Institut Français ve Sinematek, Jean-Luc Godard’ın filmlerinden kareler ve filmleri sanatseverlerle buluşturuyor. Türkiye Fransız Kültür Merkezi Ataşesi Signifredi, “Bu filmler dünya sinemasına adını yazdırmış işler” diyor.

Godard’ın dünyası
Fransız yönetmen Jean-Luc Godard.

Deniz Burak BAYRAK

Yeni Dalga akımı, 1950’lerin sonuna doğru doğduğu zaman geleneksel sinemanın kurallarını sarsmıştı. Akımın en önemli ismi ise Fransız yönetmen Jean-Luc Godard’dı. Institut française ve Sinematek/Sinema Evi; Susan Sontag’ın deyimiyle “bir sinema imhacısı” olan Godard ve onun film setlerinde çektiği fotoğraflarla günümüze nadide anlar aktaran ödüllü fotoğrafçı Georges Pierre’i buluşturuyor. Fotoğraf sergisi “Georges Pierre’in Gözünden Godard” adını taşıyor. İstanbul’un iki yakasında eş zamanlı olarak açılan sergi ayrıca, Sinematek/Sinema Evi’nde yönetmenin on bir filmi ve hakkında bir belgeselden oluşan “60’larda Godard” adlı bir retrospektif de sinemaseverlere sunuluyor.

Fotoğrafçı Georges Pierre

60’LARDA SİNEMASI

Sergi Godard’ın 1960-70 yıllarına odaklanıyor. Bu on yıllık süreç onun başyapıtlarını oluşturduğu yıllar adeta. Peki Yeni Dalga’nın en büyük filmlerinin en doğal anlarını ve özgünlüğünü mükemmel bir şekilde fotoğraflayan Pierre ile nasıl bir araya geldikleri ve başka sorulara yanıt aramak için Türkiye Fransız Kültür Merkezi Görsel-İşitsel İşbirliği Bölge Ataşesi Florent Signifredi ve Kültür İşleri Sorumlusu Sinan Ersin ile Institut française’de bir araya geldik. Seçkideki fotoğraflarda Godard’ın Pierrot le fou, Le Mépris, À Bout de Souffle gibi filmlerinden anlar görüyoruz.

1960’larda sinemayı şekillendiren, ona estetik katan bir sinemacı olduğunun altını çizen Signifredi, film seçiminde dikkate alınan unsurun ne olduğu sorumuzu, “Buradaki filmler sadece Fransız sineması değil dünya sinemasına ismini yazdırmış işler. Şu an Hollywood Yeni Dalga’sına baktığımızda Scorsese, Tarantino gibi isimlerin ilham aldığı kişi Godard. O açıdan bu filmlerin önemini böyle taçlandırmak istedik” diye yanıtlıyor. Yerleştirmede renk-kontrast yakalanmış görünüyor. Buna Ersin’in yorumu, “Görsel bir çalışma yapmaya gayret ettik. Filmleri iç içe yerleştirmektense ayırma yoluna gittik. Bazı fotoğraflarda hem Fransızca hem de Türkçe afişler yerleştirerek Yeşilçam tarzı bir hava yakaladık” oluyor.

Florent Signifredi 

SETTE TANIŞMIŞLAR

“Bu iki esin kaynağı ismin nasıl bir ilişkisi vardı?” diye sorduğumuz Florent, “60’larda film setlerinde hem arşiv oluşturmak hem de renkli filmlerin reklamının yapılması için fotoğrafçılar sıkça bulunurlarmış. Pierre ile Godard’ın tanışması da böyle bir sette oluyor. Tabii Pierre sadece Godard’la çalışmıyor. Set arkası fotoğraflar çekişi onun yolunu yönetmenle kesiştiriyor” cevabını veriyor. Sözü alan Ersin de ekliyor: “Pierre Godard’ın setlerinde Yeni Dalga tarzının nasıl uygulandığını belgeliyor. Böylece akımda yaratılan yeni teknikleri öne çıkarmak istiyor.” Sergi böylece set fotoğrafçılarının rolüne de vurgu yapıyor.

Sinan Ersin

BARDOT VE NEFRET

Sergide saydığımız filmlerden toplam yirmi dört fotoğraf var. Bunlardan bazıları kurumun haklarına sahip olduğu görseller. Fotoğraflara bakarken en dikkat çekense duvarda Brigitte Bardot’yu görüyor olmak. Bardot; tüm dünyayı güzelliğiyle etkilemiş bir ikon. Herkesin tanıdığı belki de hayallerini süslediği Bardot’yu kim Nefret filmiyle biliyor? Muhtemelen buna “Ben” cevabını verecek kişi sayısı çok az. Sergiye geldiğinizde bu filminin hem Fransızca hem de Türkçe afişlerini görüp filmden kesitlerle hatıralarınızı canlandırabilirsiniz. Bir dönem Yeşilçam’ı sarsan erotik film furyasıyla aynı zamanda çekilmesinden olsa gerek Türkçe afişin tasarımı ile “Uslanmayan Dilber” adlı Türkçe ismiyle yerli bir erotik film sanabilirsiniz, değil! Bu noktada Florent, Bardot ve Godard arasında geçen gülünç bir anekdot anlatıyor; kendisini mekânda görürseniz mutlaka sorun.

Sinemacı ve fotoğrafçıyı anlatan bir sergide yönetmen sandalyesi ve film makinesi olmazsa olmaz. Salonun en görünür kısmına yerleştirilen ve arkalarında Godard, Belmondo ve Karina yazılı olan sandalyelerde kendinizi kısa süre önemli bir yönetmen olarak hissetmenize engel yok. Arkanıza alacağınız devasa ve tarihi film makinesinin verdiği heyecanla duvarda yönetmenin filmlerinin en kült sahnelerine vurgu yapan bir kolajı da izleyebilirsiniz. Sergi 9 Aralık’a kadar sürecek.