Ülkede son dönemde yaşanan konser yasaklarını değerlendiren müzik sektörü paydaşları bunun direkt yaşam tarzına müdahale olduğunu söylüyor. Yasaklara karşı herkesin birleşik mücadele vermesi gerektiği vurgulanıyor.

Herkesin ses çıkarması lazım!
Gericilerin hedef göstermesi nedeniyle 2023 yılında da birçok festival ve konser yasaklandı. (Fotoğraf: Nilüfer Fest)

Sercan MERİÇ

Toplumsal yaşantıyı dinsel kurallara göre şekillendirmek isteyen iktidarın yaşam biçimine yönelik müdahalesi bu yıl tam gaz sürdü.

Ülkede son aylarda art arda konser iptalleri ve yasakları geldi. Müzik sektörü paydaşları BirGün TV'ye yaptıkları değerlendirmelerde konser yasakları ile sadece kültür, müzik endüstrisine değil aslında toplumun yaşam tarzına bir müdahalenin olduğunu söylüyor.

Müzik emekçileri, "Bu nedenle sadece sanatçıların değil dinleyicinin de herkesin buna tepki göstermesi lazım" vurgusu yapıyor:

Hüseyin Turan (Müzisyen): Bizlerin örgütlenememesi, bizim ortalığı boş bırakmamız bu durumların oluşmasına sebebiyet veriyor. Metaforik bir şey söyleyeceğim. Burada aslında iktidarın ya da onlarla alakalı olan trol, tarikat, o, bu ne derseniz bir bağlantısı var. Böyle bir kültür hegemonyası oluşturulmaya çalışılıyor olabilir belki. Baştan söyleyeyim tabii ki başarılı olmayacaktır. Bizim  bir camiamız var. Herkes pragmatist bir şekilde bana dokunmayan yılan bin yaşasın hesabında düşünüyor. Oysaki onun da başına gelecek, ses çıkarmazsanız artarak gider bunu da biliyoruz. Söyleyecek bir şeyiniz varsa mutlaka söylersiniz. Biz de bu şeyle büyüdük, öyle geliştik. Bizim algılayış biçimimiz bu. Kaldı ki onun haricinde bir Anadolu kültürü var. Bu kültürün içinde bir Alevi-Bektaşi kültürüyle büyüyen insan olarak ben hiçbir şekilde biat kültürünü benimsedim, isyan kültürüyle büyüdüm. Öyle geliştirmişim kendimi. Aklımı, bilincimi böyle yönlendirerek bu şekilde var olmayı biliyorum. Bunun karşısında bir tehlike görecek olursam da sesimi daha çok çıkarırım.

Serkan Fidan (Organizatör): Genel olarak yanlış bir okuma var burada. Bu sorun sadece bizim kültür endüstrisine ya da müzik endüstrisine indirgenen bir sorunmuş gibi gözüküyor ama müzik sektörü sorunu değil. Bu aslında genel olarak insanların yaşam tarzına müdahale. Kendi içerisinde bu kısıtlamalar olduğunda birlik olup ses çıkaramıyor. Mücadele edemiyor, bu çok büyük bir problem. Gökçe’nin, Mabel Matiz’in, Melek Mosso’nun konserinin iptal olması tek bir kişinin problemi değil. Dinleyicinin de problemi. Ben Melek Mosso’yu dinleyen biri olarak bu özgürlük benim elimden alınıyor. Niye? Melek Mosso kadınlarla ilgili olarak ‘Tek başımıza ayakta duracağız’ dediği için. Dolayısıyla burada müthiş yalnız bırakılıyor. Hem dinleyiciler hem de müzik sektörü yalnız bırakıyor. Ben de sen de herhangi biri de sosyal medyada yazdığın bir şeyi düşünüyorsun. Suç unsuru içeriyor mu diye ya da bir ‘bence’ ekleyeyim de sorun olmasın. Bize gram gram aşıladılar oto sansürü. Oto sansür hepimizde var, sanatçılarda da var.

Haluk Kalafat (Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu): Genel anlamda kültürel hegemonya meselesi. Erdoğan birkaç kere söyledi bunu ‘Biz kültürel hegemonyamızı kuramadık’ evet niyetleri bu. Bu ülkede rejimin bir 180 derece değiştirilme çabası. Bu ülkedeki yaşam tarzını tamamen başka bir yola çekmeye çalışıyorlar, beceremiyorlar. Bu yüzden var olan hayatı baskılamaya çalışıyorlar. Böylece yerine yenisini kurabileceklerini düşünüyorlar.

Merve Eryürek (Müzik Platformu Kurucusu): 2023 Mayıs seçimlerinden sonra müzik sektörü daha sert bir biçimde yaşıyor bunu. Önceki kısıtlamalar ya da yasaklar görülen taraf üzerine söyleniyordu; güvenlik sebebiyle, terör ihbarı aldık gibi sebeplerle. Ama seçin sonrası aleni bir şekilde belediye başkanlarının tweet atmasına kadar bir kadın şarkıcının kıyafetinden bir kadının söyleminden, LGBT üyesi olması ya da LGBT desteklemesi sebebiyle ya da seçim zamanı kalp işareti yapması konserin iptal olmasına sebep oldu. Seçim öncesi muhalif bir sanatçının yapacağı bir konserdeki o kalabalığı önlemek için bile o konserler iptal oldu. Birinin konseri iptal olduğu vakit yerine biri bulunuyor. Yani hiç kimse ‘Onun konseri çok saçma bir sebepten iptal oldu, yarın öbür gün de benim başıma gelecek’ demiyor. Seçim öncesinden bu zamana gerekçeler açık açık gösterilerek biz bu faşizan durumu yaşıyoruz. Biz en son isim vereyim şarkıcı Gökçe’nin konseri iptal olduğunda belediye başkanının attığı tweet hâlâ duruyor. ‘Kendi bizzat yaptığım araştırmaya göre bu şarkıcı burada sahne alamaz hatta bu ilçeye bile giremez’ diyor. Böyle diyebilecek kadar hedef gösteren, yetki alanıyla alakası olmayan böyle tweetlerin atılıyor olması müthiş tehlikeli. Ödül töreninde Mabel Matiz’in ve Melek Mosso’nun yaptığı konuşmalardan sonra olan konser iptalleri de durumu apaçık gösteriyor. Biz müzik sektörü şunun hayal kırıklığını yaşadı bence; bu yasaklar ve iptaller de aslında bir seçim propagandası. İptal edenlerin hayat görüşlerini empoze etmekten vazgeçmesi gerek.

Hilal Solmaz (Gazeteci): Bunun için sektörün bütün bileşenlerinin bir araya gelmesi lazım. Çünkü eğer bir araya gelip bunun için çözüm bulmazlarsa kulüplerle sınırlı olacak sanatçıların şarkı söylemesi. Oysaki biz eskiden bütün konserlere giderdik. Kitlesel bir sessizlik içerisindeyiz. Sen bir yanlış yapıyorsun. Sen bana haksızlık yapıyorsun. Sen bir konseri yasaklayarak sadece bir solistin değil, bir müzisyenin, bir teknisyenin, bir ışıkçının, oraya su getirenin, aslında herkesin ekmeğiyle oynuyorsun. Bu yüzden sadece sanatçıya da bırakılmamalı. Toplumun bir ihtiyacı kültür-sanat. Toplumun dejenere olmasından bahsediyoruz. Peki toplum neyle aydınlanacak? Sanat bunların en iyi araçlarından biri. Toplum yani halk da ona ulaşacak ki bu eleştirdiğimiz şeyler yaşanmayacak. Onun için sadece sanatçıların değil dinleyicinin de herkesin buna tepki göstermesi lazım. Yeteri kadar tepki diğer alanlarda gösterilmediği gibi bu alanda da gösterilmiyor.