Şehrin en zihin açıcı performanslarına tanık olabildiğimiz bu yıl ikinci kez gerçekleştirilecek Red Bull Music Festivali’nin temalarında neler var, bir bakalım isterim

Gittikçe büyüyen bir festival

Müzik sektörünün içinde bulunduğu şartlar sebebiyle son 5-6 yıldır her şey aksadı. Fakat iyi şeyler de olmuyor desek yanlış olur. Sektör kendine bir çıkış yolu yaratmayı başardı gibi duruyor şimdilik. Yerli sanatçılara daha çok sahne verilmesi son üç yıldır sonunda akıl edildi. Uyumsuz sanatçı/festival slotu, sürekli aynı isimleri aynı sırayla farklı şehirlerde gerçekleştirilen aynı isimli festivallerde sahne alması uzun vadede bence sorun yaratacak. Şimdilik canlandırdığı ekonomi, yarattığı istihdam sebebiyle bazı sorunlar hasıraltı edilse de yakın zamanda bu söylediğim mevzulara dikkat edilmezse problem büyüyecektir. Tekelleşmeye gelmeden önce ilgi alakamız genç ve az tanınan müzisyenlere daha iyi sahne slotlarında destek verilmesine olmalıdır.
Gelelim iyi şeylere. İstanbul bazında konuşmak gerekirse ortaya son yıllarda çıkan festivaller sayesinde umudumuz yeşermeye devam ediyor. Bu festivallerden biri de 1-15 Ekim tarihleri arasında ikinci kez gerçekleştirilecek Red Bull Music Festivali.

Festivalde yer alan beş konsept gecenin ilki, 3 Ekim Perşembe, Feriye’deki ‘Alpha Beat Night’ olacak. Gecede Ata Kak, Ammar 808 ve Undomondo sahne alacak.

Özellikle ilgimi çeken konseptlerin başında 4 Ekim’deki ‘Aposynthesis Night’ geliyor. Synthesizer sevgim ve Deniz Müzesi gibi bir mekânda konser izleyecek olmam beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Beşiktaş’taki müzede gerçekleştirilecek ‘Aposynthesis Night’ ta Demdike Stare, Michael England, Stellar OM Source, Lucrecia Dalt ve Akkor’un sahne alacak. Konsept güzel, mekân ilgi çekici.

Tabii ki bu yıl en yakından ilgilendiğim gece ‘Kan Kardeşler’. Yani Ataşehir, DasDas’da 5 Ekim’de gerçekleştirilecek Türkçe rap gecesi… İstanbul ve Berlin eksenindeki rap’in üç kuşağını ağırlayacak olan gecede Ceza, Kabus Kerim, Erci-E, Defkhan, Khontkar, Baneva, DJ Lil Zey ve DJ Big Poppa sahne alacak. Kadro bayağı sağlam anlayacağınız üzere.

Festivalde iki önemli gece daha var. Biri Ballroom Night diğeri de Futurave Night. 11 Ekim’de Moda Sahnesi’nde gerçekleştirilen Ballroom Night’ta Brezilya LGBTİ+ topluluğunun üretken isimlerinden hiphop sanatçısı Linn da Quebrada ve Amsterdam’dan Lyzza geceyi renklendirecek. House of Ninja ve DJ Kübra Uzun, Age of Reform, Cake Mosque geceyi sürprizli kılacak. Festivalin son konsepti yine hiphop ve synth gibi beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. ‘Futurave Night’ 12 Ekim Cumartesi gecesi Volkswagen Arena’da iki ayrı sahneye ev sahipliği yapacak. Rave kültürünün gelecekte nasıl şekilleneceği fikrinden yola çıkan ve dijital sanatın en iddialı örneklerinin de yer alacağı gecede şu isimler sahne alacak: Laurel Halo, Kode9 ve ismini Berlin’in ünlü kulübü Berghain’deki setleriyle büyüten Function. Bu gecede Overmono ve Konx-om-Pax’ın canlı performanslarını dinleyeceğimiz gibi Afrodeutsche, Shanti Celeste, Dasha Rush, Y.Unan, Fluctuosa ve Golem de bizi coşturacak. Bu gecede daha önce dinlemediğim pek çok ismi dinleyeceğim fakat içlerinden birini çok iyi biliyorum. Daha önce Golem’i dijital ortamda yayınladığı setlerinden çokça dinledim fakat sahnede de izleme fırsatı bulunca memleketin en kafa açıcı DJ’lerinden biri olduğuna karar vermiştim. Gerçekten zihin açıcı bir performansı var Golem’in. Kaçırmayın, keşfedin.

Temalardan bahsettik. Şimdi genel bir yorumumu paylaşmak isterim. İlk yılında Red Bull, festivalin farklı konseptlerinin tanıtımlarını pek doğru yapmadığını düşünmüştüm. Kalabalık bir tema ağı kafa karıştırıyordu yer yer. Bu yıl çok daha temiz bir iş çıkmış. Tematik gecelerini müzik türleri üzerinden değil şehir ve toplumları derinden etkileyen kültürler üzerinden kuran festival bu yıl gerçekten dolu bir içerik sunuyor. Festival şehre bir şekilde entegre edilmeye çalışıyor Red Bull tarafından. Farklı semtler, ilginç mekânlar ve önemli kültürler bir araya getirildikçe festival o şehirle birlikte nefes almaya başlar. Önümüzdeki yıllarda Red Bull Music Festival’de de böyle olacak gibi duruyor.

***

Sinemada metalcilik keyfi

gittikce-buyuyen-bir-festival-627799-1.

Beni her konserde hala ilk konser deneyimimmiş gibi heyecanlandıran çok az grup var. Metallica tabii ki bunların başında geliyor. S&M konserini pek çoğunuz hatırlayacaktır. 1999’da Şef Michael Kamen yönetimindeki San Fransisco Senfoni Orkestrası’yla S&M’i kaydetmişti grup. O dönem başka gruplar da senfoniyle kayıtlar yapsa da bunu Metallica yapınca işin rengi değişmişti haliyle. Pek çok metalcinin o kayıtlardan sonra klasik müziğe ilgi duyduğundan kendi adım gibi eminim.

6-8 Eylül 2019 tarihlerinde yine San Fransisco’da bir senfonik konser verdi Metallica, ilk konserin 20. yılı şerefine. Michael Tilson Thomas şefliğinde verilen S&M2 başlıklı bu konserde 20 yıl önceki S&M albümünden klasik yorumlara ek olarak son albümleri ‘Hardwired... to Self-Destruct’tan da şarkılara da yer verildi.

S&M’in 20. yılına sahnede şahit olmayı çok isterdim ama bunu gerçekleştiremedim. Benim durumumda olan herkes içinse güzel bir haberim var. Çünkü o konserin filmleştirilmiş kayıtları 9-16 Ekim arası 8 gün boyunca her gün Kadıköy Sineması’nın 23.00 seansında izlenebilir. İşim olmasa her gününe gidip oturduğum yerden coşarım. Ayakta olmayı tercih ederim ama o başka hadise.