Osmanlı’nın son döneminde yaşayan “Selmin Zeki Hanım”ın hikâyesi tiyatro sahnesinde. Oyunun yazarı Esra Yıldırım, “Kadını hesap soran yanından çok kırılganlıklarıyla” perdeye yansıttığını söylüyor.

'Hasta Adamın' kızı Selmin Zeki
Fotoğraf: Moda Sahnesi

600 yıl süren bir imparatorluk çökerken, Batılıların “hasta adam” olarak tarif ettiği Osmanlı İmparatorluğu’nda bu yıkım ve çalkantılı dönem insanların yaşamlarını nasıl etkiledi? Esra Yıldırım’ın kaleme aldığı ‘Selmin Zeki Hanım: Hasta Adamın Kızı’ oyunu tam da bunu anlatıyor. Boğaziçi’nde bir yalıda yaşayan, dünyayı çevresindeki erkeklerin gözünden algılayan, iyi eğitim almış ancak kapalı kapılar ardında yaşamını sürdüren bir kadın Selmin Zeki. Adının anlamı her ne kadar ‘barış yanlışı’ demek olsa da Osmanlı Balkan Savaşları, ardından I. Dünya Savaşı, İstanbul’un işgali ve çöken bir imparatorluk. 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başında İstanbul’da bir yalının müştemilatında geçen oyunu kanun müziği eşliğinde izliyoruz.

Esra Yıldırım Boğaziçi Üniversitesi tarih bölümü mezunu. Biyografi ve otobiyografiler üzerine çalışan Yıldırım’ın bu alana olan ilgisi, yakın zamanda kaybettiğimiz Zafer Toprak’ın öğrencisi olduğu dönemde başlamış ve tüm yaşamını şekillendirmiş.  Aslında Moda Sahnesi’nin Kurucusu ve Yönetmeni Kemal Aydoğan’la da yolu böyle kesişmiş. Rehberli otobiyografi çalışmaları yaparken Türki-ye’nin modernleşme tarihini ve farklı dönemlerde kadınların neler yaşadığını tiyatroya aktarmak istemişler. Selmin Zeki Hanım’ın öyküsü de böyle ortaya çıkmış. Oyun sonrası görüştüğümüz Kemal Aydoğan’dan kadınların gözünden tarihin nasıl yaşandığına ilişkin farklı oyunların da sahneleneceğini öğrendik. Esra Yıldırım’la da otobiyografilere olan ilgisini ve Selmin Zeki Hanım’ın ortaya çıkış öyküsünü konuştuk.

Esra Yıldırım

>> Otobiyografilere olan merakınız yolunuzun gerontolojinin (yaşlılık bilimi) kurucularından James Birren ile kesişmesini sağlamış. Onun tarafından geliştirilen Guided Autobiography (Rehberli Otobiyografi) eğitimini Türkiye’de alan ilk kişisiniz. Nedir rehberli otobiyografi?

Otobiyografi meselesinin çok üstüne düşünce çevremdeki arkadaşlarıma otobiyografi yazalım, birlikte okuyalım demiştim. Beş tema belirlemiştik. Herkes o tema dahilinde bir şeyler yazıyordu ve birbirimize okuyorduk. Amerika’da gerontolojinin kurucularından James Birren böyle bir teknik bulmuş. Ben bunu rehberli otobiyografi diye Türkçeleştirdim. Belirli temalar dahilinde hayatımızdaki dönüm noktalarını ele alıyoruz. ‘Sosyal sınıfım ve ben’, ‘ailem ve ben’, ‘cinsel kimliğim ve ben’, ‘bedenim-sağlığım ve ben’ ya da ‘hayatımın anlamı ve ben’. Bunların hepsi ayrı birer tema. Belirli sorular var. Katılımcılara bu soruları veriyorsunuz. Sorguya çekiliyormuş gibi değil, o tema dahilinde otobiyografik bir metin hazırlıyorlar. Herkes metnini yazıyor, bir araya geldiğimizde de herkes birbirini dinliyor. Hem yazma hem okuma hem de dinleme egzersizi. Başkalarının hikâyesini de dinliyorsunuz. Moda Sahnesi’nden Kemal Aydoğan da bu atölyelerden birine katılmıştı. Kendisiyle modernleşme hikâyesini oyunlarla anlatmak mümkün olur mu diye konuşmuştuk. Selmin Zeki Hanım da böyle ortaya çıktı.

>> Sahnede son dönemde var olmayı başaran kadınların hikâyelerini izliyoruz. Sizse Selmin Zeki ile farklı bir şey yapıyorsunuz. O dönem yaşamış bir kadının naifliğini, çaresizliğini ve yaşadığı dünyaya nasıl baktığını ortaya koyuyorsunuz. 

Oyunda şöyle bir cümle var: Bugün hayatı, varlıkları arasından gördüğüm erkeklerin hepsinden mahrum kaldım. Bu kendini feminist addeden kadınlar için ataerkinin ne olduğunu tanımlayan, rahatsız edici bir cümle. Bu sayede oyunu bir karşılaşma alanına dönüştürmeyi hedefliyorum.

>> Feminist yazarlardan tepki almaktan korktunuz mu?

Bu oyun feminist bir propaganda değil ama zaten feminist söylemin dışına düşen bir oyun da değil. Fakat ben erkeklik çalışmaları alanında araştırma yapan bir kadınım ve doğrusunu söylemek gerekirse erkek seyircilerin ne düşündüğünü “akademik anlamda” daha çok merak ediyorum. Zira karakter şunu soruyor, peki öyle olsun, bir erkek olarak senin varlığın benim varlığımın sürdürülmesi için bu kadar gerekli olsun. Senin varlığın benim varlığıma bu kadar içkin olsun. Peki sen bu içkinlikle ne yapacaksın?

>> Halide Edib’in de yaşamı böyledir. İlk eşi başka bir kadınla evlenmek istemiş. Halide Edib bu istek karşısında eşinden boşanmıştır. 

Tabi Halide Edib’den esinlendim. Oyundaki pek çok olay biyografilerden aldığım, bazen esinlendiğim şeyler.

>> Oyunun sonunda Osmanlı tarihi üzerine çalışan Nazan Maksudyan’ın bir makalesinde geçen kadın intiharlarına ilişkin bilgiye yer veriyorsunuz. 

Özellikle 20’li yılların sonuna doğru kadın intiharları artıyor. Max Bonnafous’un araştırmasına başvuruluyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından kadın intiharları masası kurulacağı söyleniyor. İntiharlar sosyolojik bir olgu olarak tanınıyor. Daha çok batılı yaşam pratiklerine açık olan yerlerde, Kadıköy gibi, intihar vakaları görülüyor. Muhafazakâr yaşamın içinde çıkan batılılaşmaya çalışan kadınlar intihar ediyor. Oyunda geçen Selmin Zeki de onlardan biri.