Frankfurt Sümeyra’yı unutmadı: Usta yorumcu senfoniyle anılacak
Usta yorumcu Sümeyra Çakır, bu akşam Frankfurt’ta Hessen Radyo ve Televizyon Kurumu’nun konser salonunda düzenlenecek etkinlikle anılacak. Sümeyra Senfonisi’nin prömiyerinin gerçekleştirileceği etkinlikte Sümeyra Çakır’a “Frankfurt kentinin onursal hemşehrisi” payesi verilecek. Konserde, İzmir kökenli üç sanatçı Alexandra Gravas, Özlem Soydan ve Tülay Yongacı tarafından türküler seslendirilecek.
Gürsel KÖKSAL
Halk türkülerimizin usta yorumcularından Sümeyra Çakır, yaşamının son on yılını geçirdiği Frankfurt’ta görkemli bir programla anılıyor.
Hessen Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (HR) konser salonundaki etkinlikte Sümeyra Senfonisi’nin (Sümeyra in Symhony) prömiyeri gerçekleştirilecek ve bu konserde Sümeyra Çakır’a “Frankfurt kentinin onursal hemşehrisi” payesi verilecek.
Orkestrasyonunu Kerem Memişoğlu’nun yaptığı senfoni 1990 yılında Frankfurt’ta aramızdan ayrılan Sümeyra’nın yorumladığı türkü kompozisyonlarından oluşuyor.
Peter Zalienka yönetimindeki HR Senfoni Orkestrası’nın (Sinfonia Frankfurt) eşlik edeceği konserde türküler İzmir kökenli üç sanatçı, Alexandra Gravas, Özlem Soydan ve Tülay Yongacı tarafından seslendirilecek.
Bu senfoni aslında Sümeyra’nın üzerinde çalıştığı yarım kalan projesinden esinleniyor. Ustası ve yol arkadaşı Ruhi Su’nun önerisiyle piyanoyla eşlik edilen türkü kompozisyonları üzerinde çalışmalarını, hastalığı nedeniyle tamamlayamıştı. Konserde sahneye çıkacak olan sanatıçılar, onun yorumladığı eserlerin bir bölümünü solo olarak, bir bölümünü de hep birlikte seslendirecekler.
Sanatçılar arasında yer alan günümüzün ünlü mezzo sopranolarından Alexandra Gravas, bu etkinlik için özel olarak Frankfurt’a geliyor. Almanya’da doğup, büyüyen ve müzik yüksek öğrenimine Frankfurt’ta başlayan sanatçı, öğrencilik yıllarında tanıdığı ve yıllarca arkadaşlık yaptığı Sümeyra’yı onore eden bu etkinliğe katılmaktan büyük gurur duyduğunu söyledi.
Konser, faaliyetlerini 30 yılı aşkın bir süredir Frankfurt’ta sürdüren Güneş Tiyatrosu ve “ora da!“ derneği tarafından düzenlenen “GoWEST“ festivali kapsamındaki “İzmir Sanat Günleri“ etkinlikleri arasında yer alıyor. Bugün (6 Ekim) İzmir’den on sanatçının resimlerinden oluşan “Bana İzmir’i anlat!“ sergisi ve yine İzmir’den heykeltraş, performans sanatçı ve müzisyenlerin katılımıyla başlayacak olan “İzmir Sanat Günleri“, Hessen eyaleti Bilim ve Sanat Bakanlığı Müsteşarı Ayşe Asar, Frankfurt ve İzmir’in büyük şehir belediye başkanları Tunç Soyer ile Mike Josef’in himayesinde düzenleniyor.
Frankfurt ve İzmir’den sanatçıları biraraya getirip, sanatsal bir sinerji yaratmayı hedefleyen festival, 15 Aralık’a kadar çok sayıda sergi, konser, film gösterisi, tiyatro, okuma akşamları ve dans gösterileri içeriyor. Festival etkinlikleri HR’in konser salonu, “Internationales Theather Frankfurt“ (ITF), “Teves Gelaende, MOMEM (Frankfurt Eletronik Müzik Müzesi) ve Güneş Tiyatrosu gibi mekanlarda gerçekleştirilecek.
Sümeyra: 12 Eylül, anayurda dönüş yollarını kapatmıştı
Türkiye’deki 12 eylül askeri darbesi nedeniyle Almanya’da sürgünde yaşayan Sümeyra Çakır, 1990 yılında Frankfurt‘ta yaşamını yitirmişti.
Türk halk müziğinin ustalarından Ruhi Su‘nun önce öğrencisi, sonra çalışma arkadaşı olan, birlikte birçok çalışmaya imzasını atan Sümeyra, 1980 yılındaki askeri darbe gerçekleştirildiğinde Doğu Berlin’deki Uluslararası Politik Şarkı Festivali ve Batı Berlin‘deki Türk Haftası‘na katılmak üzere Almanya’da bulunuyordu. Darbenin ardından hakkında hakkında tutuklama kararı çıkarılan sanatçı, ülkeye dönmeyerek, çalışmalarını yurt dışında sürdürmeye karar vermişti.
Sürgün yaşamı boyunca Avusturya, Avustralya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Batı ve Doğu Almanya, Küba, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde belediyelerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerin ve partilerin düzenlediği barış ve müzik festivallerine katılan Sümeyra, Pir Sultan‘dan Ruhi Su’ya, Nazım Hikmet‘ten Berthold Brecht‘e büyük ozan ve şairlerin şiirlerini kendine özgü tarzıyla yorumladığı albümler çıkardı.
Ama onun yeri kendi ülkesi olmalıydı. Bir an önce Türkiye’ye dönmek, kendi sözleriyle “işin kaynağına“ dönmek istiyordu.
Eşi ve yoldaşı Hasan Çakır’ın sözleriyle “Sümeyra, Türkiye dışında bir yerde yaşamayı hiç düşünmemişti. Ama 12 Eylül haramileri anayurda dönüş yollarını kapamıştı.“
Serçelerin Süvarisi
Sümeyra Çakır‘ın yaşamı, iki yıl önce Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünün 60’ncı yıldönümünde “Serçelerin Süvarisi“ oyunuyla tiyatroya uyarlanmıştı. Prömiyeri “Internationales Theater Frankfurt“ta gerçekleştirilen müzikal oyun, daha sonra İstanbul, İzmir ve Almanya’nın çeşitli kentlerinde de sahnelendi.
Hasan Çakır‘ın katkısıyla Müjdat Albak tarafından yazılan oyunun müzikleri de yarın Frankfurt’ta prömiyeri yapılacak olan “Sümeyra Senfonisi“nin orkestrasyonunu yapan Kerem Memişoğlu düzenlenmişti.
Ne diyorlar?
Hasan Çakır (Sümeyra’nın halen Frankfurt’ta yaşayan hayat ve yol arkadaşı):
Uzun bir süredir Sümeyra Çakır’ın sanatsal etkisini anmak, kent belleğinde canlı tutmak amacıyla, Frankfurt kentinin “onursal hemşerilik“ payesinin verilmesini diliyorduk. Bu öneri ilk kez 2000 yılında gerçekleştirilen “Sümeyra’yı Anma“ toplantısında, Frankfurt Halk Yüksek Okulu (halk eğitim merkezi – Volkshochschule) yöneticilerinden Barbara Çakır-Wahl’dan gelmişti. Ancak bu öneriyi içeren başvurumuz çeşitli nedenlerle ertelendi. Bu yılın başında 23 yıl önce hazırladığımız dilekçeyi güncelleyerek kent yönetimine sundum ve kabul edildi. Frankfurt’a teşekkürler.
Tunç Soyer (İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı):
Sümeyra Çakır şarkılarını, insanlığın kardeşçe yaşadığı, özgür bir dünya için söyledi. Bu toprakların sözü, nefesi oldu. Anadolu doğa kültürünün ölmez eserleri, türküler, deyişler onun sesiyle can buldu. O, asla korkmadı, yılmadı, umutsuzluğa kapılmadı. Hak bildiği yoldan yürüdüğü için yurdundan sürgün edildi ve henüz 44 yaşındayken hakka yürüdü. Onun yaşamından ilham alan “Sümeyra Senfonisi“, Anadolu halk müziğini klasik batı müziğiyle harmanlayarak sanatın evrenselliğini ortaya koyan eşsiz bir çalışma. O’nun barışa, hürriyete olan inancını yansıtan bir kardeşlik senfonisi.
Ayşe Asar (Hessen Bilim ve Sanat Bakanlığı Müsteşarı):
Sümeyra Çakır’ın türküleri hem güçlü, hem de duygu dolu. Senfoni hem onun müziğinin büyüklüğünü, ama hem de siyasal cesaretini gösteriyor. Barış, eşitlik ve özgürlük için mücadele etti ve bu nedenle kendi vatanında baskılarla karşı karşıya kaldı. Müziğiyle önce Türkiye ve Almanya’da, daha sonra da tüm dünyada insanları buluşturdu. Onun eserini “onursal hemşerilik“le yaşatacağımız için sevinç içindeyiz.
Hilime Arslaner (Frankfurt Büyükşhir Belediyesi Meclisi Başkanı):
Sümeyra eşsiz bir müzisyen ve şarkıcıydı. Kökleri Anadolu’ya uzanan büyük sanatını her zaman kendi vatanında özgürce icra etmeyi hedefliyordu. Sürgünde yaşamak zorunda kalması yaşamının en büyük trajedisiydi. Frankfurt’un Sümeyra için ikinci bir vatan olmasına, insani ve sanatsal mesajlarını tüm dünyaya bizim şehrimizden iletme şansı bulmasına seviniyorum. Frankfurt’ta böylesine değerli bir hazinemiz olduğunu maalesef çok geç farkettik. Bu büyük sanatçımızı geç de olsa onurlandırabildiğimiz için çok mutluluk ve şükran duyuyorum.
Ina Hartwig (Frankfurt Büyükşehir Belediyesi Kültür Encümeni):
Sümeyra Çakır’ın kültürler arasındaki ilişkileri müzikle kurmaya ve geliştirmeyi hedefliyordu. Frankfurt’ta yaşadığı dönemde sanatsal yaşamının en yüksek aşamasına ulaştı. Bir sanatçı olarak müziğin dilinin, konuşulan dilden daha çok anlaşıldığını görüyordu. Bu akşam onu onurlandırabileceğimiz için sevinç içindeyim.
RUHİ SU’NUN YOL ARKADAŞI
Sümeyra Çakır 25 Mayıs 1946’da Edirne’de doğdu, 5 Şubat 1990‘da Frankfurt’ta yaşamını yitirdi.
İlk ve ortaokulu Ankara ve İstanbul’da okudu, Beşiktaş Kız Lisesi‘ni bitirdikten sonra girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Mimarlık Fakültesi‘ni 1969 yılında bitirdi.
Üniversiteye devam ederken, aynı zamanda 1966 yılında başladığı İstanbul Belediye Konservatuvarı Klasik Batı Müziği Şan Bölümü’nde 1977 yılına kadar eğitim gördü. 1971 yılında Ruhi Su ile tanıştı, öğrencisi oldu. Fakülteden arkadaşı Mimar Hasan Çakır’la evlendi.
1975 yılında Ruhi Su ile birlikte Dostlar Korosu’nu kurdu. Birlikte 1977 yılında yaptıkları “El Kapıları“ ve “Sabahın Sahibi Var“ albümleri ve birlikte gerçekleştirdikleri Pir Sultan Abdal, Köroğlu ve Türküler konserleri Türkiye’de büyük ilgiyle karşılaştı. 1979 yılında, bir süre Türkiye Maden – İş Sendikası’nın korosunu yönetti.
1977’den sonra İngiltere, Fransa, İsveç, Almanya, Küba, Yunanistan, Bulgaristan‘da festivallere katıldı. 1980‘deki askeri darbeden sonra çalışmalarını Almanya‘da sürdürmeye karar verdi, Frankfurt‘a yerleşti.
80’li yıllar, kısa ömrünün son on yılında, Sydney’den Helsinki’ye, Atina’dan Londra’ya kadar dünyanın bir çok kentinde sahneye çıktı. Konserden konsere, festivalden festivale, bir şenlikten diğerine, insanlığın barış ve özgürlük çağırısını türkülerle çoğalttı