Bilim ve bilim yayıncılığı uzun süredir yanlış bilginin nasıl bertaraf edilebileceği konusunu tartışıyor ancak pandemi süreci bize bu soruların çok daha yakıcı ve elzem olduğunu göstermiş durumda.

Her bilimsel makale bilimsel midir?

Üretilen bilimsel bilginin paylaşılmasının en önemli yollarından biri bilimsel makalelerdir. Çalışmaların, konularında özelleşmiş dergilerde yayımlanması, kamuoyuyla paylaşılması, bağımsız uzmanlarca değerlendirilmesi önemli. Elbette, makalelerin yayınlanma metotları ve dergilerin işleyişi ile ilgili burada değinmeyeceğimiz eleştiriler de mevcut.

Bu sıkıntıları aşmak ve bilimsel bilgiye engelsiz ulaşabilmek için açık erişim modelleri de yavaş yavaş yaşama geçiyor. Birçok alanda, özellikle fizik ve matematik alanında, makaleler çoğunlukla açık veri tabanlarına yükleniyor ve alandaki diğer uzmanlar tarafından değerlendirmeye açılıyor. Bu veri tabanları arşiv olarak adlandırılıyor ve çoğunlukla makaleler yayımlanmadan önce bu alanda paylaşılıyor. Yayın öncesi bilgiyi kamuoyuyla paylaşma pratiği veri Şeffaflığı ve kontrol edilebilirlik açısından bir avantaj sunmakta. Ancak bu tarz yayımlama süreci hala tüm makalelerin küçük bir kısmını kapsıyor.


MAKALELER YAYIMLANIRKEN HATALAR GÖZDEN KAÇABİLİYOR

Doğa bilimleri ve tıp alanındaki en geniş kataloglama sitelerinden biri olan PubMed’e 2020 yılında 1.1 milyon makale girişi yapılmış. Arşiv veri tabanları olan bioRxiv ve medRxiv sitelerinde 32.000 ve 11.000 yayın öncesi makale (pre-print) bulunmakta. Pre-printler özellikle pandemi sürecinde gittikçe artan bir uygulama alanına sahip. PubMed’de yaklaşık 65.000 Covid makalesi bulunmakta. medRxiv’da 7143, bioRxiv’da 1929 Covid makalesi paylaşılmış. Bu, hem bilimsel bilginin hızlı ve açık bir şekilde paylaşılmasını olumlu etkileyen hem de bilimsel değerlendirme kriterlerine uymayan bilgilerin paylaşılmasını kolaylaştırması açısından olumsuz bir etkiye sahip olan bir süreç. Bilimsel yayınlama sürecinde, hakemlerin değerlendirmesinden geçen yayınlar birçok kritere göre değerlendiriliyor. Konusunda uzman kişiler bir makalenin deneysel alt yapısına, güvenilirliğine, istatistiksel doğruluğuna, yorumların yerinde olup olmadığına ve genel olarak alan içindeki özgün değerine dair yorumları editörlerle paylaşıyorlar. Fakat elbette her alanda olduğu gibi bilimsel makalelerin yayımlanması sürecinde de makaleler yayımlanırken hatalı durumlar gözden kaçabiliyor. Bu nedenle birçok makale yayımlandıktan sonra bağımsız uzmanlarca değerlendirildiklerinde hataları fark ediliyor ve yayınlar geri çekilmek zorunda kalıyor. Uluslararası konsensüs olarak düşünebileceğimiz COPE, ALLEA, ESF gibi inisiyatifler hangi makalelerin hangi koşullarda geri çekilmesi gerektiğini ana hatlarıyla ortaya koymakta. Örneğin makaledeki sonuçlar gerçek değilse ve orijinal verilere ulaşılamıyorsa, araştırmada ya da yazının içinde intihal yapılmışsa ya da etik dışı başka herhangi bir metodoloji kullanmışsa makaleler geri Çekilebiliyor. Yaşam bilimleri ve tıp alanında yılda ortalama 500 makale geri çekiliyor. Özellikle pandemi ile ilgili makalelerin bazılarının da geri çekildiğini görüyoruz. Şu ana kadar 33 pandemi ile ilişkili makale geri çekilmiş durumda. Bu makalelerin içinde Şubat’ta yayımlanan, virüsün genetik yapısının insan ile değiştirdiğine yönelik bir pre-print kısa bir süre içinde geri çekilmişti. Çok tartışılan sıtma ilacı hidroksiklorokinin Covid hastalarında etkili olduğuna dair ilk çıkan makalede kısa bir süre sonra geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bunun yanında yakın zamanda önemli tıp dergilerinde Lancet dergisinde yayımlanan yine sıtma ilacı ile ilgili bir çalışma, bu ilacın hastalığı daha kötü hale getirdiği yönünde bir iddia ortaya atmıştı. Fakat daha sonra, birçok bilim insanının makalede kullanan verilerin elde ediliş yöntemleri ve gerçekliği ne sorguladığı için makale geri çekilmişti. Aynı yazarların başka bir dergide yayınladıkları makale de benzeri sebeplerle yine geri çekilmişti. Makalelerin geri çekilmesi konusu, sonuç fikri açısından bağımsız olarak verilerin işlenmesi ve elde edilme metoduyla ilgili olabiliyor. Özellikle sıtma ilacı konusunda iki ayrı görüşü savunan iki makalenin de geri çekilmiş olması geri çekilen makalelerin metodolojik sorunlarıyla ilgili. Geri çekilen makalelerin bilimsel içeriği ve konusuna dair farklı ve başka araştırmalar yapıldıkça doğru bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor. Örneğin hidroksiklorokin konusunda yapılan başka araştırmalar COVID hastalarında bu ilacın etkisiz olduğunu göstermişti.

BİLİMSEL BİLGİNİN DOĞRULUĞU NASIL GARANTİ EDİLEBİLİR? i

Çok hızlı bilgi akışını yaşandığı bir dönemde, yayınlanan bilimsel bilgilerin doğruluğunu nasıl garanti edebilir sorusu herkesin sorusu. Garanti etmek mümkün olmasa da yayımcılar ve bilim insanları bu konudaki standartları yükseltme çabalarına devam ediyor. Lancet’te geri çekilen sıtma ilacı makalesinden sonra dergi, makale değerlendirme kriterlerini değiştirme kararı aldı. Artık tüm yazarlar, o makalenin tüm verilerine ulaşmış olduklarını ve tüm verilerin doğruluğunu ve gerçekliğini onaylıyor olduklarını belirten bir metin imzalamak zorundalar. Hakemler de ham verilerin detaylarına ulaşabilme yetkisine sahip olacaklar. Başka dergiler de editoryal süreçlerini daha sıkı hale getirme çabasında. Etki değerleri yüksek ve alanda kabul gören ana bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin çok daha sıkı kontrol edilmesi şart. Örneğin pandemi durumunda tıp dergilerinde yayınlanan makaleler büyük etkiye sahip oluyorlar. Her bilimsel makalenin doğru olmayabileceğini ancak bilimsel tartışma alanının ve uzman görüşünün dışındaki bilgilerin neredeyse hepsini yanlış olabileceği riskini göz ününde bulundurmak gerek. Bilimsel olduğu söylenen argümanlar maalesef çoğunlukla yanlış çıkmakta. Pandemi sürecinde, özellikle aşı konusunda hem Türkiye’de hem de dünyanın bir çok bölgesinde boş vaatler ortaya koyan insanlar ve araştırmacılar var. Bilimsel bilginin geçerliliği, sadece kişilerin doğru olduğunu söylemesi ile değil, verilerin şeffaf paylaşımı ve bağımsız uzmanlarca değerlendirilmesi sonucu gerçekleşir. Bilim ve bilim yayıncılığı uzun süredir yanlış bilginin nasıl bertaraf edilebileceği konusunu tartışıyor ancak pandemi süreci bize bu soruların çok daha yakıcı ve elzem olduğunu göstermiş durumda. Kısacası bilimin, mükemmel olmasa da olabildiğince iyi ve doğru ve dürüst bir şekilde paylaşılması ve yayımlanması süreci öncelik haline gelmiş durumda. İlerleyen aylarda bu sürece dair daha etkili kontrol mekanizmaları gelişeceğinden şüphe duymuyoruz.