Ekşi Sözlük’te bir kullanıcının bebeği istismar ettiğini gösteren fotoğraf ve videoları mesaj yoluyla yaymasının ardından avukatlar suç duyurusunda bulundu. Avukatlar, iktidarın cezasızlık politikalarının şiddeti körüklediğini ve faile cesaret verdiğini söyledi.

Fail kayıp, her geçen gün çocuğun aleyhine
Fotoğraf: Evrensel

Deniz GÜNGÖR

Çocuğa yönelik şiddet ve istismar olayları devam ederken iktidarın cezasızlık politikası da faillere cesaret veriyor. Bunun son örneği ise Ekşi Sözlük platformunda mesaj yoluyla bir kullanıcının paylaştığı çocuğa yönelik istismar olayı. İddiaya göre bir erkek, bir bebeği istismara maruz bıraktı. Fail, bebeğin üzerine fotoğrafların gönderildiği tarihi yazdı. Daha sonra fail, Ekşi Sözlük’te bir kullanıcıya bebeğin fotoğraflarını gönderdi. Kullanıcının olayı ifşa etmesi üzerine konu sosyal medyada gündem oldu. Olaya ilişkin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı inceleme başlatırken Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığa sunulan dilekçede, çocukların cinsel istismarı, özel hayatın gizliliğini ihlal, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve müstehcenlik suçları yer aldı.

HER SANİYE ÖNEMLİ

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Hediye Gökçe Baykal çocuğa yönelik istismarın artmasına tepki gösterdi. Baykal, “Son olayda bizi en çok tedirgin eden husus faillerin cesaretlenmesi oldu. Görüntülerin başta sahte olduğunu düşündük ancak elimize ulaştığında failin hangi gün mesajı gönderdiyse o günün tarihinin bebeğin üzerinde yazdığını gördük. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu konuda bir açıklaması oldu. Ancak her geçen saniye, saat ve gün bizim aleyhimize işliyor çünkü ortada bir çocuk var ve ciddi bir şekilde istismarı söz konusu. Failin bu kadar cesaretli olması her şeyi çok rahat yapabileceğini gösteriyor. Kendisinin bulunma ihtimalini de açıkçası göz ardı ediyor. Siber suçların bir an önce bulmasını istiyoruz” dedi.

Hediye Gökçe Baykal

***

İKTİDAR FAİLLERİ CESARETLENDİRİYOR

Ülkede kadına ve çocuğa yönelik cinsel istismar, cinsel saldırı, taciz ve şiddet olaylarının arttığına dikkat çeken Baykal, “Muhakkak ki devletin cezasızlık politikasının etkisi çok yüksek. Devlet politikasının git gide muhafazakâr hale gelmesi bunlara vücut veriyor. Çocuk yaşta evliliklerin hükümeti ortağı olan bir parti tarafından destekleniyor ve açıkça dile getiriliyor olması, normalleştiriliyor olması failleri cesaretlendiriyor ve arkalarında da bir destek olduğunu hissediyorlar” ifadelerini kullandı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve 6284’ğn tartışılmaya açıldığını hatırlatan Baykal, “Kadınları ve çocukları koruyan, şiddetin, cinsel istismarın ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir sözleşme ve kanuna karşı bir politika yürütülmesi, sürekli gündeme getirilmesi bu durumun önünü açıyor. Verilen cezaların ve infaz sisteminin eksikliğinden kaynaklı durumlar var, failleri de sanıyorum bu cesaretlendiriyor” diye konuştu.

Baykal şunları aktardı:

“Taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 34. maddesi bu konuyu çok açık bir şekilde ifade etmiş ve taraf devletlere çocuğa her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suiistimale koruma güvencesine ilişkin bu yükümlülükleri yüklüyor. Sadece cezalandırma anlamında değil koruma anlamında da devlete yük yükleyen bir madde. Bu anlamda olaylar olmadan önce verilen cezalarla failleri bundan alıkoymak çok önemli. Daha öncesinde bu tarz olaylar gizli kapaklı yapılırken şimdi çok açık seçik şekilde ve kimliği tespit edilecek şekilde yapılıyor.”

CAYDIRICI CEZALAR GEREKLİ

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) çocuğun cinsel istismarına yönelik düzenleme olduğunu belirten Baykal, “Müstehcenlik suçu da TCK’nın 226. Maddesi’nde düzenlenmiş ve 3. fıkrada açıkça; müstehcen görüntü, yazı ve sözleştirilen ürünlerin üretiminde çocukların, temsili çocuk görüntüleri ya da çocuk gibi görünen kişileri kullananların ayrıca cezalandırılacağını düzenleyen kanun hükümleri var” diye konuştu.

Baykal son olarak şu şekilde özetledi:

“Kanun hükümlerinin uygulanması ve caydırıcı cezaların olması gerekiyor. Gereksiz takdir indirimlerinden kaçınılması ve infaz yasasının yeninden düzenlenmesi gerekiyor. İnfaz yasasındaki eksiklikler, denetimli serbestlik kurumunun olmasının yanı sıra, caydırıcı cezaların olmaması bu olaylara yol açıyor. Mevcut ulusal düzenlemelerimiz ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler devleti bu konuda sorumlu kılıyor ve tamamen bunları önlemeye yönelik politikalar geliştirmeye zorunda bırakıyor. Ancak bunların denetiminin yapılıyor olması gerekiyor, en ufak bir ihbarda bir an önce harekete geçilmesi çok önemli. Devlete de bu olayları önlemek için büyük rol düşüyor.”