Acaip romanı ile okurla buluşan Mahir Ünsal Eriş, “Aile meseleleri kadar hikâyeye eşlik eden bir diğer başlık hep erkekliğin tüm ilişkileri zedeleyen, şiddete yatkın ve hayatî bir iktidar meselesi olduğu” diyor.

‘Erkeklik' bütün ilişkileri zedeliyor
Mahir Ünsal Eriş (Fotoğraf: Can Yayınları)

Deniz Burak BAYRAK

Mahir Ünsal Eriş 2020’de yayımladığı Gaip’in ardından devam romanı Acaip’le hikâyesini anlatmaya devam ediyor. Yakın siyasi tarihle zamanlanan Gaip; eril şiddet, baba-oğul ve birey-devlet gibi kavramlar üzerine şekilleniyordu. Acaip’te de konu bu çerçevede ilerliyor. Samimin Güzin’e yazdığı  bir uzun mektupta anlatılan olaylar hem toplumsallığı hem de içten bir aşkı incelikli bir biçemle dile getiriyor. Ünsal’ın yazarlığının tecrübesini örnekleyen Acaip son derece yalın ve duru bir Türkçeyle okuruna sesleniyor. Mahir Ünsal Eriş’le romanını konuştuk. 

Acaip
Mahir Ünsal Eriş
Can Yayınları, 2023

Yazarlığınızın onuncu yılında Acaip romanınız geldi. Geçmişe dönersek ilk edebî eserleriniz ile Acaip arasında konu ve üslûp açısından belirgin farklar görüyor musunuz?

Elbette. İlk kitabımla ikincisi arasında bile görüyorum o farkı. Yazmak aramaktır. Aramaya devam ediyorum ve bu arayış beni sınırlarından benim dahi haberdar olmadığım bir haritanın içinde oradan oraya sürükleyen yolculuklara çıkarıyor. Bu da elbette insanı değiştiriyor. Bunun için yazıyorum.

R AİLE MESELESİ

Gaip ile başlayan, Acaip ile süren bu seri bir üçleme olacak. Anlatmaya/yazmaya başlarken aklınızda böyle bir tasarı var mıydı yoksa süreç mi buna itti sizi?

Gaip’te anlattığım hikâyenin, orada konu ettiğim meselenin, ki bu aile meselesidir, tek kitapta anlatıp geçilecek türden bir şey olmadığını fark edince Acaip doğdu. Başladığım hikâyeyi bitirmek için de üçüncü kitabı yazmaya niyetlendim. Anlatmaya başlarken bu kadar uzun bir yolculuk olacağını tahmin etmemiştim.

Birçok dile hâkim olduğunuzu biliyoruz. Ayrıca çevirmen bir tarafınız da var. Ana dilden farklı diller bilmenin ve çeviriler yapmanın Acaip’te görünür bir etkisi var mı?

Gözle görünür tek etkisi oradaki karakterin de benim gibi hayatını çeviri yaparak kazanması. Temel fark benim çok çalışmam gerekiyor. Çeviri yaparak bir hayatı sürdürmek maddi olarak çok zorlayıcı çünkü. Ama gözle görünmeyen etkiler de elbet vardır. Acaip’te anlattığım birçok hikâyeyi farklı dillerden kazandıklarıma borçluyum diyebilirim.

ERKEKLİK BİR HASTALIK

Gaip’te bir aile çevresinde; eril şiddet, baba-oğul ve birey-devlet ilişkilerini incelikli ve derinlikli bir biçemle anlatırken Acaip’te sevilen bir kadına yazılmış uzun bir mektupla bize ne anlatmaya çalışıyorsunuz?

Aynı şeyi anlatmaya çalışıyorum. Birinci önermem ailenin besleyici olduğu kadar budayıcı, yaralayıcı ve hasar verici olabileceği. İkincisiyse erkekliğin bir hastalık olduğu. Her iki kitapta da aile meseleleri kadar hikâyeye eşlik eden bir diğer başlık hep erkekliğin tüm ilişkileri zedeleyen, şiddete yatkın ve hayatî bir iktidar meselesi olduğu. Üçüncü kitapta da aynı şeyi görmeyi düşünüyorum.

Üçüncü romanın adı “Tekzip” olacak. Bu karara varırken basın-yayına uygulanan baskıyı mı düşündünüz?

Tekzip, Arapçada kezebe, yani yalan kökünden türetilmiş bir sözcüktür ve “yalanlama” anlamına gelir. Yazacağım romana bu adı seçmemin iki sebebi var: Birincisi Gaip ve Acaip’in kafiyesini sürdürme isteği. İkincisiyse Zeki’nin gözünden, hikâyenin ona yansıyan yanından yazmayı düşündüğüm için ilk iki kitapta anlatılanları “yalanlama” niyeti taşıyor olması.

Edebiyatta toplumculuk ve bireysellik hep tartışılagelmiştir. Siz Acaip’i ve yazarlığınızı nerede görüyorsunuz?

Ben yazarlığımı da yazdıklarımı da hep insani bir merakın peşinden giden şeyler olarak görüyorum.

Son günlerde yüksek enflasyondan ötürü birçok okurdan kitapların neredeyse lüks tüketim ürünü hâline geldiğini duyuyoruz. Yazar olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslına bakarsanız yeni tür pahalılığın korkunç etkisi karşısında kitap fiyatlarının artık eskisine oranla daha makul göründüğünü düşünüyorum. Bir izin gününde kapıdan dışarı adım atıp akşam eve dönmenin maliyeti en az bin lira. Hem de alınan hizmetlerin hiçbirisi öyle kalitesiyle büyüleyen türden şeyler değil. Fakat bin liraya en az beş kitap alınabiliyor. On yıl öncesinde kitap fiyatlarından şikâyet eden biri için bu kadar kitap alabilmek bile ekonomik dengesizliğin yarattığı bir sürpriz. Acı bir sürpriz ama maalesef geçerli.