisi Othello Moda Sahnesi’nde. Emine Ayhan’ın çevirdiği, Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyun, ekibin sahnelediği beşinci Shakespeare oyunu. Hamlet, Fırtına, En Kısa Gecenin Rüyası ve Şirreti Evcilleştirmek oyunlarının ardından şimdi de sahnede Arabın İntikamı’nı seyrediyoruz.

Oyunda anlatıcı rolündeki Yılmaz Sütçü fuaye alanında şarkılarla karşılıyor izleyiciyi. Şarkıların oyunla da bağlantılı olduğunu belirtelim ve salona geçelim. Yılmaz Sütçü’nün Othello ve o dönem Akdeniz’deki iktidar ilişkilerine dair verdiği bilgilerle oyuna ısınıyoruz ve sırayla sahneye oyuncular çıkıyor. Kemal Aydoğan aslında her sahnelediği Shakespeare oyununa farklı bir yorum getiriyor ve seyirciyi şaşırtmayı başarıyor. Bizim Othello’muz Mağripli değil Adanalı. Sahnede Othello rolünde Caner Cindoruk’u seyrediyoruz. Oyunun ana karakteri diyebileceğimiz ve gelmiş geçmiş en büyük kötülerden biri olan Iago karakterini ise Ahmed Saka canlandırıyor. Oyun sonrası Caner Cindoruk, Kemal Aydoğan ve Ahmet Saka ile bir araya geldik, Othello gibi bir karakterin nasıl yıkıcı olabileceğini konuştuk.

Kemal Aydoğan

Othello’yu oynamaya nasıl karar verdiniz?

Caner Cindoruk: Shakespeare oyunlarından korkuyordum. Kemal Aydoğan bunu kırmamda bana yardımcı oldu. Othello; bir konservatuvara iki, üç öğrenciyi hazırladığım tirattı. Ben Akdenizliyim, bize yakındı ve o yakınlık öğrencilerimi konservatuvara hazırlarken bana yardımcı oldu. Zamanı geldiğinde bu oyunu çok güzel oynarım diye düşünmüştüm. Yeni Bir Şarkı oyununun prömiyerini yaptığımız sırada çevirmen bir arkadaşım bana “Senin Othello oynaman lazım” demişti. Kemal Aydoğan’la göz göze geldik ve bu fikir bizde büyümeye başladı. Kemal Aydoğan’ın Shakespeare’e büyük bir zaafı var. Her sezon bir oyunu oluyor. Kafasında oyunu kurguladığında oyun başlıyor aslında. Geçen seferki oyunu beş haftada çıkarmıştık ama ‘Othello için bana sekiz, on hafta lazım’ dedi. Shakespeare’ın zorluğu ve gücü nedeniyle aslında öyle. Benim hep Shakespeare oynamam gerektiğini söylüyordu. Othello sadece bir kıskançlık oyunu değil! Bir yıkım oyunu. Bir erkeğin bir fikre sahip olduktan sonra onu ele geçirip, boğup, yok etmesi erkeğin duygusu. Sadece bir kadını kıskançlıktan öldürmek değil bir erkeğin dünyayı yönetme zaafına yükledik bu duyguyu. Erkek hegemonyasıyla yönetilen bir dünyada yaşıyoruz. Erkeğin aklıyla yönetildiğimiz bir çağda medeniyetten bahsetmesin kimse. Medeniyet dediğimiz şey erkeğin aklı. Erkeğin aklının yıkıma nasıl götüreceği fikri oyunda bize yeni ufuklar açtı ve yeni cümleler, söylemler, yeni fikirler geliştirmemizi sağladı.

Metne çok farklı da bakılabilirdi. Caner Cindoruk’un sözünü ettiği erkeğin yıkıcılığına odaklanmanızın sebebi neydi?

Kemal Aydoğan: 20 yıl önce oyunu ilk sahnelediğimde kıskançlığı merkeze alarak bakmıştım. Hatta fuayeyi kadın cinayetleri haberleriyle donatmıştık. Tek odağımız kadın cinayetleriydi. Othello ve Desdemona arasında yaşanan kıskançlığın vardığı nokta oydu ama sanki Shakespeare’ın başka katmanlar ördüğü bir oyun Othello. Zaaflı yöneticiler bir şeyi nasıl yönetmezler ve nasıl yönetemez hale gelirler? Dünyadaki yıkımların nasıl bir tarih oluşturduğuna ve o kıyamete de bakmamız gerektiğine odaklandım. Yöneticinin yöneticilik vasfındaki eksiklik, ülkeyi yönetememesi hatta cinayete sürüklemesi demek.

Caner Cindoruk: Machiavelli’yi o yüzden oyunun başına ve aralara koyduk. Meleğin tarif ettiği fikrin, geçmişten gelen bir şeyin tarihi anlatması ve o anlatıda ilerleme dediğimiz şeyin içinin bomboş olduğu gerçeği. 2500 yıldır savaşta olduğumuz, sadece 30 gün tarih boyunca savaş olmadığının söylenmesi… Machiavelli’nin dediği gibi yöneticide olması gereken iki vasıf var: Birisi aslan, diğeri tilki olması. Bu yöneticilik aslanlığa kaydığında aslanlığını, tilkiye kaydığında tilkiliğini yok eden bir şey. Yöneticiliğin tasvirini tam da burada yapıyor. Aslan ve tilki olmayı aynı anda başaran biri yönetici olabilir diyor Machiavelli. Biz de buradan bir çıkış oluşturduk. Seyirciye hem aslanı hem tilkiyi izlettirmek istedik. Othello sadece aslanlığı ön planda olan, gücüyle hükmeden bir adam. Iago kurnazlığıyla, tilkiliğiyle ön planda. Shakespeare bize “İyi bir prens olması için ikisinin de aynı anda olması gerekiyor” diyor.

Iago’ya geçelim. Oyunun en önemli karakteri. Iago’yu nasıl seçtiniz?

Kemal Aydoğan: Ahmedler bir tiyatro kurmuşlardı. Moda Sahnesi’nde oyunu oynamışlardı. Oyun da iyiydi ama Ahmed de özellikle iyiydi. Pandemi girdi araya. Orada izledim Ahmed’i.

Ahmed Saka: Kemal Aydoğan bana ulaşınca çok heyecanlandım. Shakespeare’den biraz uzak duruyordum. Çevirilerden de kaynaklı olabilir. Iago’yu oynayacaksın dedi. Bu adamın kötü olduğunu kabul etmekle birlikte kötülüğünün altını çizmemek gerekiyor. Kötüler nasıldır hayatta? Yeşilçam sinemasındaki gibi mi? Kötüler aksine sempatik görünmeye çalışıp maske takarlar, siz onun kötü olduğunu anlamadığınız için onun tuzağına düşersiniz. O yüzden de Iago kötü ama Othello gibi karısını öldürmedi ki…

Anlatıcıyı nasıl kurguladınız?

Kemal Aydoğan: Oyunu bir hikâye anlatımının içine yerleştirmek istedim. Böylece oyunun daha seyredilebilir olacağını düşünüyordum fakat bunu bir hatta kurmak lazımdı. Önce fuayede seyirci bununla karşılaşsın sonra içeri girince bu devam etsin istedim. Burada kurmazsan içeriye onu sokmanın mantığı yok! İçerideki figürleri Iago’yu, Othello’yu anlatıcı üzerinden anlarsak onları oyunda oturtabiliriz. Böylece anlatıcının ekseni etrafında oyunu seyretmeye başlarız diye düşündüm.