İstanbul’da iptal sonrası seçime girme yönünde bir kararın da, boykotun da iyi gerekçeleri vardı. Tercih seçime girilmesi yönünde kullanıldı. Seçime girme kararı geniş destek buldu. Tartışacak çok şey yok; şimdi mesele, bu stratejinin başarıyla uygulanması ve istenilen sonucun elde edilmesi. Önümüzdeki günlerin çok zorlu bir sürece işaret ettiğini, önemli risklerin ve beklenmedik gelişmelerin olası olduğunu […]

İstanbul’da iptal sonrası seçime girme yönünde bir kararın da, boykotun da iyi gerekçeleri vardı. Tercih seçime girilmesi yönünde kullanıldı. Seçime girme kararı geniş destek buldu. Tartışacak çok şey yok; şimdi mesele, bu stratejinin başarıyla uygulanması ve istenilen sonucun elde edilmesi.

Önümüzdeki günlerin çok zorlu bir sürece işaret ettiğini, önemli risklerin ve beklenmedik gelişmelerin olası olduğunu görmemek mümkün mü? Seçime katılma kararı alanlar, bu konuya da kafa yoruyorlardır.

Önce Ekrem İmamoğu cephesinin iptal kararından sonraki “herşeyçokgüzelolacak” sloganı etrafında kurduğu pozitif stratejisine yönelik bir çift laf edelim; moral bozukluğuna izin vermeyen ve heyecanı yükseltmeyi hedefleyen bu yaklaşım bir başlangıç olarak, son derece yerinde ve profesyonelcedir.

Daha önce de yazdım; konuyu, duygularıyla değil de, duygu sosyolojisi ve siyaset psikolojisi üzerinden değerlendiren uzmanlar, seçmen davranışını iki temel duygunun belirlediğini söylüyorlar; kaygı ve heyecan. Bir partinin ya da ittifakın destekçileri, bu cephede üretilen politikalar ve uygulamalar neticesinde kaygılı hale geliyorlarsa ve buna ek olarak söz konusu cephenin önlerine koyduğu projeden heyecan duymuyorlarsa; kafalarını kaldırıp diğer seçeneklere bakmaya başlıyorlar.

AKP’nin MHP’yi de yanına alarak son dönemde uyguladığı politikaların yol açtığı siyasi, toplumsal ve ekonomik tablo görünen o ki, kendi seçmenini de kaygılandırdı. Dahası, beka merkezli projenin seçmeni yeterince heyecanlandırmadığı da anlaşılıyor. Nitekim özellikle büyükşehirlerde, AKP ve MHP seçmeni Cumhur İttifakı’na bekledikleri desteği vermedi. İstanbul için baktığımızda, mahalle bazlı tahmin modeli, 2018 seçimlerinde AKP’ye oy veren 403 bin seçmenin büyükşehir seçimlerinde AKP adayına oy vermediğini gösteriyor (öte yandan, AKP’ye daha önce oy vermeyen seçmenden AKP adayının aldığı oy 150 bin olarak tahmin ediliyor). Buna karşılık, 2018 MHP seçmeninin 492 bini yerel seçimde AKP adayına yönelirken, 151 binlik bir bölümü CHP adayını desteklemiş, 78 bini ise hiçbir adaya oy vermemiş görünüyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse; AKP-MHP ittifakı, 2018 seçimlerinde oy veren seçmenin dikkate değer bir bölümünün desteğini son seçimde alamamış!

Tam da böylesi bir halet-i ruhiye hâkimken, Ekrem İmamoğlu projesinin şu an itibariyle uyguladığı kaygı azaltan ve heyecan yaratan stratejiyi sürdürmesi yerinde. Bunu yaparken, en kritik boyutlardan biri, MHP ve AKP seçmeninin, değişimden kaynaklı kaygı duymasına izin verilmemesi önemli görünüyor. Benzer biçimde, tahmin modelimiz, HDP’nin 2018’de oy kullanıp, yerel seçimde sandığa gitmeyen 313 bin seçmeni olduğunu gösteriyor. İmamoğlu’nun önümüzdeki günlerde bu kesimi de sandığa götürecek dokunuşlar yapması gerekiyor.

Bu sonuçları AKP-MHP ittifakının nasıl okuyacağı da önemli. Ekonomide bozulan göstergeler işlerini daha da zorlaştıracak. Cumhur İttifakı’nın, hedeflediği seçmen kitlesinin toplumsal ve siyasal hissiyatlarına yönelik yeni hamleler yapması kaçınılmaz. Hatırlayalım, başarısızlıkla sonuçlanan 2015 Haziran seçiminden 1 Kasım’a giden süreçte, seçmenlerinin heyecanını yeni “Kürt Politikası” ile yükseltirken, kaygı boyutunu tersinden çalıştırıp, güvenlik sorununu öne çıkarttılar.

Şimdi bu tür kartlar bir kez daha gündeme gelir mi, göreceğiz! Uygulanmış bir stratejinin ya da farklı sürümlerinin bir kez daha kullanılması, bu kez işler mi diye de sormak gerekiyor. Bu strateji, bu kez ittifakın kaygılı seçmenini tam tersi yönde de etkileyebilir.

O nedenle şapkadan bütün bunların dışında süprizler de çıkabilir! Şimdi bütün bu bilinmezlikler içinde İstanbul ve Türkiye, kaygı ve heyecan içinde seçimi bekliyor. Ama bildiğimiz bir şey var; İstanbul aynı zamanda kavgamızın şehri.