Kızılay’ın AHBAP’a çadır satmasına tepki gösteren eski Kızılay Başkanı Ahmet Lütfi Akar, “Bu bence çok büyük bir ihanettir” dedi. Kızılay’ın holdingleşmesine de tepki gösteren Akar, Kızılay bünyesinde valinin iki katı maaş alan bürokratların çalıştığını söyledi.

Eski Kızılay Başkanı Akar: Kızılay'da validen iki kat daha fazla maaş alan bürokrat var
Fotoğraf: AA

Eski Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 11 ilde yıkıma neden olmasının ardından mevcut Kızılay yönetiminin derneklere ve meslek kuruluşlarına çadır satmasına tepki gösterdi. Kızılay bünyesinde valilerden yüksek maaş alan bürokratların bulunduğunu söyledi. 2011 yılında gerçekleşen Van depreminde Kızılay'ın birkaç saat içinde çadır kurduğunu aktaran Akar, Kızılay'ın holdingleşme sürecinin doğru olmadığına dikkat çekti.

Anka Haber Ajansı’na konuşan Ahmet Lütfi Akar, Kızılay’ın afet sırasında elindeki tüm imkanları kullanması gerektiğine dikkat çekerek, “Bu bence çok büyük bir ihanettir, çok büyük bir yanlıştır. Diyelim ki bir an kabul edelim, ticarileştiniz ama böyle bunu bekletmek, bunu bir başkasına satmak, bunun için soğukta titreyen yavruların ölmesine, yaralanmasına, hastalanmasına sebebiyet vermek, insanların her bakımdan sarsıntı geçirmelerine sebep olmak son derece yanlıştır. Bunun kabul edilir tarafı yoktur” dedi.

Kızılay’da kalifiye olmayan insanların birtakım görevlere getirildiğini söyleyen Akar, şunları kaydetti:

“Sadece kendileri gibi düşünmedikleri için, istedikleri gibi yönetemedikleri için yerine kalifiye olmayan insanlar getirildi. Çok yüksek ücretlerle getirildi, takip ediyoruz onu. Yani bugün Türkiye’de bir valinin aldığı maaşın iki katını, daha fazlasını alan bürokratlar var Kızılay’da. Bu son derece yanlış. Yani belki biraz hoş karşılayabiliriz ama bu insanlar çok güzel işler yapsa, çok güzel işleri bilse, Kızılaycılığı, gönüllülüğü, afeti bilen insanlar olsa hiçbir şekilde itirazımız olmayabilir ama şunu söyleyeyim ki, bu insanlar da vasıfsız insanlar ki Kızılay böyle yanlış işler yapıyor.”

Eski Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi AkarEski Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar

“KIZILAY ASLİ GÖREVLERİNDEN SIYRILDI, HOLDİNG İDARE ETMEYE BAŞLADI"

Kızılay’ın 12 tane şirketi olduğunu da belirten Akar, şöyle devam etti:

“Bu şirketlerin 12 tane yönetim kurulu var. Anonim şirketi olduğu için yönetim kurulları var. Yönetim kurulları başkanı, otomatik olarak genel başkan, bunların hepsinin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Yani siz o zaman işi gücü bıraktınız, Kızılay asli görevlerinden sıyrıldı, holding idare etmeye başladı. Holding idare etmek de kolay bir iş değildir. Yani bunun için mesai vardır. Demek ki siz mesainizi Kızılay’ın işlerini organize etmek, afet müdahalelerini daha evvelden planlamak, Türkiye Afet Müdahale programında kendisine düşen rolleri iyice ezberlemek, yerine getirmek için gereken tedbirleri almak yerine holdinginizin yarın öbür gün borsaya vereceksiniz ve kâr edip etmediğiyle alakalı konuları ekranlardan izleyeceksiniz. Bunlar yanlış şeylerdir. Kızılay’ın holding olması filanı da asla kabul etmiyorum. Halkımız da bunu kabul etmiyor ve etmeyecek, göreceksiniz. Bunları kapatmak zorunda kalacaklar.”

“VAN DEPREMİNDEN BİRKAÇ SAAT SONRA EKİBİMİZ ÇADIRLARI GÖTÜRDÜ”

Akar, Kızılay’da genel başkan olduğu sırada 2011’de Van’da meydana gelen depremi hatırlattı. “O zaman Türkiye’de, Kızılay’dan başka bu depreme müdahale edecek bir organ, bir güç yoktu” diyen Akar, şöyle konuştu:

“Kızılay’ın, Türkiye’nin 21 yerine dağılmış afet depoları ve lojistik merkezleri vardı. 7 ayrı yerde de bölgesel depolar, büyük depolar vardı. Onlarla bunlara müdahaleyi gerçekleştirdik. Daha sonra bu sistemi yok ettiler. Türkiye Afet Müdahale Planı’nda AFAD’ı yetkilendirmek suretiyle yeni yerler, yeni lojistik merkezler arayışına girdiler. Bu da netice itibarıyla yanlış neticelendi. Van depreminin olduğu gün, bizim Van’ın hemen yanında, biraz yakınında Muş Hasköy’de depomuz, lojistik merkezimiz, görevlilerimiz vardı. Hemen oraya talimat verdik. Depremin olmasından birkaç saat sonra oraya bizim ekibimiz ilk müdahaleyi yaptı, çadırlarını, battaniyelerini götürdü. Orada da soğuk günler vardı o günlerde. Kızılay’ın halka hizmet için hazırlamış olduğu şeylerdi ve ilk müdahaleyi oradan yaptık. Daha sonra uzaklıklarına göre Elazığ deposundan, Erzurum deposundan, Erzincan deposundan nakliyeler yapıldı oraya ve insanlarımızı çadırsız, battaniyesiz ve korunaksız bırakmadık.”

“SEN NEYİ SATIYORSUN?”

Kızılay tarafından AHBAP’a satılan çadırlarla alakalı değerlendirmede bulunan Ahmet Lütfi Akar, şunları söyledi:

“O çadırlar bekleyecekti herhalde. Yani ne olacaktı, onu sormak gerek ilgilisine. Bunu ben Kızılay’da birlikte çalıştığımız arkadaşlarım olarak da bunu asla yakıştıramıyorum onlara, kimseye yakıştıramıyorum. Böyle bir şey asla olmamalıydı. AHBAP’a bir kabahat bulmuyorum. Adamlar çadır arıyorlar. Bence onlar da gidip Avrupa’dan filan getirseler de iyi olurdu. Türkiye’de hazıra konup Kızılay’ın elindeki çadırları alalım da buraya şey yapalım filan… Kendi ellerinde para birikmiş, onu harcamak açısından makul bir düşünce gibi kabul edilebilir. Burada kabul edilebilen esas yöntem, bunun yurt dışından getirilmesidir. Ben görüyorum mesela bir banka gitmiş, Kızılay’dan çatır satın almış. Bir meslek odası çadır satın almış. Böyle bir şey olmaması lazım. O meslek odası, ‘Ben burada şu icraatı yapacağım. Bana bir çadır kurar mısınız’ derdi. Kızılay da kurardı. İşin esası budur. Bir afete hizmet ediyor çünkü oradaki afetzede, enkazın altında daha çıkmamış, bağırtıları geliyor. Sen neyi satıyorsun? Neyiyle uğraşıyorsun? Düğme baştan yanlış iliklenmiş.”