Hem dizi hem film: Haftanın önerisi ve dikkat çekeni
Killers of the Flower Moon, Martin Scorsese (Vizyon) (Fotoğraf: IMDb)

Hazırlayan: Murat TIRPAN

HAFTANIN ÖNERİSİ

Martin Scorsese’nin son eseri “Killers of the Flower Moon,” 1920’lerin Oklahoma’sına etkileyici bir kapı açıyor. Osage Nation, ABD’nin orta-batı bölgesinde yaşayan bir Kızılderili kabilesi. Kabile, 19. yüzyılda Amerikan hükümeti tarafından yerlerinden edilmişti. Kabile üyeleri, 1920’lerde yaşanan ve “Osage Indian Murder” olarak bilinen bir dizi cinayete kurban gitmişti. Martin Scorsese’nin “Killers of the Flower Moon” adlı filmi işte bu tarihi olayları ve Osage Nation’ın yaşadığı trajediyi konu alıyor.

DiCaprio, Ernest Burkhart olarak, zengin bir Osage kadını olan Mollie ile evlenmeyi planlayan savaş gazisini canlandırıyor. Ama Mollie, oynadığı Lily Gladstone ile, bu beyaz erkeklerin asıl niyetini çoktan çözmüş durumda. Robert De Niro ise William ‘King’ Hale rolünde, ikiyüzlü bir ‘kurtarıcı’ olarak karşımıza çıkıyor. Hale, sözde yardımsever bir yüzü arkasına saklanarak, Osage halkını sömürüyor.

Film elbette sadece DiCaprio ve De Niro’nun uyumu bile izlemeye değer. Ama işin içine Lily Gladstone’ın güçlü performansı ve en önemlisi Scorsese’nin ustalığı da katılınca, film tam anlamıyla bir başyapıt oluyor.

Osage halkının yaşadığı acıları ve Amerika’nın tarihsel suçlarını unutmamanız için Scorsese, geçmişi bugünle bağlıyor. Yani evet, film bir tarih dersi; ama öğretmeniniz Scorsese. Sonuç? Sinemanın devlerinden birinin elinden çıkan, unutulmaz bir epik drama.

Film, sadece tarihi bir dönemi değil, aynı zamanda güncel toplumsal ve kültürel sorunları da ele alıyor. DiCaprio’nun bir kitaptan okuduğu gibi, “Bu resimde kurtları görebiliyor musunuz?” Eğer göremiyorsanız, bu filmi izledikten sonra göreceksiniz. Çünkü Scorsese’nin kamerası, kurtları görmemiz için ormanın içine dalıyor. Peki, siz hazır mısınız?

HAFTANIN DİKKAT ÇEKENİ

Yaratılan, Çağan Irmak (Netflix)

Çağan Irmak, Türk televizyon ve sinema dünyasında, özellikle duygusal dokunuşları ve melodram tonlu hikâyeleri ile tanıdığımız bir isim. Ama bu hikâyelerinin yanında onu fantastik ve korku türüne yakınlığını da geçmişte yaptığı Uşak, Kabuslar Evi gibi birkaç işten biliyorduk.

Yeni Netflix mini-dizisi “Yaratılan” ile Irmak, yeniden yaratıcılığının sınırlarını zorluyor ve bize, Mary Shelley’nin klasik gotik romanı Frankenstein’ın geç Osmanlı döneminde geçen bir yorumlamasını sunuyor. Sekiz bölümlük bir dizi olarak tasarlanmış olan “Yaratılan”da Irmak seyircilerine özgün bir format, platform ve janr deneyimi yaşatmayı hedefliyor.

Frankenstein’ın hikâyesinin Osmanlı dönemi Türkiye’sine uyarlanması aslında toplumsal bağlama ilginç bir bakış açısı sunmaya aday verimli bir seçim. Orijinal hikâyede yaratıcının yarattığıyla ne yapacağını bilememesinin Fransız Devrimi’nin haline benzemesi gibi burada da ölen Osmanlı’nın yaşatılmasına yapılabilen bir alegori diziyi daha güçlü kılıyor. Ve elbette bu, diziyi hem yerel hem de global bir izleyici kitlesi için cazip kılıyor.

Bir doktorun yaşam verdiği yaratığıyla olan ilişkisini ve yaratığın toplumdaki ruh halini mesele eden dizinin izlediğim ilk üç bölümü sanat yönetimi, temposu, efektleri ve kuşkusuz oyunculuklarıyla gayet izlenesi. Devamını merakla beklerken sizlere de öneriyorum.