Yapay zekânın gelecekte yayıncılık sektörüne etkileri merak konusu. BirGün’e konuşan IPA Başkanı Karine Pansa, yapay zekânın yayıncılıktaki belirleyicisinin farklı ülkelerde devam eden telif davaları olduğunu söyledi.

Herkesin Dostoyevski olduğu bir dünya: Telif yapay zekâ tehdidi altında
Fotoğraf: Freepik

Sinem GÜNDEM

‘Herkesin Dostoyevski gibi yazabildiği bir dünyada kitap okumak nasıl olurdu?’ Bu soruyu IPA, (Uluslararası Yayıncılar Birliği) Başkanı Karine Pansa’ya sordum. Karine yaklaşık 30 yıldır yayıncılık sektöründe ve 40’ıncısı düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın konuğu idi. Türkiye’nin yayıncılık sektöründen yapay zekâya yazdırılan kitaplara kadar birçok şeyi konuştuk. Yapay zekâ yayıncılık sektörünü nasıl etkileyecek en merak edilen konulardan biri, sanırım bu sorunun yanıtını Karine’nin de dediği gibi zaman gösterecek. Ama bence herkesin ünlü yazarlar gibi yazabildiği bir dünya çok sıkıcı olurdu.

Karine Pansa

Türkiye’deki yayıncılık sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kitap fuarı benim için Türk kitap sektörüne açılan büyük bir pencere oldu. Bir kere fuar çok enerjikti ve bu kadar çok gencin fuarı ziyaret ettiğini görmek de ayrıca harika.

Türk yayıncılık sektörünü, uluslararası yayıncılık camiasının son derece etkin bir üyesi olan Türkiye Yayıncılar Birliği ile yaptığımız çalışmalar aracılığıyla tanıdık. Türkiye'deki yayıncılık sektörünün içeriği çok çeşitli, tek bir alanla sınırlı kalmıyor. Sadece edebiyat yok, akademik eserlerle de öne çıkıyor. Türk edebiyatı uluslararası üne sahip yazarlardan oluşan güçlü bir edebiyat geleneğinden geliyor.

TÜRKİYE GERİDE

Artık dijital yayıncılık da var, o alanda gözlemleriniz oldu mu?

Evet Türk kitap endüstrisi dijital çağa hemen uyum sağlamış görünüyor ama diğer ülkelerle mukayese ettiğimde biraz geride. Çünkü bunda devlet politikalarının ve düzenlemelerinin payı var. Ama gençlerin E-kitaplara ve çevrimiçi platformlara ilgisinin arttığını gözlemledim.  Türkiye önemli kitap fuarlarına ve edebiyat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Gördüğüm o ki, Türkiye'nin yayıncılık ortamı çok sesli ve değişik içeriklere sahip, bu nedenle de gelenekselle modern trendleri buluşturan dinamiklikte diyebilirim 

Kitap sektörünün krizde olduğu söyleniyor ama raflar hep yeni kitaplarla dolu, yazmak okumaktan daha büyük bir tutku sanırım özellikle Türkiye’de. Ne dersiniz?

Pazardaki gelişmeler sektörü farklı şekillerde etkilediği için yayıncılık kesinlikle inişler çıkışlar yaşıyor.  Ama sektör de gerçekten rekabetçi. Geniş bir kitap yelpazesinin arzı ile okuyuculardan gelen talep arasında sürekli bir itiş ve çekişin olduğu bir sektör. Yayıncılığın değeri de tam burada devreye giriyor. O da yazarların tutkusunu alıp tutkulu okuyuculara ulaştırmak.

Dijitalleşen dünya kitap dünyasını nasıl etkiler, hala basılı kâğıttan kitap okumayı dijitale tercih edenler çoğunlukta çünkü.

Basılı kâğıttan kitap okumak hâlâ çoğu okuyucu için tercih edilen bir format ama yayıncılar yeni dijital formatları ve bunları tercih eden okuyucularla buluşmayı başarıyor. E-kitaplar aynı zamanda kitapları görme bozukluğu veya engelli kişiler için daha erişilebilir hale getiriyor ve dolayısıyla daha fazla okuyucuya ulaşmanın harika bir yolu bence.

Sesli kitap ya da e-kitap yazarların telif haklarını olumsuz yönde etkiliyor mu yoksa kazanç kapıları mı artıyor?

Yayıncılar ve yazarlar arasındaki sözleşmeler, formata bağlı olarak farklı ücret düzeyleri olabilir tabi ama genel olarak konuşursak, sesli kitap ve e-kitap satışları fiziksel kitap satışlarının yerini almaz ve aslında sadece okunan kitaplara katkıda bulunur. Fiziki kitap satışlarıyla karşılaştırırsak eğer küçük bir miktar olsa da yazarlara ödenen ücreti artırıyor diyebiliriz.

Bazı yazarlar küresel boyutta başarı nasıl kazanıyor? Yayıncıları mı çok iyi çok mu yetenekliler yoksa sadece şans mı?

 Bunun cevabını biliyorsanız bana da söyleyin (gülüyor). Küresel başarıyı garanti edecek sihirli bir formül yok. Çok sayıda kurum tarafından görmezden gelinen ama sonunda büyük başarılara imza atan yazarların hikayelerini hepimiz duymuşuzdur. Başarılı kitaplarda yayıncıların şüphesiz bir rolü var ama küresel bir başarı öyküsü oluşturmak için pek çok şeyin bir araya gelmesi gerekiyor. Kesinlikle sadece kitabın kendisiyle bu başarı oluşmaz, faktörlerin birleşimiyle başarı gelir.

Kitaplar gelecekte de basılmayı sürdürecek mi sizce?

Bildiğimiz anlamda modern kitap 500 yıldır var ama hikayeler insan olmanın bir parçası. Yüzyıllardır bilgiyi bu şekilde paylaşıyoruz. Ve evet, kitapların farklı biçimlerde gelecekte de yayınlanmaya devam edeceğini düşünüyorum.

Yapay zekâ yazarları işinden edecek mi? Bunu kim nasıl denetim altına alacak? Ya da yapay zekâ denetim altına alınmalı mı?

Yapay zekâ bugünün önemli bir konusu. Yazarlar ve yayıncılar için de soru işareti diyebilirim. Aslında birçok yayıncı, dağıtımdan pazarlamaya işletmelerinin bazı bölümlerinde yapay zekayı zaten kullanıyor. Ama burada yayıncılar ve yazarlar için en önemli alan telif hakkı. Üretken yapay zekâ araçları, siparişe göre yeni yazılar oluşturabiliyor. Yapay zekanın arkasındaki şirketler, onları eğitmek ve geliştirmek için korsan telif hakkıyla korunan çalışmaları da kullandı. Yazma araçlarını eğitmek adına insanlığın ürettiği en iyi yazılardan bazılarını kullanmak istedikleri için onları suçlamıyorum. Ancak onların da çok iyi anladığı gibi, bu yazıların bir değeri var ve yapay zekâ operatörleri lisansları güvence altına almalı ve eğitim verileri konusunda şeffaf olmalı. Zaten farklı ülkelerde bu konuyla ilgili birtakım davalar var ve bu davalar yapay zekanın geleceğinin şekillenmesinde belirleyici olacak.

ZAMAN GÖSTERECEK

Herkesin Dostoyevski gibi kitap yazma olasılığı bu işin sürprizini kaçırmaz mı?

Aslında yayıncıların amacı da okuyucularını şaşırtacak yeni yazarlar bulmak. Geçmişe ait kitapların üzerine eğitilmiş araçlar yani yapay zekâ bu sürprizleri ortaya çıkarabilecek mi? Herkesin merak ettiği konu bu.  Nasıl olacağını zaman gösterecek.

Yapay zekâ nedeniyle hayal gücü yok mu olacak?

Bu soru da bir hikâyenin başlığı olabilir gibi görünüyor. Ne tür hikayeler okumak istediğimize toplum olarak biz karar veriyoruz. Yayıncılar olarak bizim bağlantımız yazarlarımızla; onların hayal gücü de doğası gereği insani yetenek. Okuyucuların bu insani bağlantıyı isteyeceği konusunda iyimserim diyebilirim.

Küresel anlamda okuryazarlık nasıl sürdürülebilir olur? Sizce yayıncılık sektörünü tehlike altında mı?

Okuryazarlık artık her zamankinden çok daha hayati bir önem taşıyor. O olmadan etrafımızdaki karmaşık dünyayı anlamayı nasıl umabiliriz? Bilgiye ulaşma ve bilgiyi paylaşmanın çeşitli yolları var ama yayıncıları ayrıştıran nokta, doğruluğu teyit edilmiş bilginin kaynağı olması, işte bu nedenle yayıncılar gelecekte de var olmalı.

Sevdiğiniz Türk yazarlar ve kitapları hangileri, kimler küresel yayıncılık dünyasına hitap edebilir ülkemizdeki yazarlar arasından?

Ne yazık ki Türkçe yetişkin kitapları okuma fırsatım olmadı. İşimin bir parçası da çocuk kitapları yayıncılığı. Bu açıdan bakarsak kitaplarınızın kalitesinden her zaman çok etkilendim. Ama okunacaklar listemde kesinlikle Elif Şafak ve “İstanbul Piçi” adlı kitabı var.