RTE, geçenlerde “Maalesef gençlerimiz, kızlarımız da erkeklerimiz de evlenmiyor. Çoğu 30’u aşkın evleniyor yahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya?” demiş. Türkçeyle arasının iyi olmadığını bildiğim için ifade bozukluklarını geçiyorum. Zira hitabeti “MasKomYah (Mason-Komünist-Yahudi)” adlı tiyatroya benzer o absürt oyunda haybeden üfürmek zanneden bir vasat vaizin dili iyi kullanması beklenemez (siyasal İslamcılığın bütün müktesebatı o zırvalık şaheseri oyunda ifşa edilen zifir cehalet-ilkellikten ibarettir, bir satır bile fazlası değil). Bu konuşma üzerine, daha önce “Kimsenin takmadığı önemli adam” başlığı ile yayınlanan aşağıdaki yazıyı tekrar yayınlamak farz oldu:

İlk karşılaştığımda, tren istasyonunun önündeki üst geçitte Hong Kong (HK) halkına evlilik kurumu ve boşanmalar üzerine nutuk çekiyordu. “Kadınlar iş hayatına katıldıkları için aile birliği bozulmuş ve boşanmalar artmıştı. İş hayatında erkeklerle yarışan-yarıştırılan kadınlar artık çocuk doğurma, çocuk bakma, deniz ürünleri pişirme görevlerinden uzaklaşmıştı. Otuz yaşını geçmiş ama çalıştığı için evlenmek istemeyen çok sayıda kadın vardı. Erkekler evlenecek kadın bulabilmek için Çin’e hatta Vietnam’a gidiyorlardı…” Sonraki beş yıl boyunca, gıda sorunundan bina yüksekliğine kadar birçok konuda nutuk attığına tanık oldum. Sadece çok az insanın düşünebileceği önemli konulardaki görüşlerini ahaliye sebil niyetine sunmaktan veya kuşyemi gibi serpiştirmekten büyük gurur duyuyor ve böylece önemli biri olduğuna dair inancı daha da pekişiyordu.

Konuşmasını büyük bir ciddiyetle sürdürüyor, bir nevi ilahi kudret yüklü olduğuna ve her işiteni büyülediğine inandığı o akortsuz sesini duydukça adeta aşka geliyor ve coşuyordu. Aslında, daha çok hiddetli bir ses tonu, dilin canına okuduğu yanlış vurguları ve bozuk cümleleriyle sağa sola zart-zurt ediyordu. Sözlerinde mantıksal tutarlılık aramak boşunaydı. Çoğu zaman birbiriyle çelişen kalın kalın cümlelerle büyük laflar ettiğine inanıyordu. Oysa çoğunlukla ya basmakalıp konuşuyor veya düpedüz saçmalıyordu. Bir defasında “HK Genel Yöneticiliği seçimlerinde aday olmalısınız” demiştim. Hoşuna gitmiş olmalı ki beni selamlamıştı.

Cehaletinin farkında olmayan her “gerçek cahil” gibi kibirliydi ve öğrenmeyle tabii ki hiç işi yoktu. Haliyle, o kibir yüklü cehaletine layık bulduğu şey öğretmek ve bir türlü gerçekleri göremeyen kalın kafalı ahaliye ayar vermekti. Arada bir de olsa bir şey soran olduğunda, her tarafından akan o kibir yüklü kaba sabalıkla ya paylayıp susturmaya çalışıyordu ya da “Anlatıyorum, biraz dinle öğren” diye ayar veriyordu.

“Şemsiye Devrimi Hareketi” günlerinde (26 Eylül 2014’te başladı) protestoların yükseldiği günlerden birinde o da konuya dâhil oldu; ama yanlış yerden.

Kendi daimi miting meydanında “Şemsiye Hareketi”nin Çin’in kışkırtması ve hareket liderlerinin de “Emperyalist Çin’in ajanları” olduğunu söyledi.

Saçmalamanın bu kadarı o sakin ve saygılı HK’luları bile çileden çıkardı. Tartaklandı ve hakarete uğradı. Düştüğü yerde öylece bıraktılar.

Toparlanmasına yardım eden kimse çıkmadı. “Bana bunu nasıl yapabildiler” diye soran o korku dolu yüzü halen gözlerimin önünde…

Değersiz bulunmak, değersizliğiyle yüzleştirilmek kendini üstün ve dokunulmaz zanneden her kibir abidesinin ölesiye korktuğu şeydir. Sonunda korktuğu başına geldi. O “önemli adamı” itip kaktılar ve hakaret ettiler; yani değersizleştirdiler, değersizlik duygularıyla yüzleştirdiler.

Bir daha nutuk çektiğini görmedim. Kendisine HK halkını aydınlatma, yol gösterme vazifesi ihdas etmiş “özel yaratılmışlardan” olan bu zat HK’lulara büyük bir ceza kesti ve onları irşat etmekten vazgeçti. Ahaliyi kaderine terk etti… HK halkını bilmem ama ben yokluğunu hissettim. Memlekette bu zatla aşağı yukarı aynı frekanstan konuşanları izlemediğim için o “eksikliği” bu “önemli adam”ın vaazlarıyla gideriyordum. Yine de, onun yokluğunu telafi etmek için memlekettekileri dinleme zulmüne katlanmadım. Yani o kadar da değil…

Geçenlerde gözüme çarpan bir haber “Kimsenin takmadığı ‘önemli adam’ artık yok” diyordu. Gazetenin haber görseli tam da onun tutarsız aklını yansıtıyordu: Bir konuşmasında “Bir gün bile ter dökerek para kazanmamış asalak dilenciler, sülükler” diye sataştığı rahiplerden biri cenazesi yakılırken başında dua ediyordu…

Benim HK Genel Yöneticisi adayımdı. Beklenmedik bir kayıp oldu. Acım büyük.

cukurda-defineci-avi-540867-1.