Canan Tolon’un “Havadan Sudan” adlı sergisiyle ziyaretçileriyle buluşuyor. Sanatçı Tolon kutuplaşmanın derinleştiği bir ortamda önemsiz şeyler konuşarak bir otosansür süreci yaşadığımıza işaret ediyor.

'Havadan sudan' konuşan resimler
Canan Tolon (Fotoğraflar: BirGün)

Deniz Burak BAYRAK

“Son derece endişe verici iklim krizi de dâhil olmak üzere bugünlerde endişelenecek pek çok şey varken “havadan sudan” konuşmaların o kadar da masumane, saçma ve boş sözler olmadığını görebiliyoruz” diyor ressam ve enstalasyon sanatçısı Canan Tolon. Bu cümle sanatçının geçtiğimiz günlerde Dirimart Dolapdere’de açtığı “Havadan Sudan” adlı sergisinin de kavramsal çerçevesini bize veriyor.

Tolon’un sergilerinin isimleri oldukça eğlenceli. İyi bir sanat üreticisi olmasının yanında da tam bir söz cambazı. Sözü eğip bükmeyi seven sanatçının daha önceki sergilerinden birinin adı da “Tıkırında Her Şey” idi. Havadan Sudan ise Türkçenin söylemlerinden biri olmasının yanında son sergisindeki üretim sürecine de işaret edişiyle katmanlı ve çok anlamlı bir seçkiyle karşılaştığımızı imliyor.

Canan Tolon’un sergisi 24 Aralık’a kadar görülebilir.

OTOSANSÜR UYGULUYORUZ

Konuşulması, tartışılması gerekenleri belki korkudan ve güvenli alanımızda kalma güdümüzden ötürü konuşmuyoruz. Bu otosansür de yüzeysel, “havadan sudan” konuşmalar yaptığımız ama iletişimsizliğe de vurgu yapan bir çıkmaza dönüşüyor. Canan Tolon bunu bizi güldüren bir anekdot ile anlatıyor: “Otuz iki katlı bir apartmanda oturuyorum. Eve çıkmak uzun zaman alıyor. Asansörde karşılaştığım komşularımla kime oy verdiğini konuşmuyoruz. Konular önemsiz, tartışmaya gerek görmediğimiz, havadan sudan dediğimiz şeylerden ibaret. Bu bir noktada kendimizi güvenceye alma duygusunun sonucu oluşan bir kısıtlama mekanizması.”

KUTUPLAŞMA VE BERABERLİK

Ama ‘havadan sudan’ deyiminin başka bir anlamı daha var. “Nedir?” diye soracak olursanız; Tolon işlerinde pigment ve pastan yararlanıyor. Yanlış yazdığımızı düşünmeyin; evet, pas. Sanatçı üretim sürecinde kullandığı metal ve sac levhaları boyadığı tuvallerinin üzerine yerleştirip suya bırakıyor. Havanın ve suyun etkisiyle malzeme doğal bir oksidasyon sürecine giriyor. Metallerin ne kadar süre beklediğini soruyoruz. Bunun standart bir süresi yok. Metal bir gün geç ya da erken alındığında yani sürece göre pasın oluşumu ertesinde bıraktığı ton değişiyor. Bu da sanatçı için tamamen bir sürpriz üretime dönüşüyor. Ortaya çıkanlar şüphesiz ki bir görsel şölen. Bu heyecanın albenisiyle yapılan on sekiz tuvalin çoğunluğu oldukça büyük ölçekli, diptik ve triptik formunda. Küçük resimler de var.

Hava ve su olur da doğal ve ekolojik referanslar olmaz mı? Canan Tolon 90’lardan bu yana iklim krizi, hava kirliliği odaklı işler yapıyor. Bu kadar ciddi bir meseleyi “dişe dokunur bir meseleden bahsetmemek” anlamına gelen ironik bir isimle ortaya koyan sanatçı kutuplaşmanın derinleştiği bir ortamda beraberliğin önemini getiriyor akıllara. Tuvallerinde istediği renk ve doku oluşunca onları sudan çıkarıp paslanmayı durdurması ise doğaya müdahale konusuna bir gönderme. Nem, sıcaklık gibi iklim elemanlarının sürekli değişkenlik göstermesi de resimlerin yinelenmesini engelliyor; her resim tek ve orijinal.

Canan Tolon’un çevresel meselelerdeki duyarlılığı ve şansa olan inancıyla oluşturduğu soyut kompozisyonlarını görmek için son tarih 24 Aralık. Sergi, aynı zamanda yaşamsal konuları tekrar konuşmak için bir davet.