Oyuncu Berkay Ateş, ‘Uykusuz Bir Rüya, Salim’ isimli yeni oyunuyla seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Ateş “Kötülükle mücadele her zaman zor oldu. Hayal ettiğimiz dünya için çaresiz değiliz” diyor.

Hayal ettiğimiz dünya mümkün
Fotoğraf: Tiyatro D22

Sarya TOPRAK

Beyazperdeden tiyatro sahnesine, dijital platformlardan televizyona birçok alanda başarılı performansıyla seyirciyle buluşan oyuncu Berkay Ateş yarın 20.30’da Alan Kadıköy’de yeni oyunu ‘Uykusuz Bir Rüya, Salim’ oyunuyla seyirciyle buluşacak.

Ortaokul yıllarından beri oyunculuk yapan Ateş. Karanlık Gece, Magarsus yapımlarındaki rolleri ile de dikkat çekmişti. Hakikat Elbet Bir Gün oyunu ile seyirciyle buluşmaya devam eden Ateş, metnini yazdığı tek kişilik bir oyun Uykusuz Bir Rüya, Salim ile tiyatroseverlerin karşısına çıkacak.

Tüm oyunlarını topladığı ‘Sessizliği Vurun’ kitabı ile yakında okurlarla buluşacağının müjdesini veren Ateş, “Baskılara alışmamak, umutsuzluğa kapılmamak mühim” diyor. Ateş ile yeni oyununu ve projelerini konuştuk.

Hem yazıp hem oynadığınız Uykusuz Bir Rüya, Salim oyununun 4 Ocak’taki prömiyerini tiyatroseverler heyecanla bekliyor. Hazırlık sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Uykusuz Bir Rüya, Salim, bir iki yıldır aklımda dönen bir hikâyeydi. Yazmaya başlayıp ara ara durduğum dönemler oldu. Hakikat, Elbet Bir Gün oyunumdan sonra tiyatro metni yazmamıştım. Roman olarak başlamıştım bu hikâyeye ancak sonra tek kişilik bir oyun olmasına karar verip sonbaharda bitirdim. Provalar sürecinde de yönetmenimiz Yiğit Sertdemir ile metinde değişiklikler, kısaltmalar yapıp son halini verdik.

Uykusuz Bir Rüya, Salim’de izleyiciyi ne bekliyor? Ne söylemek istersiniz?

Salim, ailesi tarafından Adana’dan İstanbul’a amcasının kebapçı dükkânında çalışmaya gönderilen biri. Herkes gibi biri. Ancak şahit oldukları ile geri dönülemez bir yola giriyor. Her şeyi unutmaya alıştığımız, alıştırıldığımız bir dönemde ‘her şeyi unuttuğumu biliyorum ancak hatırladıklarım da az değil’ diyerek bütün her şeyi ortaya koyuyor. Bunu birçok anıyı yaşayarak, zamanda geriye giderek yapıyor. Bu yüzden de soruyoruz aslında. Bütün bu başımıza gelenlere ‘kader’ deyip geçebilir miyiz? 

Genç yaşlardan beri oyunculuk yapıyorsunuz. Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı? Bu noktaya gelene kadarki deneyimlerinizi nasıl özetleyebilirsiniz?

Ortaokul yıllarında bir heves ile başlayıp, fen fakültesinde daha ciddileştiğim tiyatro serüveni, konservatuvara girmemle birlikte mesleki bir hâl aldı. Daha sonrasında ise kurmuş olduğumuz ‘Tiyatro D22’ sayesinde on yıldır, hem çağdaş metinleri, hem klasik metinleri seyircimizle buluşturmaya devam ediyoruz. Hayatımı, oyunculuk sayesinde insanı anlamak, insana dokunmakla geçiriyorum. Sorularımın arttığı, cevaplardan daha az korktuğum, meraktan vazgeçmediğim bir süreç yaşıyorum. Umarım böyle devam eder.

BU VERGİLERLE TİYATRO ZOR

Aynı zamanda Tiyatro D22’nin ortaklarından birisiniz. Tiyatro kurma fikri nasıl ortaya çıkmıştı?

Konservatuvarın son senesinde karar vermiştik tiyatro kurmaya. Sonra süreç hızlandı ve büyüdü; bir mekân açtık. Yıllar sonra fahiş fiyatlardan dolayı mekânı kapatmak zorunda kaldık ve o günden beri de gezici tiyatro olarak devam ediyoruz. Bu vergilerle bir tiyatronun hayatta kalması çok zor. Her defasında dile getireceğiz, mecburuz. Ayrıca sponsorların desteğini de bulamadık bu oyunda. Onların kriterleri nedir onu da anlayamadım. Ancak bir şekilde inatla tiyatro yapmayı sürdürüyoruz. 

Sanatçılara yönelik baskı her geçen gün artarken bu koşullarda sanat üretiyorsunuz. Buna dair ne söylemek istersiniz?

Yani artık yaşanan baskılar ya da korku atmosferi sadece sanatçılar için değil, birçok kesimden insan için aynı zorluğu yaratıyor. Sesi söz olmaktan çıkarmak demek bu. Bu yüzden de alışmamak, umutsuzluğa kapılmamak mühim. 

‘Uykusuz Bir Rüya, Salim’ yazdığım beşinci oyun. Tiyatroya başladığım ilk gün de bunları konuşuyorduk, bugün de. Ancak özgür ve eşit olma mücadelesine devam ediyoruz. 

Bütün oyunlarımın yer aldığı kitabım yakında Everest yayınlarından çıkıyor. İsmi; Sessizliği Vurun. Belki de tam da böyle bir şey bizim mücadelemiz. 

Karanlık Gece bugünkü topluma nasıl bir mesaj veriyor sizce?

Birlikte durabilmek, ses çıkarabilmek, vicdanını hatırlamak. Belki de bütün bunlar bir araya gelince bana ‘umut’ veriyor. Kötülükle mücadele her zaman zor oldu. Kolay bir mücadele alanı olmadı hiçbir zaman. Biz yorgunuz sadece. Ayrıca hayal ettiğimiz bir dünya için çaresizmişiz gibi yaratılan bir hal var. Bazen dışına çıkıp bakabilmek gerekli. Bu yüzden bu hikâyeler, bu filmler, oyunlar direncimizi de hatırlatmak için de kıymetli.